Dalgın dalgın girdiğim sınıfta yürüyüp masama gittim ve oturdum. Başım çok ağrıyordu ve üstelik çok da uykusuzdum ama neyse ki bugün cumaydı ve akşam istediğim kadar uyuyabilirdim.
"Günaydın."
Eren de ifadesiz suratıyla gelip önüme oturduğunda cevap vermedim. Dünden beri çok kızgındım ona.
"Küs müyüz?"
Eren bana döndüğünde ben de başımı kaldırıp ona baktım. "Dün yaptığın şey hiç hoş değildi."
"Ben dün kötü hiçbir şey yapmadım. Sana defalarca kez bu konuya karışma dememe rağmen karışmaya kalktın. Bu konu ne seni ne de beni ilgilendiriyor. Savaş ve Selin kendi aralarında halleder."
"Kızla tek bir kelime konuşmayan Savaş'tan mı bahsediyorsun?"
"İster tek kelime konuşmasın ister hiç durmadan konuşsun. Dediğim gibi bizi ilgilendirmez."
"Neyse ya hiç havamda değilim zaten ders başlayana kadar bahçeye çıkacağım."
"Tamam."
Sınıftan çıkıp koridorda yürümeye başladığımda Savaş'ın sınıfının önüne gelip tam duracakken bunu neden yaptığımı sorgulayıp tekrar yürümeye başladım. Ben kesinlikle kafayı falan yemiştim. Bunun başka bir açıklaması olamazdı çünkü.
Bahçeye çıkıp boş bank bulamayınca arka bahçeye girip çimlere oturmaya karar verdim. Ön bahçede de oturabilirdim ama burda çok öğrenci olduğu için rahatça oturamazdım.
Birkaç öğrencinin olduğu arka bahçeye gelip her zaman oturduğum ağacın dibine gidip oturdum. Canım sıkkın, aklım karışıktı.
Oturduğum birkaç dakikanın ardından Savaş da gelmişti. O da benden biraz uzakta arkası dönük bir şekilde oturdu.
Bunun üzerine telefonumu çıkarıp ona mesaj attım.
Gül: Günaydın.
Attığım mesaj önce iki tik sonra da mavi tik oldu ve Başkan yazmaya başladı. Aynı anda Savaş'a da bakarken geniş omzundan hiçbir şey göremiyordum. Elinde telefon var mıydı yok muydu onu bile göremiyordum. Gerçi sanki elinde telefon olsa konuştuğu kişi yüzde yüz bendim gibi davranmıştım ama neyse.
Başkan: Günaydın.
Başkan: Nerdesin? Geldin mi?
Gül: Evet arka bahçede oturuyorum.
Gül: Sen nerdesin?
Başkan: Ben de okula yeni geldim. Birazdan ders başlayacak sonra konuşuruz.
Başkan: Görüşürüz.
Gül: Görüşürüz.
Ona arka bahçede olduğum mesajını attığımda Savaş hareket bile etmemişti. Eğer Başkan Savaş olsaydı merak edip etrafına bakardı ama Savaş bakmamıştı.
Ben ayağa kalktıktan birkaç saniye sonra Savaş da ayağa kalkmıştı. Ona doğru yürümeye başladığımda o da yürümeye başlamıştı. O önde ben de arkasında okula girmiştik.
Savaş sınıfının önüne gelip döndü ve böylece beni görmüş oldu. Dünden beri ona karşı değişik hissediyordum ve bu hissin ne olduğunu bile bilmiyordum. Mesela şu an bana baktığı için hem çok gerilmiş hem de heyecanlanmıştım.
"Günaydın."
Savaş suratsız bir ifadeyle bana günaydın dediğinde ben de aynı şekilde karşılık verdim.
"Günaydın."
Çok üstün güzellikte olan konuşmamıza noktayı koyup sınıfa geldim ve sırama oturdum.
"Savaş çok sinir bozucu. Onu boğmak istiyorum. Allah'ın öküzü."
Önümde oturan Eren şok içinde bana döndüğünde sadece "Ne!?" diyebilmişti.
"Savaş gerçekten öküz Eren. Ne hissettiğini hiç belli etmiyor. O kadar suratsız olmak zorunda mı yani?"
"Canı sıkkındır Gül. Sen de daha fazla sıkma bence."
"Ben onun canını nasıl sıkabilirim ki? Hayatında bir yerim mi var Allah aşkına?"
"Hadi ama Gül. Bu kadar saf olamazsın."
"Ne? Ne demek istiyorsun?"
Eren birkaç saniye duraksadıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Boşver. Savaş öküz mü değil mi bilmiyorum ama sen kesinlikle safsın."
"Sensin saf."
Kimya öğretmenimiz derse girince sohbetimiz yarıda kalmıştı. Ayağa kalkıp Hoca'yla selamlaştıktan sonra tekrar yerimize oturduk.
"Biliyor musun ben çok yakın bir arkadaşımdan bedava matematik dersi almaya başladım. Matematiği gerçekten çok iyi. Sen ne yaptın o işi?"
Eren tekrar bana dönüp dersler hakkında ilgiyle konuşmaya başladığında bahşettiği konu benim de dikkatimi çekmişti. Az önceki garip gerginlik de gitmişti hem.
"Gerçekten mi? Bedava mı? Oha. Kim bu arkadaş? Lütfen beni de çalıştırsın lütfennnnnnnn."
"Sormam lazım ama."
"Eren lütfen beni kurtar. Söz veriyorum yıl sonunda matematikten iyi bir net yaparsam ne istersen alırım sana."
"Söz mü?"
"Söz."
"Tamam o zaman bu akşam arkadaşımla konuşurum yarın birlikte kütüphaneye gider ders çalışırız. Ablam üniversiteye geçmeden önce birkaç ay kütüphanede çalışmıştı orda küçük bir çalışma odası var üç dört kişilik. Ablamı tanıdıkları için orda çalışmama izin veriyorlar. Yarın oraya gidip çalışırız."
"Eren yemin ederim sen adamın dibisin." dedim Eren'in sırtına vurup gülerek.
"Eren! Gül! Sessiz olup dersi dinleyin."
Varlığını bile unuttuğumuz Hoca'dan uyarımızı aldıktan sonra ikimiz de susup dersi dinlemeye başladık.
Eğer Eren'in arkadaşı kabul ederse hiç para vermeden matematik işini halledip kursa gitmek için bana verilen parayı da üniversite için saklardım. Beynim zehir gibiydi yine maşallah.
Şu anlık yapabileceğim tek şey Eren'in arkadaşının beni çalıştırma fikrini kabul etmesiydi. Eren'e güveniyordum ama yine de biraz tedirgindim.
Umarım yarın okuldan ders çalışmaya çıkardım. Umarım....
Okullar açılmadan Sevsene Beni 2 ve Başkan'ı bitireceğim merak etmeyin. Yarından itibaren Başkan'a sık sık bölüm atıp düzenlemeyi bitirdikten sonra Sevsene Beni'ye bölüm atmaya başlayacağım.
1 ay içinde iki kitap da biter.
Çiğ köfte 900K olmuş bu aradaaaa. Sadece oha diyorum size dhfhxnxnmz ne ara okudunuz da 900K yaptınız anlayamadım.
Teşekkür ederim çiğ köftelerim. Ona da sürpriz bir özel bölüm atabilirim. Söz veremem ama zamanım olursa kesinlikle özel bölüm gelecek. 1M özel bölüm de gelebilir ama 1M olmasını beklemeden de atabilirim.
Şimdilik hoşçakalın<33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKAN | Texting
Short StoryBaşkan: Yine de çıkıp bana 'nasılsın?' diye sorsan 'iyiyim' derim. Başkan: Ama iyi olduğum için öyle demem. Sırf sen sorduğun için derim. Başkan: Şu an tek yapmam gereken şey yine iyi olmadığım halde sana 'iyiyim' demek. Başkan: Ben iyiyim Gül. Sen...