sonsöz: sevmedin mi beni hoşça kal kadar

1.8K 241 234
                                    

Ahra "Chanyeol," dedi emin olamayarak, öyle uzun yürümüştük ki köyün dışına çıkıyorduk. Adımlarını durdurduğunda durdum ben de, parmaklarımın arasında duran sigaramı bile unutmuştum konuşmasını beklerken. "Son zamanlarda bir problemi varmış gibi hissediyorum."

"Nasıl bir sorun?"

"Bilmiyorum, belki de abartıyorum." Konuşurken başı eğikti, sesi çok güçsüz çıkıyordu. "Artık benimle eskisi kadar konuşmuyor, onu kendime çok yabancı hissetmeye başladım."

"Bir farklılık olduğunu düşünmüyorum," dedim utanmadan.

"Bilirsin, artık benimle bir şeyler yapmak konusunda isteksiz." Bir şeyler. "Geçen gün biriyle konuşurken gördü beni, kıskanacağını zannedip telaşlanmıştım ama o bu konuyla hiç ilgilenmedi bile. Chanyeol kıskanç biridir."

"Bundan bir sonuca varamazsın, kıskanan bir insanın ne kendine güveni vardır ne de karşısındakine."

"Öyle mi dersin?" Karşısında dimdik duran bana çaresizlikle bakıyordu. "Yani başka bir sorunu yok mu? Siz bütün gün birliktesiniz, belki bu konuda bir fikrin vardır."

"Dikkatimi çeken bir şey olmadı." Gözümü bile kırpmadım konuşurken, kaslarım gevşemek bilmiyordu. "Sandığın gibi bir durum yok bence ortada."

Utana sıkıla gülümsedi. "Üzgünüm, kafanı şişirdim. Sanırım fazla alınganım şu sıra."

"Sorun değil. Dönelim mi artık?"

Cevap vermesini beklemedim, gerisin geriye yürürken çenemi sıkıyordum. Ya aslında farkındaysa diye düşünmekten alamıyordum kendimi, işte bu bizi asıl küçük duruma düşürecek şey olurdu. Gözünün içine baka baka yalan söyleyebilmiştim, ne acınası ama.

İşte o gün Ahra'yla olan bu konuşmam köyden ayrılmam için gerçek bir sebep oldu, kararımı vermiştim. Tıpkı söz verdiğim gibi köyden hasattan önce ayrılacaktım. Yaptığımı hataları silmenin bir yolu yoktu, en azından diğerlerine daha fazla zarar vermek istemiyordum. Özellikle de bana evini açan, yemeğini paylaşan insanlara.


16 Eylül

Gölette geçirdiğim son gündü o gün, fundalıkların arasına gözlerim kapalı uzanmış hayal kuruyordum. Bu köyde kış nasıl geçiyor diye merak ediyordum, gölet donmuş olur muydu, yemyeşil ulusal park ağaçlar yapraklarını döktüğünde nasıl görünürdü ve kar yağar mıydı diye. Chanyeol o kısa kollu gömleği, şortu ve terliği olmadan nasıl görürdü? Onu bir kaban ve botlarla hayal etmek çok güçtü. Gözümde canlandırmaya çalıştım, yanımda uzanan Chanyeol'ün soluk bir boğazlı kazak ve kadife pantolon giydiğini, o böyle giyinirdi kesin. Kahverengi eskimiş botlar, boynunda bir atkı. Üşüdüğüm için kollarına girerdim belki, fakat bunu hayal etmek en zoruydu, onunla geçirdiğim bütün günler sıcaktı. Chanyeol sıcaktı. Gittiğimde soğuğuna alışamayacaktım.

"Uyuyor musun?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla, bu alışılmışın dışındaydı.

"Düşünüyorum," dedim gözlerimi açmadan, sesim bir mırıltıdan öteye gitmedi.

"Neyi?"

"Kışı."

"Zor bir kış olacak."

"Evet."

"Beni özleyecek misin?" Hareketlendiğinde gözlerimi açtım, mor bir aster çiçeği koparmıştı yanı başımdan. Onu kulağıma takarken yüzünde buruk bir gülümseme vardı.

"Elbette özlemeyeceğim," dedim gülümsemesini taklit edip, tıpkı kendi dilimizi uydurmuşuz gibi ne söylemek istediğimi biliyordu. Bana gözlerinde pek çok sözle bakıyordu. Konuşmak istiyordu.

Bluing the SummerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin