10

572 83 31
                                    







Bugün günlerden pazartesi. Bugünü diğer günlerden ayıran şey ise kalbimi yerinden sökecek kadar güçlüydü. Parmaklarımın arasındaki uzun kemikli parmakların bana sadece huzuru değil aşkı da hissettiriyordu.

Yağmur yağmıyordu belki ama bana attığın kaçamak bakışlar bir sağanak yağmurun altındaymışım hissi veriyordu, Jungkook. Öyle aşık öyle sırılsıklam...

Okulun kapısından içeri girdiğimizde bize dönen bakışlar alay doluydu. Bunu umursamayacak kadar mutluydum. Ve gerekli cevabı, omuz silkip ellerimin  arasındaki ellerini sıkarak verdim.

Şu zamana kadar sana söylenen lafların hepsini onlara yutturacaktım. Ama şimdilik birlikteliğimizin tadını çıkarmaya bakacaktım Jungkook.

Birlikte sınıfa geçtiğimizde çok geçmeden zil çalmıştı. Bir kaç dakika sonra da kimya öğretmeni Bay Lee'nin sınıfa girdiğini gördüm.

Bıkkınlıkla ofladığını duyduğumda sana dönüyorum.

"Ne oldu?" Diye fısıldıyorum kulağına doğru.

Dudaklarını büzüyorsun, bu hareketinle bir anlığına bakışlarım dudaklarını buluyor.

"Uykum var." Diyorsun tıpkı benim gibi fısıldayarak.

Kendime gelip derin bir nefes alıyorum. Farkında mısın bilmiyorum ama üzerimdeki etkin beni korkutacak derecede. Başa çıkamıyorum Jungkook.

Hırkamı katlayıp sıraya bırakıyorum. Ardından ellerimizi birleştiriyorum.

"Uyuyabilirsin."

Gözlerimin içine bakarak gülüyorsun, gülüyorum. Mutlu olduğun harelerinden anlaşılıyor Jungkook.

Dediğimi yapıp başını sıraya koyuyorsun ve derin bir uykuya dalıyorsun. O an dersten tamamen soyutlanıyorum. Hiç kimseyi umursamadan dakikalarca seni izliyorum.

Dersin bittiğini haber veren zil çaldığında her ne kadar istemesem de ellerimi ellerinden çekip ayaklandım.

Son sınıfların olduğu katta bulunan lavaboya ilerledim. Boş olan kabine girdikten sonra bir kaç gülüş sesi işittim.

"Cidden Chaeyoung'a acıyorum. Bula bula o eziği mi buldu? Çok aptalca."

İsmimi duymamla ayaklanıp konuşulanları daha iyi duymak için kapıya yaklaşıyorum. Bu kızlar benim hakkımda mı konuşuyordu?

"Ah bu kız delirmiş olmalı! Jungkook gibi biriyle nasıl birlikte olur?"

"Kaşınıyor olmalı."

Duyduklarım karşısında 'hah' layıp kabinden çıktım. Üç aptalında gözleri beni bulduğunda histerik bir şekilde güldüm.

Gözlerimi üçünden çekmeden elimi yıkadıktan sonra peçeteyle kurulayıp çöpe attım.

"Evet, ne diyordunuz kızlar?"

Kısa saçlı kız ellerini göğsünde birleştirip kaşlarını çattı. Benden bu atağı beklemiyor gibiydi. Yanındaki kızlar ise bir süre bakıştıktan sonra lavaboya terk etti.

"Ya Park Chaeyoung! Canına mı susadın sen? Nasıl karşımda dik durabiliyorsun?" Dudaklarımı alaylı bir sırıtış kapladı.

"Min Rae-shi az önce arkamdan konuşuyordun. Sıkıyorsa şimdi yüzüme konuş."

Kollarını çözüp bana yaklaştı. İlk onun başlamasını bekliyordum. Salak kızlar giderken kapıyı açık bırakmıştı. Ve koridorda ki kamera şuan içeriyi kayıt altına alıyordu.

Bu kavgadan en az zararlı ben çıkacaktım.
"Benim ilişkim ne zamandan beri siz gerzekleri ilgilendiren bir konu oldu?" Söylediklerimin aksine gayet sakindim. Ama karşımdaki değildi.

Tam da tahmin ettiğim gibi cevap vermeyip üzerime atladı. Saçımı çekmeye başladığında beni biraz daha hırpalamasını bekleyip hiçbir şey yapmadım.

Bir kaç dakikanın ardından bana tokat atacakken kolundan tutup ters çevirdim. Acıyla inlediğinde diz kapaklarına sert bir tekme attım. Kolunu bırakıp ittiğimde ise yüzüstü yere düştü.

Üzerime çeki düzen vermeye başladığımda ise Bay Lee'nin sert sesini duydum.

"Siz ikiniz ne yaptığınızı sanıyorsunuz! Derhal müdürün odasına, çabuk."

❇ ❇ ❇

Müdür Choi koltuğuna oturmuş sert bakışlarını bize gönderiyordu.

"İlk kim başlayacak?" Sert sesi ile kendime gelip konuşmaya başladım.

"Ben bir şey yapmadım. İlk o bana saldırdı, ben sadece kendimi korumaya çalıştım efendim."

"Yalan söylüyor hocam. Lavabodan çıkacakken bana sataştı ve üstüme atladı." Ağlayarak konuşan Min Rae'ye baktım bir süre.

O gerçekten iyi bir yalancıydı.

"İsterseniz koridorun sağında kalan kameraya bakabilirsiniz efendim."

Dediğimi yapıp kamera kayıtlarına baktıklarında Min Rae'nin yalanı ortaya çıkmıştı.

Zafer kazanmışçasına gülümsedim. Okuldan bir pisliği temizlemiştim. Daha ne isteyebilirim ki?

Müdür benim çıkabileceğimi söylediğinde saygıyla eğilip odadan çıktım.

Seni duvara sırtını dayamış bir şekilde görmeyi beklemiyordum. En son bıraktığımda mışıl mışıl uyuyordun.

"Jungkook?" Bakışlarını yerden kaldırıp bana diliyorsun ve hızla aramızdaki mesafeyi kapatıyorsun. Ellerin omuzlarım bulurken beni baştan aşağı endişe ile süzüyorsun.

"Chaeyoung iyi misin? Yara almadın değil mi?"

Ellerini tutup gülümsüyorum. "Sakin ol, ben iyiyim Jungkook." Sessiz kaldığında seni peşimden sürüklüyorum.

Birlikte bahçedeki çelimsiz ağacın altına oturuyoruz.

"Ne olduğunu anlatmayı düşünüyor musun Chaeyoung?" Omuz silkip yanağını öpüyorum.

Çünkü çok öpülesi duruyordu, dayanamadım.

Sinirli yüz ifaden yavaşça yok olduğunda başımı omzuna yasladım.

"Önemli bir şey yok, Kook. Haddini bilmez birine küçük bir ders verdim sadece. "

Gülüşün kulaklarıma ulaştığında başımı kaldırmadan sana bakıyorum. Bir elin dağılmış saçıma giderken diğeri ile belimi kavrıyorsun.

"Şimdi uyuyabilir miyim Kook?" Dediğimde alnıma tüy kadar hafif bir öpücük kondurup saçlarımla oynamaya başlıyorsun. Ben ise sana sımsıkı sarılıp gözlerimi kapatıyorum.

Kollarında uyumak paha biçilemez bir andı Jungkook. Teşekkür ederim bana hissettirdiklerin için. Seni seviyorum.















a spring evening, rsk ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin