yaşıyorum işte, sonrası yok

1.6K 253 128
                                    

"Hey, iyi misin?" Chanyeol'ün kolları arasında kendime gelmeye çalışırken bana endişeyle sesleniyordu. "Tamam, sakin ol."

Omuzlarına öyle sıkı sarılıyor ve öyle delice titriyordum ki diğerleri etrafımıza toplanmıştı, abarttığımı düşünüyor olmalılardı ancak ciddi anlamla korkmuş ve yalnız hissetmiştim. Tanımadığım birinin beni kayalıklardan itmesi, nefesimi bile tutamadan suya düşmem, ciğerlerime dolan su ve ayağıma giren kramp yüzünden kendime gelmekte zorlanıyordum. Diğerlerinin alay konusu olmamış gibi bir de boğulacaktım neredeyse, bu sefer gülmüyorlardı.

Kafamı kaldırdığımda Ahra bana şaşkınlıkla bakıyordu, bu yüzden Chanyeol'ün boynundaki kollarımı gevşettim yavaşça. Kuzeni benden şaşkınlıkla özür dileyip buna onun sebep olup olmadığını soruyordu. Ayağımdaki kramp geçtiğinde sorularını yanıtsız bırakıp kıyıya doğru yüzdüm, Chanyeol ve Sehun da arkamdan geldi. Kendimi ağacın gövdesine yasladığımda hâlâ titriyor ve sallandığımı hissediyordum.

"Bakma sen onlara, daha reşit bile değiller," dedi Chanyeol, omzuma dokunuyordu. "İyi misin gerçekten?"

Cevap vermedim, iyi değildim. İyi değildim ve bu dalış yüzünden mi yoksa başka bir sebepten mi bilmiyordum.

"Köye dönelim mi?" diye sordu Sehun, konuşurken sesi sakin çıkıyordu. "Götüreyim seni, ben de dönecektim zaten."

Başımı kaldırıp baktığımda ilgili yüz ifadesini gördüm, reddetmediğim için bana elini uzatmış ve kalkmama yardım etmişti. Chanyeol bir şey demedi, ben de üstümü giyip sarsak adımlarla Sehun'u takip ettim. Atını çözüp binmeme yardım etti, ardından arkama oturup atı sürmeye başladı. Giderken arkama bile bakmadım, sırtımı yabancının göğsüne yasladım yalnızca. İlk kez ata biniyor olduğum halde bunun tadını çıkaramadım.

Köye varmamız uzun sürmedi, beceriksizce attan inmeye çalışırken Sehun belimden tutup beni yere bıraktı, yüzüne bakarken ne diyeceğimi bilemiyordum. Herhalde teşekkür etmem falan gerekiyordu, dilimin ucuna bile gelmeyen sözcüklerdi bunlar. Başımı eğip evin girişine yöneldim, halen bana baktığının farkındaydım. Başımı çevirdiğimde de yanılmadığımı gördüm, atının üstündeydi, bana o kibar gülümsemesiyle bakıyordu. "Görüşürüz," dedi atını yeniden sürmeden önce, ben de mırıldanarak belli belirsiz cevap verip içeriye girdim.


30 Haziran

"Baekhyun, harçlığını Chanyeol'e vereceğim. Orada sorun çıkarmamaya çalış, anne babasına karşı nazik ol ve ev işlerine elinden geldiğince yardım et. Kendini iyi hissetmezsen de söyle onlara, burada yaptığın gibi kimseye cevap vermeden kendini odana kapatma. Ayrıca ailesinin eşyalarına zarar veremezsin. Bunları seni tehdit etmek için söylemiyorum, sen her zaman benim oğlum olacaksın. Yalnızca iyileşmeni, eskisi gibi olmanı istiyorum. Senin için endişeleniyorum. Hayat bir kişiden ibaret değil, artık unutmak zorundasın. Ben yoruldum, annen, ağabeyin, hepimiz yorulduk. Lütfen bize bunu yapma."

"Bu saatte uyuyacak mısın?" Chanyeol bana seslendiğinde cevap vermeyip gözlerimi kapalı tuttum. "Dünden beri benimle konuşmuyorsun."

Konuşmuştum oysa, hatta sabah ona yardım etmek için tarlaya bile gitmiştim. Çabalamak için elimden geleni yapıyordum, ona tek kelime bile etmek istemediğim halde çamaşırları asarken "Ben yaparım," deyip yardım etmiş, olabildiğince istedikleri gibi normal davranmıştım. İştahım olmadığı halde aynı sofraya oturmuştum onunla.

"Yorgunum," diye mırıldandım, gerçekten de yorgundum. Geçen günden beri unutabilmek için evdeki her türlü işe yardım etmiştim.

"Göletteki olay yüzünden mi?" Sesi sakin geliyordu, dalga geçer gibi bir hali yoktu. Benimle nasıl alay ettiklerini hatırladığımda titrek bir nefes aldım.

Bluing the SummerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin