Sabah uyanmak için üst üste ikişer dakikalık aralarla kurduğum 15. ve son alarmım da çalınca mecburen gözlerimi açmak zorunda kaldım. Gerçekten Eren'le bu konuyu konuşurken bugünün hafta sonu olduğunu unutmak benim ve güzeller güzeli uykumun suçu değildi.
Yatağımda birkaç saniye daha kaldıktan sonra uykuma veda edip ayağa kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Herkesin evinde kişisel banyo, tuvaleti vardı ama biz fakir takılıyorduk.
Banyoya giderken odasından çıkan annem bana şok içinde baktı. Ben olsam ben de bana annemin baktığı gibi bakardım.
"Gül? Bugün Cumartesi farkındasın değil mi kızım? Neden bu kadar erken kalktın? Saat sekiz buçuk bile değil."
"Ordan bakınca uykucu gibi mi duruyorum anne? Aşk olsun valla. Sen öyle sanmaya devam ederken ben ders çalışmaya gideceğim. Sen neden erken kalktın bu kadar?"
"Ben zaten her zaman erken kalkıyorum da sen hafta sonları gün bitiminde uyandığın için bundan haberinin olmaması normal bir şey."
"Neyse anne benim gitmem gerekiyor. Bilirsin ders beklemez."
"Nazar değecek şimdi. Maşallah maşallah." dedi annem gülerek. Ben de gülüp nihayet banyoya gelmiştim.
Her insanın yaptığı normal günlük işlerimi hallettikten sonra çıkıp tekrar odama geldim ve havlumu çıkarıp yüzümü kuruttum.
Yatağıma tekrar oturup yapıp yapmama arasında kararsız kaldığım bir şeyi yaptım ve telefonumu çıkarıp Başkan'a mesaj attım. Bence özel ders alacağımı bilmeye hakkı vardı. En azından bunu ona çok görmemeliydim.
Gül: Günaydınnn
Gül: Kesin uyuyorsundur:))
Ben yazmaya devam ederken mavi tik olan mesajım beni gülümsetmişti. Onun da uyanık olması sebepsizce beni mutlu etmişti.
Başkan: Uyumuyorum. Bu gece pek uyuyamadım zaten bu yüzden erkenden kalktım.
Gül: Neden uyuyamadın ki?
yazıp gönderdim ve merak içinde atacağı cevabı bekledim.
Başkan: Heyecanlıydım çünkü. Hala heyecanlıyım hatta.
Gül: Neden heyecanlısın ki?
Atacağı cevabı deli gibi merak ederken onu bu kadar önemsemem de gözümden kaçmamıştı. İnşallah kim olduğunu bile bilmeden ona aşık olan gerizekalı biri olmazdım.
Başkan: Çok değer verdiğim bir kızla buluşacağım da onun heyecanı var üstümde.
Şakasız söylüyorum attığı mesajı on defadan fazla okumuştum ama her seferinde yine aynı duyguları yaşıyordum.
Kıskaçlık, merak, üzüntü.
Gül: Kim o kız? -Gönderilmedi
Gül: Kızı tanıyor muyum? -Gönderilmedi
Gül: Anladım.
Gül: Ben aslında bir şey söylemek için mesaj atmıştım
Gül: Eren'in bir arkadaşından özel ders alacağım. Eren, ben ve o birlikte kütüphaneye gidip çalışacağız.
Gül: Sana da haber vereyim dedim.
Başkan: Tamam.
Cidden mi? İnsan bir kim olduğunu falan sorardı. Merak ederdi, üst üste mesajlar alırdı ama benim aldığım mesaj: TAMAM.
Cidden şu an bu kadar hayal kırıklığına uğramam normal miydi?
Gül: Tamam
İnternetimi kapatıp sinirle ayağa kalktıktan sonra siyah bol pantolonumu ve beyaz tişörtümü çıkarıp giydim. Saçımı da dağınık topuz yaptıktan sonra makyaj ihtiyacımı da karşılayıp ders çalışma masamdan matematik ile ilgili bulduğum her şeyi çantama atıp evden çıktım.
Kahvaltı yapmadan çıkmıştım ama bu şu anlık umrumda değildi. O kadar sinirlenmiştim ki kahvaltı yapabilecek durumda bile değildim.
Okula giden minibüse binip boş olmasını fırsat bilerek en arkaya gidip pencere kenarına oturdum ve telefonumu tekrar açıp interneti açmadan mesajları tekrar okudum.
