-bölüm 3-

273 32 14
                                    

-johnny

Johnny her sabah olduğu gibi saat 6 gibi gözlerini açmıştı, oldukça düzenli ve insanları kıskandıran bir hayat yaşıyordu ama bu çok parası olduğu ya da çok başarılı olduğu gibi şeylerden değil kendine sağlıklı baktığı içindi.

Yataktan kalkıp saate baktı ve 06:00 yazısını gördüğünde okula hazırlanmasına daha 2 saat olduğunu anlamıştı.

Gri eşofmanını ve beyaz bol tişörtünü giydi, bir şişenin içine dün yaptığı limonatadan koydu ve evinin büyük kapısını kilitleyip çıktı.

Johnny yaşına göre hızlı büyüyen bir çocuktu, 8. Sınıftan beri tek başına yaşıyordu. Ailesi amerikada büyük bir kafe işletmesinin sahibiydi ve 8. Sınıfta johnny'nin kendilerine yük olduğuna karar verip koreye geri yollamışlardı onu. Her ay yüklü miktarda para yolluyorlardı ama tabiki hepsini johnny'nin yanlarına gelip işlerini engellememesi için yapıyorlardı, onlar tam anlamıyla işkolikti.

Johnny bisikletiyle sahile vardığında, bir bankın yanına koydu bisikletini ve oturup limonatasından zevkli yudumlar aldı.

Dün okuldan geldiğinden beri telefonunu hiç kontrol etmemişti hatta kapatmıştı
"Bizimkiler geberse haberim olmayacak" diye geçirdi içinden, bizimkiler dediği mark ve taeyong'du... bu senaryoyu bir de kafasında kurduktan sonra telefonunu bir daha kapatmama kararı almıştı johnny.

Telefonun ekranında beliren açılış yazısının geçmesini beklerken denizi izledi johnny, çok güzeldi sabahları deniz.

Ama dikkatini bildirimlerde gördüğü ve daha önce hiç tanımadığı birinin mesajı bozdu.

_jeong.jae: johnny?

                          Jooohny: sen kimsin lan?

_jeong.jae: jaehyun.
                 
                                   Jooohny: a naberr

_jeong.jae: sağ ol iyiyim, bu gün okula gelmeyeceğim ve evden çıkamıyorum ama bildiğin üzere ingilizce dersi için önemli fotokopiler dağıtılacak ve onlara ulaşmam lazım.

            Jooohny: tanrımm beni evine mi       davet ediyorsun jaehyun.. Aeeeağ yakışıklı ve gizemli biri beni çaya çağırıyor.

_jeong.jae: sadece fotokopileri verirsin diye düşünmüştüm... ama istersen gelebilirsin tabiki

                                  Jooohnny: isteriz.

_jeong.jae: siz?
  
               Jooohny: ben ve taeyong tabiki

_jeong.jae: gerçekten özür dilerim ama taeyong kimdi?

Johnny oturduğu banktan kalkarken kendi kendine "yakında tanıyacaksın" diye mırıldandı

                    Jooohny: gelince görürsün.

-Taeyong

"JENO GEÇ KALIYORUZ KOLUMU BIRAK ARTIK"

"ABİEEAAA NOLURR"

Jeno uyandıklarından beri taeyong'a bahsettiği çocuğu eve çağırmak için yalvarıyordu ama taeyong kendi kafasında kurduğu şeyler yüzünden izin vermiyordu fakat jeno'nun bağrışları kulağını çok tırmalamaya başlamıştı.

"Of tamam ne istiyorsan yap ama ben senin keyfin için evimden olmam. Okuldan çıktığım gibi geleceğim eve, gerçi ben sizi rahatsız etmem ama johnny gelebilir o edebilir söyleyeyim"

Jeno abisine sarıldı ve normalde kendisi için hazırladığı yemeği abisinin çantasına attı. Bu durum taeyong'u mutlu etmişti

_______________________________________

Taeyong sonunda sınıfa vardığında ten yine yoktu... "gelir 10 saniyeye" dedi içinden ve demesiyle
ten yine sanki olimpiyatlardaymış gibi sınıfa daldı ama bu sefer koridordan taeil'e "KAĞITLARI TUUT" diye bağırmıştı

Ten belliki hızını ayarlayamıyor ve kendini frenlemekte zorluk çekiyordu çünkü sınıfın ortasında eczane dolabına pamuk koyan johnny'nin geniş göğüsüne çarpmıştı kafasını. Taeyong iksini uzaktan izliyordu ve görüntü hoşuna gitmişti.

"İkisine en fazla 1 ay veriyorum. 1 ay sonra bu iş pişerrr" dedi mark ahlaksız bir sesle.

Sonunda öğretmen sınıfa girdiğinde herkes yavaşca sırasına yerleşti, ten oturduğunda yanakları kıpkırmızıydı ve taeyong karşısında oturan kırmızı çocuğa fazlasıyla gülmüştü

İngilizce dersine girmişlerdi ve öğretmen taeil'i çağırıp hazırlık sorularını dağıttırdı. En son elinde kalan fazla 1 kağıda baktı

"Sanırım yoon-oh gelmemiş onun kağıtlarını kim verecek?"

Johnny tam elini kaldıracaktı ki taeyong ondan önce davranıp elini kaldırmıştı. Bu durum johnny'i mutlu etmişti çünkü taeyong'u jaehyuna gitmeye ikna etmesine gerek kalmamıştı. Bu sırada mark neler olduğuna dair fikirsiz bir şekilde ikisini süzdü

Yine saatler saatleri kovaladı ve
ten sınıftan koşarak çıkmak için son 5 dakika kala çantasını toplamaya başlamıştı.

Ten sabah johnny'e çarptığından beri arka sıraya hiç dönmemişti. Utandığı çok belliydi fakat utanma sebebinin çarpışma olmadığına emindi taeyong. 

Zil çalıp ten sınıftan çıktığında taeyong da kalkmıştı ve çantasını usulca hazırlamaya başlamıştı

"Çocuklar ben teyzemlere gidiyorum farklı bir yoldan gideceğim yarın görüşürüz" mark, taeyong ve johnny'e el sallayarak sınıftan çıktı

"JAEHYUN TRENİ BİNİİN" johnny sınıf boşaldığında bağırarak sınıfta koşmaya başlamıştı ve taeyong'a sabah ki yazışmaları okutmuştu

Taeyong yol boyu terlemiş ve nefesi daralmıştı, johnny son derece rahattı

"Resmen zorla kendini davet ettirmişsin johnny. Üstüne beni eklemişsin olayın içine ya" 

Johnny siyah evin zilini çalarken söylendi

"Evi bile gizemli" taeyong onayalarcasına kafa salladı 

Binaya girdiklerinde taeyong daha fazla gerilmişti 

Üst katlardan öksürme sesi gelmişti, kalın ve hasta gibi çıkan bir sesti.

"Hoşgeldiniz" taeyong sonunda beyaz yüzü gördüğünde kalbinin teklediğini hissetti, midesi bulanıyor ve terliyordu. Normalde olmazdı böyle şeyler ona.

Neden böyle hissediyordu?

Jeno'nun sevdiği çocuğa karar verdim bi sonraki bolumde kitaba gelecek sanırım...

Bu arada bu bölum okulun 2. Gunu degil
Bi kaç gun sonrası











                    

Album-JaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin