• Geçmişin İzleri - 2 , Kısım 1.
Taehyung uzun ve büyük rafların tozunu alırken kapının açılması ile arkasını döndü. Yoongi ve Hoseok çiftinin geldiğini görünce yüzüne tatlı bir gülümseme takınıp elindeki toz bezini masanın üzerine koydu.
"Hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk. Jennie burada mı?" onların aksine Yoongi meraklı bir şekilde soru sormuştu.
"Hayır, az önce dışarı çıktı."
Taehyung ile Yoongi arasında oluşan gerginliği atmak adına Hoseok kafeye gitmeyi teklif etti. Son zamanlarda Yoongi'nin Jennie'ye olan ilgisi Taehyung'u rahatsız ediyordu. Yanlış anlamıştı.
İkisi eski antika koltuklara oturmuş Taehyung'u beklerken o son kalan küçük işlerini hallediyor ve Hoseok ile konuşuyordu. Daha sonra Taehyung, Jennie'yi arayarak dükkandan ayrıldığını bildirdi. Toparlanıp yola çıktılar.
.._..-.._..
"Küçük, eski ve insanların neden geldiğini hala anlayamadığım bu yere hoşgeldiniz. Ne istersiniz?"
Elindeki not defterine bakıp her zamanki tavırları ile müşterilere ilgi göstermeye çalışan Jin bu gün de samimi davranıyordu. Müşterilerin siparişlerini verdi. Etrafta ilgilenecek yeni müşterinin olup olmadığına bakarken yanından yumuşak ve derin bir ses Jin ile konuşmaya çalıştı.
"Müşteriler ile böyle konuşmanız iyi değil."
Jin yanına döndüğünde Jimin'in sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarından tanıdık gelen yüzü gördü.
"Ah, Taehyung sendin değil mi?"
"Nereden bildiniz?"
"Jimin bahsetmişti."
Taehyung tokalaşmak için elini uzattı. Jin Taehyung'un eline bir süre baktı. Elini çenesine düşünürmüş gibi koyması Taehyung'un canını sıktı, hala bekliyordu ki Jimin gelip müdahale etti.
"Hayatında hiç el sıkışmadın, değil mi?"
Jin, kapa çeneni, anlamında yanındaki Jimin'e dirsek attı. Bir yandan da bıyık altından kıkırdıyorlardı. Taehyung bu tarz esprilere çok alışkın değildi. Jimin onun liseden arkadaşıydı, Jimin hakkında o daha çok şey biliyordu. Peki neden onunla böyle gülmüyordu?
Hayır, ben kıskanç biri değilim.
Jimin yarım bıraktığı işine dönerken Jin yan masada Yoongi ve Hoseok'un karşısında duran boş sandalyeyi altına aldı ve bacaklarını üst üste attı. Yoongi karşısına Jin'in aniden oturmasıyla ürktü, bu yüzden sandalyeden düşecekti ki yanındaki Hoseok onu tuttu. Jin normalde kahkaha atardı ancak Yoongi utandığı ve bu konularda hassas olduğu için gülmesini gizledi. Oturmadan yanlarında duran Taehyung'u birkaç saniye süzdükten sonra önüne döndü.
"Hoseok hyung."
Hoseok Jin'e odaklandığını belli etti.
"Sence de kendine çok yüklenmiyor musun?"
Hoseok başta anlamamış gibi bir ifade takındı ancak sonra dürüst olmaya karar verdi. Yoongi de o sırada ikisinin konuşmasını dinliyordu.
"Çok mu belli oluyor."
"Az."
Hoseok iç çekti.
"Çalışmak zorundayım."
"Bu kadar çalışmana gerek yok."
Jin, Hoseok'un tişörtünün altından az da olsa belli olan ağrı kesici bantları görmüştü. Hoseok çok iyi bir dansçıydı ve iyi bir dansçı olmak çok çalışmayı gerektirirdi. Yoongi ile bu konuda çok tartışmışlardı. Onun için endişeleniyordu. Bazen Yoongi ona dokunduğunda ağrıdan canı yandığı için kendini kasıyordu ancak Hoseok'un enerjisi ve azmi engellenemezdi.
Konu biraz sonra yanlarında ayakta duran gence kaydı. Taehyung çekingen davrandığı için Jin konuşmaya gerek duymuştu. İki genç kaynaşmaya başladı. Daha doğrusu başta Jin sürekli Jimin ile ilgili soru soruyordu ancak sonra Taehyung da sorulara başlamıştı.
"Ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Hiç hatırlamıyorum."
.._..-.._..
"Peki Ji-"
"Bittim."
Yanlarına gelen yorgun Jimin, Jin'in sözünü böldü.
"Taehyung, salak mısın? Neden oturmuyorsun?"
Taehyung bir anlık aydınlanmadan sonra sandalyeye ondan önce oturan Jimin'e sinirlendi.
"Oturmamı söylemiştin."
"İki dakika bir dinleneyim."
Taehyung kollarını bağladı ve yüzünü buruşturdu. Bu sırada Hoseok uzun bir süredir açılmasını beklediği konuyu kendisi açmaya karar verdi.
"Jimin, üzgün görünüyorsun. Dün nasıl geçti?"
"Yanlış bir şey mi yaptım bilmiyorum."
Masadaki herkes pür dikkat onu dinlerken Jimin söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu.
"Başta her şey yolunda gidiyordu ama en güzel kısmında kaçtı. Dün bütün gece bunu düşünmekten kafayı yedim. Nedenini bilmemek çok sinir bozucu."
Jimin eliyle yüzünü ovuştururken herkes onu nasıl teselli edeceklerini düşünüyordu. Jimin böyle durumlarda genelde düşünmeye ihtiyaç duyardı.
"Eminim önemli bir sebebi vardır. Boş yere neden gitsin?"
"Bilmiyorum. Kafam karışık galiba eve gideceğim."
Uyuşuk adımlarla soyunma odasına doğru ilerleyen jimin kafasındaki şeyleri geride bırakmaya çalışıyordu. Bütün gün zaten yorulmuştu şimdi bunları düşünerek kendini üzmek kötü olurdu.
Dolabından çantasını aldıktan sonra uzaktaki cam kapıya gitti. Çıkmadan önce arkadaşlarına veda edip iyi olmalarını söyledi. En kötü durumda bile kendinden önce başkaları gelirdi.
Jimin restorandan çıktıktan sonra grup sessizleşti.
Geldiğinden beri az konuşan Yoongi sessizliği bozmak adına bir şeyler mırıldandı.
"Hadi sahile gidelim. Gün batımını izleriz."
"Ne zaman kapatacaksın Jin?" Hoseok kasanın solundaki duvara yaslanmış telefonda konuşan Jin'e seslendi.
"Şimdi kapatacağım. Siz dışarıda bekleyin."
"Tamam."
677
_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-:-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop - Multiship
FanfictionKabusum gerçek oldu. Bu dükkan, bu lanet olası makine sonunda başıma bela oldu. Yıllar önce kurtulmalıydım bunlardan. "Özür dilerim." Jennie şaşkınlıkla arkadaşına baktı. "Sadece unutmasını istedim ama bunun için hem seni düş kırıklığına uğrattım he...