Gerizekalı.
Kısa süren bir yolculuktan sonra inip okulun bahçesine girdim. Haftasonu kurslarına hiç ama hiç gelmediğim için ilk defa bir haftasonu okula geliyordum ve gördüğüm öğrenciler beni şaşırtmıştı.
Ben uyurken rakiplerim harıl harıl ders çalışıyormuş meğersem. Ben doğarken elenmiştim zaten arkadaşlar.
"Güüül."
Eren'in sesiyle yüzümü buruşturup ona baktım.
"Eren bak yemin ederim sağır değilim. Biraz sakin mi olsan kankacığım?"
"Günaydın." dedi gülerek.
"Güna-"
Savaş da Eren'in arkasından okuldan çıkarken cümlem yarıda kalmıştı. İyi de onun ne işi vardı ki burda?
Savaş yanımıza geldiğinde Eren bir ona bir bana baktı.
"Dersimizi Savaş verecek. Kendisi bir matematik dahisi de."
"O muydu?" dedim kısık bir sesle. Şimdi ben dersi almak istemiyorum desem çok mu ayıp olurdu acaba? Önce gerizekalı gibi yalvarıp şimdi de dersi almak istemiyorum dersem acayip gerizekalı gibi duracaktım.
"Tamam." dedim gülümsemeye çalışarak. "Teşekkür ederim Savaş."
Savaş'ın ismini söyler söylemez yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.
Güzel bir gülüşü varmış aslında.
"Önemli değil, Gül."
"Gidelim mi o zaman?"
"Gidelim."
Üçümüz birlikte yürümeye başladığımızda Eren ikimizin ortasında ben sağ tarafta, Savaş da sol tarafta kalmıştı. Kütüphane okulumuza çok yakın olduğu için yürüyerek birkaç dakikada gidebilirdik.
Sessizce yürüdüğümüz kısa bir süreden sonra Eren'in telefonu çalmıştı.
"Siz yürüyün ben hemen geliyorum ama çok yavaş yürüyün. Bensiz sakın kütüphaneye girmeyin."
"Abart Eren abart." dedim gülerek.
Eren telefonunu açıp arkasını döndüğünde ben ve Savaş da yan yana gelmiştik. İkimiz de çok sessizdik.
"Özür dilerim."
Savaş yürümeyi bırakıp bana döndüğünde ben de durup ona baktım.
"Neden?"
"Geçen gün sana istemeden sesimi yükselttim. Aşırı sinirlendiğim için oldu. Öyle olsun istemezdim. Bu yüzden."
"Sorun değil." dedim yere bakarak. "Sadece Selin'e bir şans vermeni isterdim."
"Sen olsan yapar mıydın?"
"Neyi?"
"Başkasını severken bir başkasıyla çıkar mıydın?"
"Bilmem. Karşımdaki kişinin sevgisine bağlı. Eğer sevdiğim kişi bana dönüp bakmıyorsa bile tabii ki bana değer verene bir şans verirdim."
"Benim sevdiğim kişiye güvenim tam. Bana karşı tam olarak nasıl hissediyor ben de bilmiyorum ama o da bir gün beni, onu sevdiğim gibi sevecek ve ne olursa olsun ondan başka kimseyle olmayı düşünmüyorum."
"Sevdiğin kişi çok şanslı."
"Aslında o değil, ben çok şanslıyım. Ona bu kadar bağlanmama neden olan şey onun bana her durumda mutluluk vermesi. Beni bazen sinirden delirme noktasına getirse de bana verdiği her an çok değerli."
"Çok güz-"
"Geldim. Hadi gidelim."
Eren cümlemi bitirmeme izin vermemişti ve bu Savaş'ın hoşuna gitmemişti. Bunu sinirle göz devirmesinden anlamıştım.
Üçümüz birlikte kütüphaneye girince önümde neler vardı, neler yaşayacaktım, hislerim nereye doğru gidecekti hiçbirini tahmin etmeden kendimi Savaş'a bırakmıştım.
Tamamen....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKAN | Texting
Short StoryBaşkan: Yine de çıkıp bana 'nasılsın?' diye sorsan 'iyiyim' derim. Başkan: Ama iyi olduğum için öyle demem. Sırf sen sorduğun için derim. Başkan: Şu an tek yapmam gereken şey yine iyi olmadığım halde sana 'iyiyim' demek. Başkan: Ben iyiyim Gül. Sen...