Sabah büyük bir sevinçle uyanıyorum. Bugün için çok güzel planlar kuruyorum ikimiz adına. Biraz stres yapıyorum ama her seferinde olduğu gibi yine her şey yolunda gidecek diyorum kendime. Bu sefer farklı olacak diyorum ve buna tüm kalbimle inanıyorum.
Hata yaptığımı bildiğim halde ümit ediyorum.
Yine ve yine...Okula geliyorum heyecanla. Gülümsemem yüzümden eksik olmuyor. Tanıdığım veya tanımadığım herkese selam veriyorum neşeyle.
Aklımı kaçırdığımı düşünüyorlar ki sana olan aşkımdan deli divane olduğumu bilmiyorlar.
Sınıfa girer girmez sırana bakıyorum ve henüz gelmediğini görüyorum. Biraz üzülsemde her şeyin güzel olacağını hatırlatıyorum kendime.
Bugün üzülmek yok, diyorum içimden.
Çünkü bugün senin günün Chae Young.Çok geçmeden sınıf kapısından içeri giriyorsun. Titremeye başlayan bacaklarıma lanet ederek oturuyorum sırana. Sadece şimdiye kadar kimseyi oturtmadığın sırana yani tam da yanına oturacağım.
Bu kadar heyecan fazla değil mi kalbim?
Çatık kaşlarınla sıraya geldiğinde yüzümdeki gülümsemeyi sabit tutmaya çalışıyorum.
"Yine mi sen? Kalk çabuk sıramdan." sinirli halini takmadan gülümsüyorum. "Üzgünüm ama kalkamam." çantanı masaya bırakıp üzerime eğiliyorsun. Bu hareketin heyecanımı artırırken söylediklerine odaklanmam hayli zor oluyor. "Sebep aptal kız?" sinirli yüzüne zıt olarak ben gayet mutluyum. Çünkü çok güzel bir bahanem var. "Tabii sen dün okula gelmediğin için bilmiyorsun. Sınıfa yeni bir transfer öğrenci geldi ve Bay Lee beni yerimden kaldırıp buraya oturttu.""Umrumda değil kalk şuradan, hemen!"
"Ya! Bana bak Jeon Jungkook sen öğretmenlerimize ve bu okulun kurallarına saygı göstermiyorsan bile ben gösteriyorum. Bu yüzden uslu bir öğrenci olup Bay Lee'nin istediği yere oturuyorum. Ne yaparsan yap kalkmayacağımı bilmelisin."Geri çekilip sıraya oturduğunda başını kollarının üzerine bırakıp gözlerini kapattın. Ders matematikti ve sen bana görsel bir şölen sergilediğinden habersiz uyuyorsun.
Teneffüs zili çaldığında yerinden doğrulup ayağa kalkıyorsun. Nereye gideceğini bildiğim için yavaşça çantamdan senin için yaptığım kurabiyeleri çıkarıyorum. Sınıftan çıkıp dolabımın olduğu koridora giriyorum. Ceketimin cebinden anahtarımı çıkarıp bana ait olan dolabı açıyorum. Gördüğüm resim defteriyle gülümsemem genişliyor. Çünkü en güzel manzaram gizliydi içinde.
Koşarak bahçeye çıkıyorum ve her zamanki yerin olan o çelimsiz ağacın altında görüyorum seni. Kalbim ağzımda atarken adımlarımı yavaşlatıyorum. Tam tepende dikiliyorum ve sen bunu fark edip ayağa kalkıyorsun. Gülümseyip sana resim defterimi ve yaptığım kurabiyeleri uzatıyorum.
"Jungkook-ah bu kurabiyeleri senin için yaptım. Yarısı tarçınlı, yarısı da fındıklı. Aslında hangisini yapayım derken çok kararsız kaldım ama sen seversin diye iki çeşidini de yaptım. Umarım beğenirsin." tek nefeste konuşmamı bitiriyorum ve sen tepkisiz bir şekilde bana bakıyorsun. Gülümsemem yavaşça soluyor." J-Jungkook beğenmedin mi? İstersen ya-yarın çikolatalı yaparım."
" Kimsin, neyin peşindesin bilmiyorum ama peşimde dolanmaya kes." sakin tavrının aksine sözlerin bıçak gibi keskin, kalbime saplanıyor her bir kelime.Canımın ne kadar yandığından haberin yok, devam ediyorsun sözlerine.
"Bir daha seni yakınımda görürsem gözünün yaşına bakmam aptal kız." kalbime saplanan ağrı ile sendeliyorum. Gözümden bir damla yaş yanaklarımda yol izliyor.
"Ama kurabiyeleri seversi-" kolumdan tutup beni itiyorsun.
"Sana ne benim ne sevdiğimden? Rahat bırak artık beni, rahat!" elimdeki kurabiyeleri alıp yere atıyorsun ve geri yerine oturuyorsun. Resim defterimi yanına bırakıp uzaklaşıyorum oradan.Sakin ol kalbim, bu ilk kırılışın değil diyorum ama o beni dinlemiyor.
İlk hayal kırıklığın değil ama en buyük hayal kırıklığın diyor. Susuyorum çünkü o haklı.Bugün günlerden on bir şubat salı. Saat tam 10.27'de on dokuzuncu yaşıma kalbimde kırıklarımla merhaba dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a spring evening, rsk ✔
Fanfiction❝ ve sen, tatlı meltemin tenini usulca okşadığı bir bahar akşamı gidiyorsun benden... ❞ {rosé&jungkook} 25.02.2020 01.10.2020 -andrellashi