kafama kadar çektiğim pikenin altında ağlıyorken burnumu çektiğimde fazla ses çıkmış olacak ki adanın
"ağlıyor musun sen" sorusuyla afallamıştım.
"hayır, ağlamıyorum" sesim sandığımdan daha fazla boğuk çıkmıştı . bunu dememden sonra gelen bir kahkaha sesi odanın içindeki sessizliği bozmuştu. aniden başımdan çekilen pike ile ağlamaklı yüzüm ortaya çıktı. tahminimce burnumun üstü ve göz altlarım kızarmış, gözlerim şişmişti. ağladığımı bilmesini istemediğim için başımın altındaki yastığı alıp suratıma bastırmıştım. ancak bu seferde nefes almakta zorlanıyordum.
"doğa . şimdi o yastığı yüzünden çekiyorsun ve bu hastaneden defolup gidiyoruz." ona kızgındım. içime attığım anıları su yüzüne çıkarmıştı . bir de bana yalan söylemişti.
"bana neden yalan söylediniz" sesim yastık yüzünden anlaşılmaz çıkmıştı. bunu anlamam ikisinin birden.
"Ha" nidalarıyla oldu. yüzümden yastığı çekip duruşumu dikleştirdim ve sorumu yineledim.
"bana neden yalan söylediniz" ikisi birden bana boş gözlerle bakarken açıklama yapmanın zararı olmayacağını düşündüm.
"evden kaçamayacağım konusunda . ne korumalar vardı. ne de geçilemeyecek bir engel. bana neden yalan söylediniz." son cümlemin ilk harflerini vurgulayarak söylemiştim. Cevap vermediklerinde sinirlerim bozulmuştu.
"ya da durun ben söyliyeyim. çok salak olduğum için kaçmamı engelleyeceğini düşündün ve ben de doğruladım.değil mi" diye sorduğumda ağızını açmasına izin vermedim.
"tamam neyse ne çıkabilirmiyiz artık şu hastaneden." başını tamam anlamında aşağı yukarı sallayıp adayı işaret etti. ada gelip elime bir çanta verince çantayı elime alıp banyoya doğru gidip kapıyı kapadım. çantanın içini açtığımda içinde siyah beyaz takım bir pijama olduğunu gördüm. üstümdekileri tek elimle sıyırıp pijamaları üstüme geçirdiğimde eskileri çantanın içine tıkıp odadan çıktım. meriç de tuvalete girip üstünü değiştireceğine odaya girdiği gibi çıktı. Elinde duran toz pembe kısa elbiseyi havada salladı ve adaya dönerek.
"Bunu nasıl giymemi bekliyorsun ada" dediğinde ada ve ben birbirimize bakıp kahkaha atmaya başladık.ardından meriçin dondurucu bakışları ikimizin de kahkahasını bastırdı ve anında ciddiyete büründük.
"Meriç şey ben onu kendime getirmiştim ya" diye paniklediğinde bastırmaya çalıştığım kahkaha tekrar gün yüzune çıkmıştı ama bu sefer gülen tek ben değildim . herkes benle birlikte yere yatmış gülüyordu. sonunda sakinleştiğimizde meriçin gözleri beni bulduğunda ."o pijamalar benim olacak" dediğine şaşırmamıştım. üstümdekiler erkek eşorfmanlarıydı ve üstümden kayıp düşecek gibi duruyorlardı. ancak elbise giymeye niyetim yoktu.
"hadi canım" diyerek yüzüne bakmayı sürdürdüm ta ki beni kovalayana kadar . tam abi kardeş gibiydik kovalamanın sonu benim yere düşmemle olmuştu. Ancak düşerken elime ilk gelen şeyi tuttuğumda bunun adanın kolu olduğunu anlamam uzun sürmedi . Üstüne düştüğünde soğuk nefesi sıcak yüzüme vuruyordu. Kalbimin ritmi kontrolden çıkmıştı ve bunu duymamasına imkan yoktu. Tebessüm ettiğini gördüğümde yanaklarım kızarmaya başlamıştı. ben ne diyeceğimi düşünüyordum. seslice yutkundum . ne demeliydim ki,Özür dilerim mi? Hayır. Üstünden kalkar mısın mı? Hayır. Düşündükçe daha çok batıyordum. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Ada çok ağırsın be kilo mu aldın sen" dediğimde gözlerime kenetlenmiş gözleriyle bana bakmayı sürdürdü. kafamı hafif bir şekilde oynatarak dikkatini çektim. bir an affalladı ve ayağa kalktı elini elime uzattığında çekingen bir tavırla elimi uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamp Ateşi (Kitap Oldu!)
Teen FictionRuhlarımız o kamp ateşinin içinde cayır cayır yanmaya mahkumdu. Bizi çocukken ayıran hayatın yarattığı kamp ateşine el ele düşmüştük biz. Küçükken. Daha çok küçükken yanmaya başladık. Aşk bizi ele geçirdiğinde çok küçüktük. Hayat bizi ayırdığında da...