Kapı açılınca otomatik olarak herkes o yöne bakmıştı. İçeri giren çocuk o kadar heybetli ve ters biriydi ki ondan korkulması normal gibi görünüyordu. Kumralla esmer arası teni ve saçı vardı. Gözlerinin yeşili burdan bile belli oluyordu. O içeri gireli bir iki dakika olmuştu ama girdiğinden beri gözlerini bizim masadan ayırmamıştı. Marc gözlerime bakarak ''İşte şimdi s*çtık. Öndeki Paul Lenacım. Memnun olmadın galiba çünkü o da memnun olacakmış gibi görünmüyor.'' dedi. Onu duyan Jasmine ve Lily de önlerine döndüler ama ben dönmedim ve ona dik dik bakmaya devam ettim. Çünkü bu saçma düzene bir son verilmesi gerekiyordu. Ve bunu da benim gibi ufacık böceklerden ve sinirli küçük çocuklardan korkan biri yapacaktı. Bazen cesaretim beni hiç olmadık yerlere sürüklüyordu.
Paul, yavaş ama asabi adımlarla yanımıza doğru yaklaşıyordu. Arkasında şu an fark ettiğim kadarıyla 5 kişi vardı. Bir ara gözleri Grey'e kaydı ve sanki ikisinin gözlerinden de ateş çıktı. O kadar kötü baktılar ki birbirlerine, aralarında kalan yanıp kül olabilirdi. Paul masamıza geldi ve ellerimi masaya dayayıp ''Huhuu.'' diye bağırdı eğlenerek. ''Birinci sınıf Solteiro'lar parti yapıyor haa. Gençler partinizi bölmek istemem ama'' deyip duraksadı buraya kadar gülümsüyordu. Fakat ''Masamı boşaltın!'' diye bağırınca oldukça ciddi görünüyordu. Önce Lily ve Jasmine ardından da Marc ayağa kalktı. Artık olaya bir el atmam gerekiyordu. Çünkü buraya kadar gelmiştik ve geri dönemezdik. Çünkü geri dönersem Bilge'nin söylediği bütün o güçleri hiçe saymış olurdum. İşe öncelikle büyük bir kahkaha atarak başladım. Öyle derindi ki karşımdaki insanı sinirden delirtebilirdim. ''Sana da merhaba.'' dedim. Daha sonra arkadaşlarıma dönerek ''Hey nereye gidiyorsunuz. Daha yemeğimiz bitmedi. Oturun lütfen.'' dedim son kelimenin üstüne bastırıp hepsinin gözlerine ciddi ciddi bakarak. Sinyali anlayan ilk Jasmine oldu ve o oturunca Lily de oturdu ama Marc oturmadı ve masadan kalkıp gitti. Lily bana şaşkın ve ürkmüş bir şekilde bakıyordu.
Marc'ın gittiğini gören Paul daha da dibimize sokularak bize pis pis sırıtmaya başladı. Ardından geri çekilip yemekhanenin geri kalanına döndü ve ''Bakıyorumda birinci sınıf çömezler beni tanımıyor. Ne yazık. Sizi uyarıyorum bebeler. Ben sizin artistlik yapıp havalanacağınız biri değilim. Adımı mutlaka duymuşsunuzdur zaten, ben Paul Brown. Bu okulun birincisiyim ve masa olarakta buraya otururum. Yani okulun en iyi öğrencisi olarak bu masa benim.'' dedi. Kalın ve yüksek tonlu sesini bütün yemekhaneye rahatlıkla duyuruyordu ve bunun için hiç çaba harcamıyordu. Ardından bize kısa bir bakış attı ve tekrar arkasını dönüp ''Canımı sıkacak hareketler yapmayın çünkü sonunuzun kötü olmasını istemem. Mesela şu küçük kızlar gibi yapmazsanız ya da beni kendinizle bir tutmaya çalışmazsanız sizinle uğraşmam. Ama eğer aksini yaparsanız benden korkunç şeyler çekersiniz.'' dedi. Bir an Lily'nin korkudan ölen gözleriyle karşılaştım, galiba uydurduğu hikayelere kendini fazla kaptırmıştı, Paul'un bizi de yakacağını düşünüyordu. Bende bunun altında kalmayacağımı belirterek ayağa kalktım ve onun yanına durdum. Yüzümü bir saniyelik ona çevirdiğimde, yüzünde o dalga geçen ve küçümseyen ifade vardı. İşte şimdi gerçek anlamda sinirlenmiştim. Çünkü küçümsenmekten nefret ederdim ve o şu an bizi küçümsüyordu.
Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. ''Az önce izlediğim trajikomik filmden sonra epey duygulandım açıkçası. Üzerinde durulabilecek bir konu fakat henüz yemeğimi bitirmediğim için hala açım ve masamda yemek yemek istiyorum. Bu arada madem herkes kendini tanıtıyor bende bir tanıtım yapayım. Ben Lena Steven. Evet birinci sınıfım.'' Son cümlemin üzerine Paul küçük bir kahkaha attı ve beni yine küçümsedi. Herkes bize bakıyordu ve bütün okulun burda olduğuna emindim. Bu yüzden asla altta kalamazdım. ''Bakıyorum da komik geldi Paul Brown. Ama daha asıl bombayı duymadın. Ben dört güçlü bir Duplo'yum. Yani anlayacağın okul birincisi benim. İstediğim masayı seçerim, istediğim yerde otururum, istediğim her şeyi yaparım. Bu okuldakilerin senden değil benden korkması gerekiyor. Hatta senin bile benden korkman gerekiyor. Başka bir şey yoksa yemeğime geri dönüyorum .'' dedim. Benden korkman gerekiyor kısmını gözlerine bakarak söylemiştim. Zaten kimin kimden korktuğu ortadaydı ama neyse. Ben tam masama geçmiştim ki içeri Bayan Karen girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACRE
FantasyZamanında ejderhaların büyüyle birleşip savaştığı ama hiç bir zaman gerçek anlamda bir zafer elde edilemeyen, gri dumanların ve gecenin lordu, Monarch Adolfo... Yapabildiğinin sadece hayal etmekle sınırlı olduğunu sanan ve henüz içindeki güce dair...