two/I have an offer for you

101 10 10
                                    

kilisenın kapısını açtığım gibi bu yıl yağan ilk karı görmüştüm.
Denilene göre ilk kar yağdığı zaman tutulan dilekeler gerçekleşirmiş.
Ben de ilk dileğimi tuttum, tanrının bana mutluluğu vermesini istedim.
İçten içe bu dileğimin gerçekleşmesini istedim. ve bu sefer inanmayı seçtim.

Adını henüz bilmediğim beyaz kazaklı adamın verdiği ceketi giydim. ve yavaş adımlarla her zaman gitmemek için bir bahane aradığım evime doğru ilerilemeye başladım.

anahtarı yerleştirmeden hemen önce her zaman duymaya alıştığım tartışma seslerini duymuştum.
her şeyi göz ardı edip kapıyı açmış, sessiz adımlarla çatı katında olan küçük ve karanlık odama doğru adımlamaya başlamıştım.
  
Alışmıştım sanırım.
farkedilmemeye, ve görünmez olmaya.
Sanırım bunun olmasına sebep olan ilk başta ailemdi.
Tüm gün anneme hakaret edip bağıran babam, babama küfürler edip her gün evi dağıtan psikolojisi bozuk annem, ve var olduğunu hiç hissetmediğim ablam.

odamın kapısını açıp direkt kendimi yatağa atmış ve tavanı izlemeye başlamıştım.
Kendimi hiç bir türlü toparlayamıyordum. 
Nereden, neyden, nasıl başlayacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Birileri bana yardım etmeliydi. Birileri beni bu karanlık çukurun içerisinden çekip çıkarmalıydı.

Banyo yapmak için yattığım yerden kalkmaya çalıştığımda  kalçamın yeniden sızlamasıyla aklıma bugün kilisede düştüğüm gelmişti. yavaşca ayağa kalkıp  krem almak için çalışma masamın çekmecesine taraf yönelmiştim. Tam çekmeceyi açacaktım ki masanın sağ tarafında duran çöp kutusundaki kağıtlar dikkatimi çekmişti. yavaşca eğilip kağıtları elime aldığımda gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. 

En çok da bu huyumdan nefret ediyordum.
Sinirlendiğimde, hayal kırıklığına uğradığımda, üzüldüğümde, gözyaşlarımın akmasına engel olamıyordum. ve bu beni daha da güçsüz birisi yapıyordu. Bu yüzden evet, her ağladığımda kendimden daha fazla nefret ediyordum.

Elimde duran müzik notalarını daha fazla kavrayıp odamdan çıkmış ve sinirle merdivenlerden aşağı inmiştim. Elimde duran kağıtları yere fırlatmış ve gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle silmiştim.

-"Kim yaptı bunları?!"

Bağırmamla ayaklarını uzatmış televizyon izleyen ablam, telefonuna bakan babam, ve umursamazca oturmuş tırnaklarını törpülemeye devam eden annemin bakışları bana çıkmıştı.

babamın sevgiden uzak olan sesi kulaklarımı doldurmuştu.

-"Bir daha bağırırsan seni çok fena döverim."

sesimin titremesine engel olamadan bağırmaya devam etmiştim.

-"Bunları kim bu hale getirip çöpe attı? ben bunlara emek vermiştim. tek umudum o kağıtlardı benim! neden yaptınız?!"

Babam hışımla yerinden kalkıp saçlarımdan tutmuş ve yüzüme sert bir tokat atmıştı.
yerde acıyla kıvranırken annemin dedikleri daha da sinirlerimi bozmuştu.

-"Hiç bir boka yaradığın yoktu, ben de ablana onları yırtmasını söyledim. en azından bunlarla uğraşmak yerine bir iş bulup bize yararın dokunur diye düşündük."

Ablamın sinir bozucu gülümsemesi beni daha fazla üzmüştü.
zorla ayağa kalkıp odama çıkmış ve banyoya girip saatlerce, yorgun düşene  kadar ağlamıştım.

~ ~ ~
Her zaman aynı saatte olduğu gibi dün gece ağlamaktan şişmiş gözlerimi soluk ve eski tavana açmıştım. okula gitmek için üzerimi giyip, rutin işlerimi yaptıktan sonra sırt çantamı ve dün beyaz kazaklı adamın bana verdiği ceketi bir çantaya koyup sessizce evden çıkmıştım.

Soğuk havanın yüzüme vurmasını umursamayarak adımlamaya devam etmiş ve okula varmıştım. En son sırama oturduğumda derin bir nefes almış ve ellerimi saçlarımın arasından geçirip nefesimi geri vermiştim. 

Benim için bu yaşam tarzı çok yorucuydu.

Her gün kızını okuldan alan anneler, babalar..
birlikte mutlu bir şekilde evine gitmek için sabırsızlanan sınıf arkadaşlarımın aksine,
ben eve gitmemek için elimden geleni yapıyordum.
Hatta bazen gönüllü olarak kalıp sınıfı temizliyordum.

Başımı ağrıtan düşünceleri kafamdan sıyırıp atmama sebep olan şey zilin çalması olmuştu.
Tüm sınıf yemek yemek için kantine inmeye başlamıştı.
Ben ise pencerenin önünde durmuş yere düşen kar taneciklerini izliyordum.
Kantine de gidemiyordum. Neden mi? Muhteşem annem yemek kartıma yatan parayı bile benimsediği için elimden hiç bir şey gelmiyordu. Bu yüzden de yemek bile yiyemiyordum.

Aç olmamın verdiği etkiyle başım dönünce  dün klisedeki adamın bana verdiği choco pie aklıma geldi ve zorla da olsa onu çantamın cebinden alıp yemeyi başardım.

Son ders zili çaldığında, daha dün keşfettiğim klisenin yolunu bulmuştum.
Ceketi geri vermeliydim ama aşırı kompleksi birisi olduğum için bunu yapmaya çok çekiniyordum.

Kilisenin kapısını açıp içeri girdiğimde kapıda duran bir rahibeyi görmüştüm.
Ona kütüphanenin nerede olduğunu sormuş ve oraya ilerilemeye başlamıştım.
Dün oranın yolunu gözlerimin önü karanlık bir şekilde bulduğum için tam hatırlayamıyordum.

kütüphanenin kapısında yerleşen küçük pencereden dün bana ceketini veren adamı görmüştüm. Kendimi bir az toparlamış ve derin bir nefes alıp kapıyı tıklatmıştım.
daha sonra kapıyı açıp içeri yavaş ve sessiz bir şekilde girmiştim.

Beyaz kazaklı adamın gözleri beni bulmuştu ve kaşları havalanmıştı.
Dün sergilediğim saçma tavır yüzünden buraya gelmeyeceğimi düşündüğü için şaşırmış olmalıydı. 

Kapının önünde öylece dikilirken eliyle dün baygınlık geçirdiğim zaman yattığım yeşil ve rahatsız kanepeyi göstermişti.
Yavaş adımlarla kanepeye doğru ilerileyip oturmuştum.

-"Gelmeyeceğini düşünüyordum."

utangaç bir tavırla kafamı iki yana sallamıştım.
-"Dün size ceketi geri vereceğimi söylemiştim. 
sözümün eri birisiyimdir."

anlamış gibi kafasını salladığında içimden kendimi sakinleştirmek için savaşlar veriyordum.

Ayağa kalkıp geleceğim demiş ve bir kaç dakika sonra elinde iki kupa çayla birlikte geri dönmüştü.
-"kar yağıyor, üşümüşsündür diye düşündüm."

kafamı eğip teşekkür etmiştim.

derin bir nefes almış ve devam etmişti.
-"Şimdi anlatacak mısın, dün neden baygınlık geçirdin?"

cesaretimi toplayıp bakışlarımı gözlerine diktim.
-"Sizi tanımıyorum bayım. neden bunu anlatmamı istiyorsunuz?"

dudaklarını düz bir çizgi haline getirmiş ve kafasını yana eğmişti.
-"Çünkü dün benim odamın kapısından içeri bayıldın ve seni buraya kadar ben taşıdım."

Demek beni buraya o taşımıştı..

-"Nedenini tam olarak bilmiyorum ama, sağlıksız beslenmeden dolayı olabilir."
dediğimde kaşlarını çattı.

-"Seni yaşadığın yerde beslemiyorlar mı, ailen falan yok mu?"
sorduğu soruyla gerginleşmeye başlamıştım. çünkü yabancı birisinin beni yargılamasını istemiyorudum.

-"Ailemle aram pek iyi değildir. yani, onların benle araları pek iyi değildir."

anlamış gibi kafasını sallamış ve ellerini önünde birleştirmişti.
-"Sana bir teklifim var." demişti.


HEYOO yeni başladığım için kesinlikle saçmaladığım yerler olmuş olabilir.
Eğer okuyorsanız lütfen haber verebilir misiniz? ksdjfırfhüoidfhnask
Ona göre bölüm atacağım da.. vote verip yorum yaparsanız galbimi size veririm.
yapmazsanız da veririm.  galp <3 - Aly

Be my hope-Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin