küllerin içinde biri

1.5K 235 116
                                    

Hot summer nights, mid July

When you and I were forever wild

The crazy days, city lights

The way you'd play with me like a child



Dans etmekten ikimizin de yorulduğu noktada Chanyeol hemen karşımda fakat orada değildi, gözleri beni görmüyordu. Kafası karışıktı, endişeliydi, fena halde sarhoştu. Babası onu arıyordu, arkadaşının evden kaçtığını haber vermek için. Telefonunu alıp kulübün dışına çıktım, babasıyla konuşurken tedirgindim.

"Ciddi misiniz, Bay Park? Ne yapacağız peki?" Orada ayakta durmaya çalışırken sallanıyordum, başım dönüyordu içtiğimiz kokteyller yüzünden.

"Ne zaman dönüyorsunuz köye? Bileğin ne durumda?"

"Bileğim iyi, merhem verdiler." Bandajlı koluma baktım huzursuzca. "Biraz içip dönmeyi planlıyorduk ama Chanyeol ölçüyü biraz kaçırdı açıkçası."

Arkamda duran adamlardan birinin bana seslendiğini duyduğumda dönüp onlara baktım, babası Pohang gibi bir şehirde, bir kulüpte olduğumuzdan habersizdi. Kasabanın o eski ama güvenli barında olduğumuzu zannediyordu. Chanyeol arkamdan gelmiş, bana seslenen adamlara sataşıyordu gereksiz bir öfkeyle. Kaşlarımı çatarak ne yaptığını anlamaya çalıştım, babasına yalan söylemediğim tek nokta buydu işte, Chanyeol gerçekten de sarhoştu. Adamlardan birine omuz attığını görür görmez telefonu babasına cevap bile veremeden kapatmış, yanına koşmuştum. Kavga başlatmaya çalışıyordu orada, bunu bilerek yapıyordu.

"Chanyeol," diye seslendim kolundan tutup. "Sorun ne?"

"Bu şerefsiz piçlerin ne yaptığını görmedin mi?"

"Bu herif dayak istiyor herhalde." Adamlar Chanyeol'ü yakalarından tutup kendine çekince telaşla onu kollarından sıyırıp araya girmeye çalıştım. Onlardan özür dilerken küfrediyordum içten içe, Chanyeol de ben de ayık değildik ve dayak yememiz an meselesiydi.

"Üzgünüz," dedim gururumu bir kenara bırakıp. "İyice geçmiş kendinden, aldırmayın ona."

Adamlar bizi bırakır bırakmaz Chanyeol'ün koluna girdim, sarsak adımlarla oradan uzaklaşırken ağırlığı yüzünden zar zor ayakta durabiliyordum. Deniz kenarındaki banklardan birine varmış, onu oturttuktan sonra telefonu babasının yüzüne kapattığımı hatırlayıp geri aramıştım.

"Bay Park, affedersiniz, telefonu kapatmak zorunda kaldım." Chanyeol'ü gözlerimle takip ettim, ayaklanmış, bir ağacın dibine varmıştı. "Chanyeol ayakta bile duramıyor, arabayla dönebileceğimizi sanmıyorum."

"Çok kötü oldu bu, Sehun'dan hâlâ haber yokken sizin orada olmanız uygun olmadı."

Chanyeol'ün eğilmiş öğürmeye başladığını gördüğümde yüzümü buruşturdum, yanına varıp sırtını sıvazlamaya çalıştım ama onu öyle gördüğüm için kendimi kusacak gibi hissediyordum.

"Ne yapayım şimdi, Bay Park?" Elimi ağzıma kapattım, midem bulanıyordu.

"Taksi çağırıp sizi otele götürmesini söyle, yapacak bir şey yok."

"Pekâlâ, şimdi kapatsam iyi olur. Sabah sizi ararım."

Chanyeol hâlâ kusuyordu, midesinin kaldıramamasına şaşmamalıydı, iki şişe soju, üç bira, iki kokteyl ve birkaç parça tavuk. Her zamankinden hızlı içmişti bu gece, üstelik keyfi de yerinde değildi.

Bluing the SummerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin