Poyraz pencere kenarında en arka sırada yanında kumral bir çocukla oturuyordu ve tek boş yer orta sırada en arkanın bir önü yani ; Poyraz'ın çaprazı, çarpıştığım çocuğun yanıydı. Uzun bir süre Poyraz'a baktım dikkatli dikkatli yüzünde o "sen ciddi misin?" bakışı vardı. Harika artık hem evde hem de okulda görmek zorundaydım artık. Dualarımın kabul olmadığını, her seferinde tam tersinin olduğunu defalarca tanık olmuştum fakat bu sefer çok hızlı bir dönüt almıştım. Zaten pek şanslı bir insanda sayılmazdım.
Gözlerimi Poyraz'dan çekip utana sıkıla çarpıştığım çocuğun yanına doğru ilerlerken sınıfın gözleri de sıraya oturduğumda üzerimden çekilmeye başlamıştı yavaş yavaş.
"Asya demek adın küçük cadı."dedi zafer kazanmışcasına gülümsüyordu. Ben görmemezlikten gelsem de o devam etti. "Dünya küçük ha?"
"Senden kurtuluş yok sanırım."dedim gözlerimi devirip. Bu lafıma karşı omuz silkip:
"Kader." dedi gülümseyerek. Bu sefer bende gülümsedim.
"Bu sefer önüme bakmama gerek kalmadı diye düşünüyorum. Bundan sonra, artık yanıma bakarım."dedi göz kırpıp, hala gülümsemesi yüzünde yayılıyken.
Bizim konuşmalarımız arasından öğretmenin bana seslendiğini duydum.
"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?"diye sordu sıraya oturduğumdan beri konuştuğumuzu görmüş olacak ki.
"Hay-"
"Evet."dedi birden Ege konuşmama izin vermeyip.
"Nereden tanıştığınızı sormayacağım"dedi umursamadığını belli eden bir tavırla daha sonra sözüne devam etti "Neyse, tanıt kendini bize. Yeni öğrencisin."
"Adım Asya, soyadım Acar. Mersin'den geliyorum"
İzdivaç programında taliplerimi bekliyorum diye espri yapmak içimden gelse de kendimi tuttum ve konuşmama devam ettim.
Sınıfın gözleri üzerimdeydi yine. Tahtadan ve hocadan anladığım kadarıyla ders matematikti ve bu konu hakkında açıklama yapma gereği de duymuştum.
"Açıkçası matematikle pek aram yok, sevmiyorum ama kötü denemeyecek kadar iyi."
"Demek öyle, peki neden sevmiyorsun?"
"Şöyle söyleyeyim; birini sevmek için nedene ihtiyacımız yoktur kendiliğinden gelişen bir şeydir ve değiştiremezsiniz. Sevmemekte aynı kurala dahildir. Bir şeyi sevmemek için fazla nedene ihtiyaç duymayız."dediğimde hem Ege'nin hemde Poyraz'ın gözlerini üzerimde hissetmiştim ama dönüp ne o'na ne de o'na bakmıştım.
"Konuşmalarından anladığım kadarıyla, sanırım matematikten pek hoşlanmıyorsun ama edebiyat için tam tersini söyleyebiliriz."dediğinde kafamı onaylar şekilde salladım. "Umarım sana matematiği sevdirebilirim" deyip gülümsediğinde ise hiçbir şey söylememiştim.
Matematik evlat olsa sevilmezdi bu hoca mı bana sevdirecekdi?
Gülümsedim. Ses çıkarmadım.
"Peki neden geldin?" Bu sözü üzerine şaşırmıştım. "Sanki niye geliyorsun/keşke gelmeseydin" gibisinden algılamıştım çünkü lafı.
"Hocam, o nasıl laf öyle?"diyerek Ege lafa katıldı. Gülmesiyle, tüm sınıf gülmeye başlamıştı.
"Sessiz olun! 'Niye geldin?' Anlamında sordum, merak ettim."
"Babamın işi yüzünden."
"Baban ne iş yapıyor?"
"Aile şirketi diyelim."