xv.

264 31 20
                                    

.



lisa duyduğu cümlenin ardından gözlerini sıkıca yumdu ve ilk defa jungkook'un gösüne elini koyup onu geri ittirdi. ilk defa ondan uzak olmak istedi. ilk defa onun dokunuşu kötü hissettirdi.

çünkü sahteydi, tıpkı bir askeri harekete geçirmek için kurulan cümleler gibi, jungkook onu eskisi gibi sevmiyordu. belki de hiç bir zaman sevmemişti.

jungkook ise geriye doğru adımladı ve şaşkın bakışlar ile onu izledi. bu beklemediği bir hareketti. ilk defa lalisa dan böyle bir tepki alıyordu. kaşlarını çatıp durumu anlamya çalışırken lalisa son gücü ile ondan uzaklaştı ve kapıya doğru adımladı. göz yaşları tekrar yanaklarına hücum ederken güçlükle merdivenleri çıkabilmişti.

nefesi kesilmiş gibi hissediyordu. ağzından bir hıçkırık kaçtığında ağzını sıkıca kapadı ve merdivenleri çıkmaya devam etti. adımları kendi odasını bulduğunda ise hızla kendini içeri attı ve kapıyı kapadıktan sonra yavaşça yere çöktü. 

artık kendisini tutmasına gerek yoktu. ağlamasının şiddeti git gide artarken lalisa kafasını kaldırıp nefes alma ihtiyacı hissetmişti.

onun için her şeyi yapmıştı. jungkook tam anlamıyla garip ve gizemli bir kişilikti. çok fazla sırrı vardı. lalisa onun çoğu şeyini bilse de buz dağının görünmeyen kısmından bir haberdi.

o kırmızı kapılı odadan hiç kimsenin haberi yoktu mesela. lalisa kaç kişinin hayatını mahvetmişti bilmiyordu bile. hepsini jungkook için yapmıştı ama şu an elinde olan tek şey kocaman bir hiçti.

lalisa her şeyin farkındaydı. jungkook o kız için farklı duygular besliyordu. o kız onun koleksiyonu için değildi. jungkook ona aşık olmuştu. lalisa bunun farkındaydı. bununla yüzleşmek onun için çok zor olsa da gerçek netti ve karşısındaydı.

lalisa sadece geçici bir süre kör gibi davranmayı seçmişti. şimdi ise her şey için çok geç kalmıştı. jungkook istediğini alacaktı. bunu biliyordu.

dizlerini kendine çekerek bağıra bağıra ağlamaya başladı lisa. çöpe atılan yılları ve sevgisi için çaresizce göz yaşı dökmeyi seçti.

yerim ise duştan çıkmış ve kuru giysileri ile yatağın üzerinde öylece oturuyordu. karşısında ki batmakta olan güneşi izlerken rüzgar ıslak saçlarını dalgalandırıyordu. 

aniden kapı bir kaç kez tıklatıldığında yerim irkildi ve gözlerini kapıya sabitledi. ardından soluk ve kısık bir sesle kapıyı çalan kişiyi içeri davet etti. 

o sırada içeri davet edilmeyi bekleyen jungkook ise duyduğu ses ile karşısında duran kapıyı hafifçe  ilk başta kafasını içeri soktu ardından ise bedeninin tamamını. gözleri yatağın üzerinde oturan yerim'in gözleri ile buluştuğunda içinde oluşan saçma sapan kasıntıya anlam veremiyordu. sanki biri karnına yumruk atmış gibi hissediyordu.

yerim gördüğü surat ile gerilse de bir süre sonra kendini kontrol etmeyi başarmıştı. sonsuza kadar jungkook dan kaçamazdı bunu çok iyi biliyordu.

"gelebilir miyim?" dedi çekingen bir ses ile jungkook. ıslak olan ve dalgalanan soluk pembe saçları izledi bir süre. ona kapılıp gidiyordu fakat bunu hala kendisine kabullendirememişti. jungkook aşık olmazdı. bu imkansızdı.

"geldin zaten" dedi yerim ve kafasını tekrar kızıl güneşe çevirdi. jungkook ise suçlu bir çocuk gibi davranmayı seçti. kendini asla suçlu hissetmiyordu. sadece yerim öyle görsün istiyordu. imkanı olsa o dudaklar ile tekrar buluşmak isterdi.

"konuşmak için geldim" yerim'in yanında ki boşluğa oturdu ve onun gibi pencereyi izlemeye başladı.  yerim cevap vermemeyi seçti. aptal gibi hissediyordu.  jungkook sessizliğin uzadığını fark edince bakışlarını tekrar yerim'e dikti.

"sanırım öpücük iğrenç hissettirdi."

...


dollhouse.jungriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin