Bütün insanlar beyaz bir sayfa kadar temiz olsa keşke. Siyah kalemimizle o beyaz sayfanın her yerini doldurasak. Ama öyle değil, değil mi? Herkes bembeyaz bir sayfa gibi değil. Herkes sonsuzluğun karanlığı kadar siyah. Biz de elimize siyah kalem almak yerine beyaz bir kalem alıyoruz. Ama o siyah sayfayı beyaz kalemle doldurmaya korkuyoruz. Çünkü yazmaya başlarsak o karanlık bizi beyaz kalemimizle içine alacaktı. Ama her insan korkusunun üstüne gitmesi gerekir değil mi?
Taehyung 'la konuşmamızın arasından 2 gün geçmişti. O gün eve gelip Jin babamla Hoseok' a her şeyi anlatmıştım. Şuan ikisinde bana dargındı. Onlara ne kadar bunu söylemesi zor olduğu için söylemedim desem de. Onlar bana küsmüştü. Hoseok eskisi gibi bana dargın davranmıyordu ama yine de kırıldığı belliydi.
Kedime yeni bir isim bulmuştum. Daha doğrusu ben değil Taehyung bulmuştu. O gün akşam birlikte kediye ihtiyaç olan şeyleri almıştık. Onun da bir köpeği varmış. Köpeği almadan önce 6 ay köpeklerle ilgili araştırma yapıp öyle almış. Bu da onun bir iş üzerinde dikkatli ve araştırmacı olduğunu ortaya çıkartıyor. Köpeğinin adı Yoentan 'mış. Ama Tanie demeyi tercih ediyormuş.
Kedime de Shadow ismini önermişti. Taehyung' la o gün baya kaynaşmıştık. Hatta kedimin aşısı olucağı zaman babasına götürebileceğimi söylemişti. Telefon numaralarımızı birbirimize vermiştik. Ama hiç mesajlaşmamıştık. Pek sıkıntı etmeme gerek yoktu. Çünkü onun da işleri olduğunu düşünüyordum. Yatağımda oturmuş Shadow 'la oyun oynuyordum. Ama salondan gelen sesler yüzünden dikkatim oraya kesilmişti.
Şu iki gün boyunca evin içinde hiç huzur yoktu. Kendimi suçluyordum. Çünkü ben psikolojik rahatsızlığımı söylemeseydim. Bunların hiç biri olmayacaktı. İçeriden adımın seslenilmesiyle hızlıca ayağa kalkıp salona adımladım. "Jungkook artık şu rahatsızlığını konuşmaya ne dersin." demişti Jin babam sakin kalmaya çalışarak.
Jin babam bize bir zarar gelmesini asla istemiyordu. Küçükken düşmememiz için tutmak istemesiyle kendini yerlere atardı. Yeter ki biz düşüp bir yerlerimizi acıtmayalım. Ama şimdi benim psikolojik rahatsızlığım olduğu için sanki kendi o acıyı çekiyormuş gibi davranıyordu. Ve evin içinde bir huzur olmuyordu.
"Baba lütfen sakin ol herşeyi düzgünce anlatıcam yeter ki sakin ol. Tamam mı?" Jin babamın yanına giderek salonun ortasındaki çift kişilik koltuğa oturtmuştum. Yanına da ben oturup ellerini avcunun içne almıştım. "Baba aslında ben 17 yaşımdan beri böyleyim. Aslında hiç birinize söylemeyi düşünmüyordum. Ama Namjoon babam beni ilaçlarımı içerken gördü. Ve ona söylemek zorunda kaldım. Ve ondan da ben ısrar ettim saklamasını. Lütfen ona kızma. Senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. Biz düşmeyelim diye kendini yerlerden yere atarken şimdi psikoloji hastasıyım. Ama lütfen üzülme. Ben alıştım. Kendini üzme olur mu? Hem üzersen Word Wide Handsom 'lığın kalmaz."Gülmesi için söylediğim bir nebze olsun onu güldürmüştü. Ama hala ağlamaya devam ediyordu.
"Jungkook neden daha önce söylemedin? Ben senin babanım. Beni üzen şeyde bu. Benden saklaman. Ben senin acını içinde yaşamanı istemiyorum. Söyle bize birlikte yaşalım acını olur mu? Şimdi söyle bakayım psikolojik hastalığın ne?"
Diye sormuştu. Ama biraz tedirgindim."Baba hatta Namjoon baba sen de yanıma gel." deyip yanımı patpatlamıştım. "Size birşey söylemem gerekli. Benim bir tek psikolojik hastalığım yok. Birkaç tane var. Ben iki hastalığımdan emindim. Ama dün gittiğim pisikologta bir tane daha öğrendim. Ve galiba bu hastalık ölümcül bile olabilirmiş. Ama hemen üzülmeyin. Daha yeni başladı. "deyip kafamı ilk önce Jin babama daha sonra sol tarafımda oturan Namjoon babama ve son olarak da Hoseok 'a bakmıştım.Hepsi birbirinden beterdi."Siz böyle yapmaya devam edecekseniz ben söylemeyeyim. Hem hala buradayım. Ölmedim ya. İlk olara Tükenmişlik sendromum var. Bipolar değilim ama bir anda gülüp ağlıyorum. Ve bu da galiba beynimle alakalı bir sorun. Ve son olarak da Alice Harikalar Diyarında Sendromum var. Cotard Sendromu olarak da bilinir ve tehlikeli bir psikolojik rahatsızlık. Adından da anlayacağınız gibi her şey bir anda gözümde büyümeye başlıyor. Aynı Alice 'in küçülmeye başladığı zaman eşyaların büyümeye başlaması gibi. O gün Namjoon babamı arama sebebim buydu. Hastalık bir anda kendini belli etmişti. Ama bir anda geçmişti. Ve ben ne yaşadığımı unutmuştum. Bir şey daha her şeyi bir anda unutabilirim. - Kafamı Hoseok ' a bakacak şekilde kaldırıp - Hoseok doğum günümde onun için kolyeyi unutmuştum. Unutkanlığımın sebebi henüz belli değil. Ama psikologum psikolojik rahatsızlığıma bağlıyor. "demiştim. Ayağa bir anda kalkıp" Artık gidebilir miyim? "demiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland - Taekook-
Fantasy~Boyutlar arası bir aşk~ Mezardan çıkan elle korkmuştu. Hatta korkudan oturduğu mezar taşından yere düşmüştü. Ama mezardan çıkan kişinin sevgilisi olunca korkusu şaşkınlığa dönmüştü.