Gül: Ya ilk başta sormam gereken soruyu çok geç soruyorum ama bunu sormam gerekiyor galiba.
Gül: Bir şey sorabilir miyim?
Başkan: Sorabilirsin.
Gül: Sana şu Başkan deme işi nerden geliyor? Bir sürü kişiye sordum ama okulda öyle başkan denilen biri yokmuş.
Gül: Daha doğrusu sorduğum herkes bilmiyorum dedi.
Başkan: Zaten okulda başkan demiyorlar
Başkan: Çok yakın olduğum çocukluk arkadaşlarım öyle diyorlar.
Başkan: Birinci sınıfta çok çalışkan olduğum için sınıf öğretmenim beni başkan yapmıştı ehdbxbdnns ben de tabi baya böbürlenmiştim.
Başkan: Öyle böyle derken şimdi bile başkan diyorlar. Okuldakilerin bilmemesi normal yani çünkü onlara hiç bahsetmedim.
Gül: O zaman şu çok yakın olduğun sınıf arkadaşım da bu konuyu biliyor.
Başkan: Tabii ki de;)
Gül: Off kimsin sen cidden? Matematiğe bu kadar kafa yorsaydım anasını ağlamıştım şimdi.
Başkan: UDHDBXBXNEİRHEWKKS
Başkan: Sen hatırlar mısın bilmiyorum ama seninle tanışma hikayemiz çok komik. Yani benim açımdan komik ama senin açından komik midir bilmiyorum.
Başkan: Sana anlatmak için sabırsızlanıyorum.
Gül: Şimdi anlatmazsın değil mi?
Başkan: Evet.
Dudak büzüp telefonu kapattığımda eve gitmek için okuldan çıkmış bahçeye gelmiştim bile. Okuldan çıkana kadar az daha eziliyordum çünkü herkes aynı anda çıkıyordu. Ben her ne kadar birkaç dakika bekledikten sonra bazen de ilk önce çıksam da yine bir sürü kişi oluyordu.
Çıkışa doğru giden yola girdiğimde Selin'in bir bankta oturup başını önüne eğdiğini görmüştüm. Birkaç saniye gidip gitmemek arasında kaldığımda en sonunda dayanamayıp yanına gitmiştim.
"Merhaba."
Selin başını kaldırıp bana bakınca şaşırdığı yüzünden belli oluyordu çünkü dediğim gibi daha önce hiç muhabbetimiz olmamıştı.
"Merhaba."
"Oturabilir miyim?"
"Tabii ki."
Gülümseyerek yanına oturduğumda ne söyleyeceğimi birkaç saniye düşündüm.
"Geçen gün bizim sınıfta Eren'le konuşurken kulak misafiri oldum ve şu an neden bu kadar üzgün olduğunu anlayabiliyorum."
"Her şeyi duydun mu gerçekten?"
"Evet."
"Seninle daha önce hiç konuşmadık ama biraz içimi dökebilir miyim? Yoksa artık patlayacakmışım gibi hissediyorum."
"Hiç çekinmeden anlatabilirsin. Ne olursa olsun dinleyebilirim."
"Ben Savaş'ı çok seviyorum. Hem de yıllardır seviyorum." dedi ağlamaklı çıkan sesiyle. "Ama Savaş sınıfa geldiği ilk günden beri başkasını sevdiğini söyleyip duruyor ve bu canımı çok yakıyor. Kimi sevdiğini bile bilmiyoruz ama çok sevdiğini söylüyor. Beni de bu denli sevmesini isterdim."
"Ona onu sevdiğini söyledin mi?"
"Hayır söylemedim çünkü reddedeceğini biliyordum ama Eren'e defalarca ona söylemesini istedim. Eren'i bile dinlemiyormuş."
"Yaa. Ne diyeceğimi bilemedim şimdi. Elimden bir şey gelecekse söz veriyorum yaparım."
"Gül!"
Cümleni bitirir bitirmez Eren'in sinirle çıkan sesi beni korkutmuştu. Ses tam arkamdan gelmişti. Arkamı döndüğümde Eren'in sinirli bakışları gördüğüm ilk şey olmuştu.
Savaş da okuldan çıkmış ve bize doğru geliyordu. Gözlerimi bıkkınca kapatıp açtım. Umarım Eren konuyu uzatmadan ve Selin'in kalbini kırmadan kapatırdı. Savaş zaten onu seven kişinin Selin olduğunu bilmiyordu.
"Efendim Eren?"
"Ne yapıyorsun burda? Sana bu konuya karışma demedim mi ben?"
"Ya yaptığım bir şey yok ki. Sadece oturuyorduk."
"Ne oluyor burda?"
Savaş da gelip sorusunu sorduğunda hızla Selin'e döndüm. O da Savaş'a bakıyordu.
"Savaş sen Gül'ü de alıp git ben hemen geliyorum."
"Hayır gitme-"
Cümlemi tamamlamadan Savaş bileğimden tutup beni ayağa kaldırmıştı.
"Geliyorsun."
Mecbur ayağa kalktığımda Eren Selin'in yanında kaldı ben de elim Savaş'ın elinde yürüyordum. Birdenbire çok değişik bir durumun içine girmiştik.
Eren'lerden biraz uzaklaştığımızda durup elimi Savaş'ın elinin içinden çıkardım. Kalbim de deli gibi çarpıyordu. Umarım bu kadar hızlı çarpmasının sebebi sadece telaşlanmamdandı, Savaş'ın elimi tutamasından değil...
"Ne yapıyordun Selin'in yanında?"
Savaş'ın sinirle çıkan sesine daha da sinirlendim. Tamam sevdiği biri olduğunu biliyordum ama bu kadar sert olmasına gerek yoktu.
"Suç mu?"
"Suç olduğunu mu söyledim Gül?"
"O zaman neden bu kadar sinirlisin? Eren neden bu kadar sinirli?"
"Selin'le ne zamandan beri bu kadar samimisin? Özel hayatına müdahale edecek kadar samimi olduğunu bilmiyordum."
"Hadi ama Savaş! Sırf kız seni seviyor diye neden ona bir suçlu gibi bakıyorsunuz? Neden onun yanına gitmem sizi bu kadar sinirlendiriyor?"
"Çünkü istemiyorum Gül. İs-te-mi-yo-rum. Selin beni sevsin istemiyorum, başkası ona benim hakkımda umut dolu cümleler kursun istemiyorum."
"O seni çok seviyor ama."
"Ben de se- ben de seviyorum ama onu değil. Özür dilerim ama başkasını severken onu kandıramam."
Savaş arkasını dönüp gittiğinde arkasından bakakaldım. Savaş Başkan olabilir miydi cidden?
Neden bu kadar sinirlenmişti, neden direkt elimden tutup beni ordan götürmüştü, neden konuşmakta zorlanmıştı ve en önemlisi neden elimi tuttuğu anda eli buz kesilmişti?
Dolan gözlerimle onu izlemeye devam ettim. Cidden Başkan Savaş mıydı? Eğer oysa ne kadar berbat hissedeceğimi tahmin edemiyordum çünkü Başkan'ın sadece benimle konuşmasını istiyordum, sadece bana mesaj atsın, sadece bana gülsün ve sadece benimle ilgilensin istiyordum. Onu başkasına ayarlamayı değil.
Kim olduğunu bilmeden önce her şey çok kolaydı ama kim olduğunu öğrendikten sonra aynı şeyin olmayacağı kesindi.
Her ne olursa olsun umarım Başkan Savaş çıkmazdı. Umarım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKAN | Texting
Short StoryBaşkan: Yine de çıkıp bana 'nasılsın?' diye sorsan 'iyiyim' derim. Başkan: Ama iyi olduğum için öyle demem. Sırf sen sorduğun için derim. Başkan: Şu an tek yapmam gereken şey yine iyi olmadığım halde sana 'iyiyim' demek. Başkan: Ben iyiyim Gül. Sen...