five/declaration of love

63 7 3
                                    

Medya ile okumayı unutmayınız aşk meyvelerim.. yani varsanız.
klasmfpowrjgğqeognafgn bir daha bu şakayı yapmayacağım söz.
bu arada bu şarkı benim için çok özel bu yüzden ilk kez sizinle paylaşıyorum.. uhu.

Kan testi alındıktan sonra, bir kaç odaya daha girip doktora görünmüş,röntgen çektirmiş ve vip bir odaya alınmıştım. Odaya almalarının sebebi önlem amaçlı serum takmayı gerek görmeleriydi. Oda çok büyüktü ve odaya alındıktan sonra hiç bir şekilde yanıma doktorlar dışında kimse gelmemişti. Bay jeon da  bir yere uğrayacağını söylemiş ve henüz gelmemişti.
hava git gide karardığında serumun etkisiyle gözlerim kapanmaya başlamıştı.

Ailem.. olmayan ama var olan ailem.
Şu an o tür işler peşinde olduğumu düşünüyorlardır.
buna o kadar emindim ki..

kaç saat uyuduğumu bilmiyordum ama kapının açılması ile uyandım.
telefonu elime alıp saatın sabahın 4'ü olduğunu gördüm.
bayağı uzun bir süre uyumuş olmalıydım.

Kapının kenara sıyrılmasıyla bay jeon ellerini arkada birleştirmiş halde içeri girdi.
Saygısızlık yapmamak için bir az doğruldum ve odayı aydınlattım.

Bay jeon öylece elleri arkada bana bakıyordu. -"Üzgünüm bir kaç işim çıktı ve geciktim. sözümü de tutamadım haliyle." 

gülümsemeye çalıştım.-"Önemli değil efendim. ben de uyumuşum zaten."

kafasını salladı ve hafifce gözlerini kıstı. -"Serumun etkisinden olmalı."

ben de onayladığımda etrafta büyük bir sessizlik oluştu. 
Ama bu sessizliği bozan bay jeon'un yüzüme doğru uzattığı küçük bir buket lavanta renginde güllerdi.
ağzım açık neden bana uzattığını anlamaya çalıştım.
-"Bana mı?"

bay jeon çiçeği geri çekip kafasını iki yana salladı.
-"hayır, bu hastanenin bahçivanı olan bir dayı var ona aldım."

ellerimi birleştirip anladığımı göstermek için ağzımdan uzun bir "aaah" sesi çıkardım.
(fesatdeğilfesatdeğilfesatdeğil)

yeniden gülleri yüzüme uzattı. -"tabi ki de sana aldım. evden buraya geldiğimde açık bir çiçekçi bulacağım diye bu saatte buraya vardım. hem burada senden başka serum takılan birisi yok.. yani bu odada. geçmiş olsun için. yanlış anlamanı istemem. yani.. genellikle yanlış anlaşılmaya müsait birisiyimdir de.."

elinin havada kaldığını görüp hemen gülleri elinden aldım.
-"ilk kez birisi bana gül alıyor da.. bir az saçmalıyorum kusura bakmayın."

gülümseyip yatağımın yanında yerleşen koltuğa oturdu.
-"bugün sanırım her şeyin ilkini ben yapıyorum.."

Ben de o sırada çiçekleri inceliyordum.
-"demek ilk geldiğinizde arkada sakladığınız şey buydu. bir ara sakatlandığınızı düşündüm.."  

Bunu dememle bay jeon büyük bir kahkaha patlattı.
Ben de kendimi durduramayıp onunla birlikte gülmeye başladım.
Saat sabahın 4'ü olmasına rağmen tüm odayı kahkahalar sarmıştı.

bay jeon kahkahasının ardından zorla kendini durdurup bir şeyler söylemeye çalıştı.
-"Bir an kendimi...öyle...hayal ettim de.. aah çok komik cidden.."

gülmekten gözünden yaşlar geldiği için peçete alıp gözlerini sildi.
-"aah cidden.. en son ne zaman böyle güldüm bilmiyorum. uzun zaman olmuştur."

önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp başımı salladım.
-"ama ciddiyim, öyle sandım. sanırım gözükmemesi için uğraşıyordunuz."

kafasını evet anlamında salladığında ben hala güllere bakıyordum.
-" peki lavanta renginde olan güllerin anlamını biliyor musunuz?"

ensesini kaşıyıp bir az öne gelip ellerini birleştirdi.
-"Evet.. çiçekçi kadına sordum. Genellikle acısını paylaşma ve geçmiş olsun anlamına geliyormuş."

yanımda duran komodine uzanıp çiçekleri oraya düzgünce bıraktım.
-"Başka bir anlamı da var aslında."

dudaklarını o şeklinde yaptı ve kaşlarını kaldırdı. -"oh.. öyle miymiş? nedir?

Lavanta renginde olan güller ilan-ı aşkı da sembolize ederdi.
bunu sorduğunda ellerim ayaklarıma dolanmıştı.
-"Ah şey hani.. geçmiş olsun anlamında."

dudaklarının kenarlarını yukarı kıvırdı. -"o zaman doğru olanını almışım demektir."

-"hayır. yani evet evet."

bir az daha sohbet ettikten sonra aklıma uyumadan önce düşündüğüm şey geldi.
-"Şey.. ben düşündüm de ailem. şu an evde olmadığım için bin türlü şey düşünüyorlardır.
bu beni endişelendirmiyor değil. çünkü anlarsınız ya garip insanlar."

koltuğun başlığına dayadığı başını kaldırmadan konuştu. 
-"Merak etme, ben bu konuda onlarla konuştum.
muhtemelen yarın buraya geleceklerdir.."

gözlerim yerinden fırladı. -"NE? yani dediğim gibi bir az değil hatta çok daha fazla garip insanlardır. çoğunlukla değil asla beni sevmezler. eminim buraya gelmelerinin sebebi ben değilimdir efendim. boş yere beni rezil edecekler ve siz olmadığınız yerlerde göründüklerinin tam aksinde dönüşecektirler."

ayağa kalkıp pencerenin önüne gitti ve perdeleri açtı. karşımda duran manzara sakinleşmeme yardım etti. yani, şehirin manzarası.

ellerimle yüzümü kapatıp derin bir nefes aldım.
-"tabi siz de haklısınız her ne olsa da onların bir şekilde haberleri olmalıydı..
ama siz benim ailemi nasıl buldunuz?"

arkasını dönmeden devam etti.
-"çalışanıma araştırmasını söyledim."

cılız sesimle konuştum. -"Teşekkür ederim."

ellerini arkasında birleştirmiş öylece dışarıyı izleyen bay jeon başıyla bana döndü.
-"oho.. bir kez teşekkür hakkını kullandın. bir daha duymak istemiyorum bayan kang."

ANYONG HA SE YOOVV yorobun... bu bölümü de bitirdim hoh.
bay jeon meleğimiz ve saf leimiz ile devam ediyoruz..
vote verip yorum yaparsanız mutlu olcem gari.
salamıyorum şu konuşma tarzını...
ACEP NE ŞEROLUKLAR YApAM DA ORTaLIĞI SaLLAyam diye düşünüyorum.
MUCK. - Aly

Be my hope-Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin