Hala inanamıyorum annem beni bırakamaz! Bırakmamalıydı... Göz kapaklarımın tutamayacağı kadar yaş birikmişti. İsteğim dışında akan göz yaşlarımı daha fazla tutamayıp, serbest bıraktım. Koşar adımlarla annemin mezarına doğru ilerliyordum. Önümde ki insan topluluğunu yararak, güçlükle ayakta dururken bir anda birine çarptığımı hissettim. Biraz uzun boylu, kaslı, hafif dağınık saçları, canlı ela gözleri güneşin altında ahenkle parlıyordu. Bir süre öylece kalıp, bağırmaya başladım.
"Çekilin önümden. Çekilin!"diye bağırdım dayanamayıp. Özgür arkamdan hızla gelip; bir elini belime diğer elini ise koluma sarmalayıp ayakta kalmamı sağladı. Özgür benim abimdi. Benden birkaç yaş büyük olmasına rağmen ona 'abi' demezdim, adıyla hitap ederdim. Her zaman bana destek olurdu. Ne zaman korksam ilk ona sığınırdım.
Kızların ilk aşkı babaları olurmuş... Benim ilk aşkım daima Özgür olmuştu."Özgür...çekilsinler Özgür. Annemi göreceğim!"dedim hıçkırıklarım arasından. Çarptığım çocuk, hala sabit bir şekilde bana bakıyordu. Açıkçası pekte umrumda değildi. Bir süre sabit kaldıktan sonra omzumda bir el hissettim. Ağladığımı gören Özgür; fazla dayanamamış olacak ki beni kendine çekip sarıldı.
"Sakin ol prenses. Geçecek"dedi. Bu sefer sesi güven vermiyordu. Çünkü geçmeyecekti. İlk defa Özgür'ün dediği bir şeye inanmamıştım. Özgür'ün beni saran kollarından kurtulup, geri çekildim. Herkes bana bakıyordu. Yine umursamadım. Koşarak mezarın başına geldim, kendimi yere bıraktım. Boğazımda bir şeyler düğümlenmişti.
"Beni asla bırakmayacaktın hani? Bana yalan söyledin. Seni asla affetmeyeceğim. Duyuyor musun? Seni affetmeyeceğim anne!"derken bedenimi kuru toprağa bıraktım. "Hani demiştin ya 'Tek başına ayakta kalmayı öğrenmelisin' diye... gideceğini bile bile mi söyledin?"derken artık sinir krizi aşamasına girmiştim sanırım. Özgür yine kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı beni.
"Asya yeter. Kendine gel!"dedi, iki taraftan sarsarken. "Ben üzülmüyor muyum sanıyorsun? Bir de senin için üzülmeyim. Yapma be prenses."dedi alnımdan öperken. O sırada babamı gördüm, yanımıza doğru geliyordu. Her zaman ki gibi tepkisizdi. Ya da öyle görünmesi gerekiyordu.
"Özgür, arabaya götür kardeşini. Burada fazla kalması onu daha da kötüleştiriyor."demesiyle, başını onaylar anlamda sallayıp, beni yavaşca kaldırdı ve kucağına aldı Özgür. Yürüyebileceğimi de sanmıyorumdum zaten. Kollarımı boynuna dolayıp, başımı omzuna yasladım.Göz yaşlarım; rimelimi akıtmış, makyajımı dağıtımıştı. Ama umrumda değildi, annem geri gelmeyecekti. Kimse saçımı taramayacak, kimse onun gibi sevmeyecekti artık beni.
"Özgür annemle kalmak istiyorum."dedim güçsüz, bir o kadar da tükenmiş bir sesle.
"Şşt...Şu an da iyi değilsin. Daha sonra getireceğim ben seni."deyip teselli etmeye çalışıyordu küçük bir çocuk avutur gibi. Ama göz yaşlarım bir türlü dinmiyordu. Baygın bakışlarım, kapanmak üzere olan gözlerimi desteklese de gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum.
Arabanın önüne geldiğimizde şoförün kapıyı açmasıyla Özgür beni yavaşça arabaya yerleştirdi.
Arabaya yerleştikten hemen sonra babamda arabada ki yerini aldı ve ev çevremizdeki devasa kalabalığı, önceleri ürkütücü bulduğum ve bir o kadarda korktuğum mezarlığı arkamızda bıraktık.
*Ah, size kendimi tanıtmadım bu kargaşada. Ben Asya Acar. Lise son sınıf öğrencisiyim derslerim çok iyi olmasa da iyi durumda. Annemi sebebini öğrenemediğim bir yoldan ötürü kaybettim. Saçlarım sarı-hafif dalgalı, fiziğim de fena değildi işte. Sporla alakam yoktu ama müzikle aram çok iyi olmasa da iyiydi işte. Piyano çalar, bazende şarkı söylerdim, elimden geldiği kadar işte.