Taeyong soğuk burnunu tutarak uyandı. Elleri,kolları,bacakları... vücudu buz kesiyordu ve boynu ağrıyordu, gözlerini ovuşturdu.
hala balkondaydı jaehyunun omzuna başını koymuş bir şekilde sabahın güzel rengine baktı.
ellerini, yanında gece boyu ara ara ağladığı için uykusuz kalan çocuğun yanaklarına koydu.
jaehyun dün taeyong'a yaşadığı şeyleri olduğu gibi anlatmıştı.
neden taeyong'u hayatına almak istemediği, neden acı çektiği ve neden asla mutlu olamadığını anlamıştı taeyong.
o anlattıkça taeyong yumuşak saçlarını okşuyordu jaehyunun en sonunda uyuyakalmışlardı.
bu gün okul günüydü fakat ikiside çoktan geç kalmıştı bile bu yüzden taeyong jaehyun'u uyandırmadı ve üstüne örtmek için hafif birşeyler getirdi.
daha sonra telefonu titremeye başladı balkonda huzurla uyuyan çocuğa son kez baktı ve içeri geçti
"efendim johnny. ne demek markla okula gelmeyeceğiz? bende yokum bu gün kim alacak notları? tamam ben ararım onu tamamm hadi kapatıyor- sensin gerizekalı sanane gitmiyorum işte uzatma kapat"
taeyong mırıldanarak ten'in numarasını tuşladı
"alo ten okula gidiyor musun? gün sonunda notları bana atar mısın bir işim çıktı.. çok teşekkürler.. ah johnny neden gelmiyor bilmiyorum arada kafasını dağıtmak için gelmediği olur tamam görüşürüz"
taeyong bir işi daha halletmenin sevincini yaşarken jaehyunun geniş koltuğuna oturdu ve bacaklarını kendine çekti.
camdan sokaktaki elektrik direklerinin birbirine dolanan kablolarına baktı. bu direkler onun için her zaman ilginç bir manzaraydı ve oldukça hoşuna gidiyordu.
jaehyunun düşük bir ruh halinde olmasını bekliyordu bu yüzden ona destek olmak için kendini psikolojik olarak hazırlıyordu taeyong.
camdan bakmaya devam ederken başka sıcak dudakları kendi dudağının kenarında hissetti
"oh günaydın"
jaehyun bütün gece olanları anlattıktan sonra sabah taeyongu yanında bulamazsa ne olacağını, ne yapacağını düşünmüştü.
ama taeyong sürekli düşüncelerini cam gibi kırıyordu.
kollarını taeyong'un kemikleri sayılacak kadar ince beline geçirdi ve kokusunu içine çekti.
"iyi misin?"
taeyong herşeye hazırdı. ağlaybilirdi,gülebilirdi,sinirlenebilirdi ya da jeno gibi salonun ortasına devasal bir koli çekip içine oturabilirdi.
"iyiyim. sağ ol. dün gece anlattığım şeylerden sonra hala yanımda olduğun için sağ ol."
taeyong gülümsedi
"saat 10 olmuş neredeyse.. artık eve gideyim jeno ve lucas okuldadır"
jaehyun taeyong'un ince parmağına dün ondan aldığı yüzüğe benzer bir yüzük taktı
"kahvaltı edelim. seni ben bırakırım"
taeyong yüzüğe baktı. dışarıdan simsiyah ve orta kalınlıkta hoş bir demirdi ama içinde ince işlemeler ve beyaz bir lavanta simgesi vardı.
bu aklına jaehyun'un daha önce yaptığı benzetmeyi getirdi "eğer arılardan korkuyorsan lavanta tarlasına girme".
taeyong dün resmen o tarlaya korumasız ve koşarak girmişti. arıların onu rahatsız etmesi umrunda değildi artık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Album-Jaeyong
Teen Fiction"Taeyong gözlerini kapattı usulca, kapanan gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu"