şehrin ışıkları yavaş yavaş sönüyordu artık. sadece sokak lambaları ve birkaç dairenin ışıkları açıktı, oda karanlıkla aydınlık arasındaydı.
taeyong yataktan kalkıp siyah perdesini çekti. her ne kadar şehir ışıklarını sevsede çok aydınlık ortamlarda uyuyamıyordu bu yüzden perdesi siyahtı.
jaehyun'un çıplak bedeninin yanına kıvrıldı tekrar, birbirlerine bakmaya başladılar. jaehyun taeyong'un kırılacak kadar belirgin kemikli belinden tutup kendine yaklaştırdı sevgilisini.
taeyong buz kesiyordu,jaehyun alev gibi ellerini soğuk bedende gezdirdi. dokunduğu her bölge alev alıyordu taeyong için.
jaehyun ellerini çekip yerden kendi sweatini aldı, taeyong'a giydirdi. bunlar olurken taeyong bağdaş kurmuş dağınık saçlarıyla jaehyun ne yaparsa uyum sağlıyordu.
sweat taeyong'a neredeyse 3 beden büyük olsada jaehyun gibi kokuyordu. hoşuna gitmişti. odada derin bir sessizlik vardı ama ikiside birbirlerini duyabiliyorlardı. bakışlarıyla anlatıyorlardı kendilerini.
jaehyun kafasını yastığa koyduğunda taeyong'da hemen uzanıp yanına yattı ve büyük sweatiyle jaehyun'u sardı. jaehyun sweatdende büyük kollarıyla taeyong'u sardı.
"üşürsen bana söyle demiştim"
jaehyun ciddi bir tavırla söylendi
"üşümemiştim"
"tabi vücudun o yüzden buz gibiydi."
taeyong hafifçe sırıttı jaehyuna
taeyong öylesine rahat hissediyordu ki şu an.. sanki yıllardır yanında olmayan ailesi onu sarıyormuş gibiydi.
jaehyun ise iyi hissin ne olduğunu hatırlamış gibiydi.
bir anda cama çarpan minik su damlaları ve arada bir çakan şimşek sayesinde daha sıkı sarıldılar ve derin bir uykuya daldılar.
tek dilekleri sabah aynı şekilde uyanmaktı ikisininde.
___________________________________________
-JohnnyJohnny son derece sıkışık bir şekilde olduğunu fark ettiğinde saat 3'e geliyordu. sağ tarafında jeno ve renjun birbirine sarılmış uyuyordu, sol tarafında ise mark lucas'ı ayağıyla iter bir pozisyonda yatıyordu.
taeyong ve jaehyun ortalıkta yoktu, johnny neler olduğunu tahmin edip onları rahatsız etmeyi gereksiz bulmuştu.
kalkıp mutfağa ilerledi, yağmur yağıyordu ve fırtına vardı. suyunu yudumlerken cebinde titreyen telefonunu elinde aldı.
"efendim ten? neden hala uyumadın? iyi misin?"
ten tek yaşıyordu ve bu korede ilk senesiydi, belliki fırtınalardan son derece korkuyordu çünkü johnny'yi ağlayarak aramıştı.
"neden evime gittin? ben arkadaşımdayım kapının sağında bir bitki var onun içinde yedek anahtar var ten onu alıp içeri gir ev boş. hemen geliyorum 15 dakikaya oradayım sakin ol lütfen"
johnny üst kattan çantasını aldı ve kapının önüne indi, pijamalarıyla sevimli bir şekilde duruyordu mark kapının önünde. johnny'e gözleriyle soru sordu
"ten sanırım fırtınadan korkuyor bize gitmiş onu yanlız bırakmamak için gidiyorum"
mark elini yumruk yapıp gözünü ovuşturdu
"bende gelebilir miyim? yerde uyuyamıyorum"
johnny mark'ın bu sevimli ve uykulu halini her zaman çok seviyordu.
"artık orası ikimizin evi mark bunu sorman bile saçma hadi çabuk ol"
biraz sonra mark ve johnny evden firar ettiler. o kadar sessiz çıktılar ki kimseyi uyandırmadılar.
eve vardıklarında salondaki koltukta kulaklarını elleriyle kapatmış gözünden akan yaşı yanağında kuruyarak uyumuş ten ile karşılaşmıştı ikili.
"ben odama çıkıyorum bir ihtiyacınız olursa seslenirsin"
mark ten'in kendisini görürse utanacağını biliyordu bu yüzden hızla kendi odasına çıktı
johnny ten'in yanına oturdu, ona sarılsa rahatsız olur muydu? kalkıp odasından kalın ve rahat bir battaniye aldı johnny, ten'in ince ve soğuktan tirtir titreyen bedenine sardı.
ten vücuduna değen yorgan ile titredi ve derin bir nefes alıp yavaşça gözlerini açtığında yanında bağdaş kurmuş ıslak saçlı johnny ile gözgöze gelmişti.
ten john'dan hoşlanıyordu. bunu fark edeli 1 hafta kadar oluyordu ve ne zaman johnny'yi görse vücudu soğuk terler atıyordu.
"Özür dilerim john."
johnny duyduğu şey ile iki gözünüde kocaman açtı ve vücudunu ten'e doğru çevirdi
"neden?"
"ne demek neden bu saatte seni eğlenceden kaldırıp aptal kaç yaşına gelmesine rağman hala fırtınalarda ağlayan birinin yanına getirttim"
johnny ten'in kendisini aradığında son derece mutlu olmuştu. ten ona güveniyordu, en azından johnny öyle hissetmişti.
iki eliyle ten'in yüzünü avucladı ve gözlerinin içine baktı, johnny bakmayı uzattıkça tende doğru orantılı olarak pembeleşiyordu.
johnny yüzünü karşısındaki bedene daha çok yakınlaştırdı ve ten'in dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. tam durup gülümseyecekken ten john'u tutup daha sert bir şekilde öpüşüne karşılık verdi.
yaklaşık 10 dakikadır devam eden öpüşmeyi tezgaha düşen bir çatal durdurdu.
ikisi bir anda ayrılıp tezgaha doğru baktı
"yemin ederim 5 dakikadır bekliyorum ama bitmedi ve cok susamıştım şimdi odama geri çıkıyorum beni görmediniz devam edin lütfen"
mark topuklarını poposuna vurarak merdivenleri çıktı.
ten sesi derinlerden gelerek kıpkırmızı bir halde sordu
"evin boş olduğunu söylemiştin"
johnny ise daha derin bir sesle cevapladı
"ona odasından çıkmamasını tembihledim ama o biraz yaramaz..."
gecenin kalanında ten ve john birbirlerini sıkıca sardılar, her gök gürlediğinde john ten'i daha sıkı sardı.
uzun süre sonra yalnız başına uyuyamayan ve bu yüzden okula hep geç kalan ten o gün john sayesinde derin ve güzel bir uyku çekti...
uykusuna oldukça dikkat eden john ise hiç uyumadı, yanında huzurla uyuyan ten'i izlemekten uzaklaştıramıyordu kendisini.
johnny ellerini ten'in saçlarına geçirdi ve okşadı kafasını.
"ilk gün sana arkadaşça yaklaşmak için kendimi zorladım ama iyi ki sen benim kadar korkak değilsin. çıkıp buraya geldin"
johnny kendi kendine mırıldandı ve tene daha sıkı sarılıp gözlerini yumdu
evet onumuzdeki bolumlerdeee... bitirecegim kitabı okunma sayısı her geçen gün artıyor ama daha fazla uzatmaya gerek yok zaten bir markhyuck kitabı yazıyorum ve konusu bundan çok farklı eğer markhyuck seviyorsanız onada bakabilirsiniz çıkınca buraya reklam olsun diye atacağım zaten 🙌
kac gunudur nct beni salmıyo ... ot23 var malum... cok guzeller..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Album-Jaeyong
Jugendliteratur"Taeyong gözlerini kapattı usulca, kapanan gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu"