Savaş'la birlikte üç saate yakın ders çalıştıktan sonra çok yorulmuş ve dinlenmek için başımı iki kolumun üstüne koyup birkaç dakika dinlenmiştim.
Biraz stresli ve biraz da değişik hissediyordum. Savaş'ın gözümün altındaki bene iltifat etmesi de cabasıydı. Her şey bir kenara Başkan'ın son tavırları da canımı sıkmıştı.
O acaba şu an kiminle, ne yapıyordu?
Başımı kaldırıp Savaş ve Eren'e baktım. İkisi de yan yana oturmuş Eren'in çözemediği bir soruyla uğraşıyorlardı. Bunun üzerine telefonumu çıkarıp internetimi açtım ve WhatsApp'a girdim. Hiçbir bildirim yoktu.
Başkan'ın sohbetine girip sinirle yazmaya başladım.
Gül: Bu kadar odun olduğunu bilmiyordum.
Mesaj tek tik olunca bundan cesaret alıp üst üste mesajlar atmaya başladım.
Gül: Hayır yani insan bir sorar nereye gidiyorsun, ne zaman geleceksin, kiminle gideceksin diye ama hayır hiçbirini sormadın.
Gül: Ben senin şu an kiminle ne yaptığını deli gibi merak ederken hem de
Gül: Az daha beni sevdiğine inanıyordum
Gül: Salağım galiba
Gül: Hala ne yaptığını deli gibi merak eden bir salak
Mesajların hepsini atıp kendi kendime okuduktan sonra hepsini geri çektim. Onu bu kadar önemsemeye başladığımı bilmesini istemiyordum. Moralim zaten aşırı bozulmuştu.
"Topladığım eşyalarımı çantama koyup ayağa kalktım ve Savaş'la Eren'in yanına gittim."
"Ben artık gideyim. Ders için teşekkür ederim Savaş, çok faydalı oldu."
Sesim o kadar ruhsuz ve üzgün çıkmıştı ki Savaş ve Eren aynı anda neden böyle olduğumu sordu.
"Neyin var?"
"Bir şeyim yok. Yoruldum biraz." dedim ve "görüşürüz." diyerek yürümeye başladım. İki üç adım attıktan sonra Eren'in sesini duydum.
"Bizi de bekle. Biz de geleceğiz. Çok yorulduk biz de."
İkisi de eşyalarını toplayıp yanıma geldi ve üçümüz birlikte çalıştığımız küçük çalışma odasından çıktık. Üçümüz de sessiz sessiz yürümeye devam ederken Savaş birden durup yüzüme baktı.
"İyi olduğuna emin misin?"
Sanırım gerçekten de berbat görünüyordum. Hem de kim olduğunu bile bilmediğim bir kişinin beni takmaması yüzünden. Kendimi aptal gibi hissediyordum.
"Eminim. Dediğim gibi yorgunum biraz. Hafta sonu erken kalkmaya alışık değilim zaten." dedim gülümsemeye çalışarak.
"Her hafta sonu yüzün böyle sirke satacaksa bu hafta son dersin olsun o zaman." dedi Eren ciddi ciddi.
"O kadar mı berbat görünüyorum?" dedim şaşkınca.
"Karadeniz'de miydi Akdeniz'de miydi bilmiyorum ama gemileri batmış sözünün canlı halisin şu an gözümde."
Elimde olmayarak gülmeye başladığımda ikisi de gülmüştü.
"Tamam sen bir daha deyim örneği verme de ben her zaman güleceğim."
"Aferin koçuma."
Eren ve Savaş benimle birlikte durağa kadar yürümüş ve ben minibüse binene kadar beklemişlerdi.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Minibüse biner binmez öğrenci kartımı okutup en arka koltuğa gidip oturmuştum. Sonra da kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başlamıştım.
Kısa bir yolculuktan sonra evimin yakınlarında inip kısa da olsa biraz yürümüş ve eve gelmiştim. Öğle saatlerine girdiğimiz annem büyük ihtimalle mutfakta yemek yapıyordu.
Çantamı koridora birazdan almak üzere atıp mutfağa girdim. Çok çok açtım.
"Anne ben geldim." dedim mutfağa girerken. Babamı da içerde görünce gülümsedim.
"Baba? Evde ne işin var?"
"Hoş geldin. Bugün hafta sonu ya." dedi gülerek.
"Hoşgeldin kızım."
"Hoşbuldum annecik hoş buldum babacık da benim garip davranışlarımı bugün umursamayın. Bugün hayatımda bir ilk yapıp ders çalışmaya gittim sabah sabah."
"Nasıl geçti dersin?"
"Çok iyiydi. Eren'in arkadaşı çok iyi anlatıyordu. Zaten o da bizim okuldan. Tanıyordum onu."
"Eren nasıl?" diye soran anneme cevap verdim.
"Keşke kötü diyebilsem." dedim gülümseyerek.
"Arkadaşa öyle denilir mi?"
"Şaka şaka çok iyi."
"İyi bakalım."
Annem yemeklerimizi önümüze koyunca yemeye başladık.
Okul sohbeti, babamın işi, sülalemiz ve aklımıza gelen her şeyi konuşup çayımızı da içtikten sonra babam ve annem bulaşıkları yıkarken ben de yemek masasını silmiştim. Anne ve babamla oturmak en sevdiğim şeylerden biriydi.
"Ben odama gidiyorum. Size kolay gelsin." dedim omuzlarına kolumu koyarak.
"Kendini özletme." dedi babam gülerek. Alttan alttan odadan çıkmıyorsun diye laf sokuyordu bir taneciiik.
"Tamam babacığım. En yakın zamanda tekrar sizinleyim." dedim ben de gülüp mutfaktan çıkarken. Koridordaki çantamı alıp odama gittiğimde ilk işim sabah çıkardığım pijamamı giyip yüzümü yıkamak olmuştu.
Yatağıma oturup internetimi açtım ve gelen bildirimlere baktım. İlk önce itiraf sayfama girip dondurdum. Böyle boş bir işle artık uğraşmak istemiyordum. Sonra da WhatsApp'a girip gelen mesajlara baktım.
Başkan mesaj atmıştı. Sinirli olsam da yine heyecanlanmıştım.
Başkan: Hemen şimdi sildiğin mesajları tekrar yazıp atıyorsun:/
Başkan: Mesajları neden sildin?
Başkan: Nerdesin?
Başkan: Gül?
Başkan: Artık gelir misin?
Gül: Hiç öylesine sildim.
Başkan anında aktif olup yazmaya başladı.
Başkan: Ne yazdığını düşünüp kafayı yiyeceğim ama. Hadi ne yazdığını söyle.
Başkan: Bir de neden bu kadar geç geldin? İşin mi vardı?
Gül: Ne yazdığımı boşver ve evet işim vardı annemlerle oturuyorduk.
Gül: Ee günün nasıl geçti?
Başkan: Çok güzel:') bu kadar güzel geçeceğini tahmin etmiyordum.
Gül: İyi.
Başkan: Seninki nasıl geçti?
Başkan: Değişik davranıyorsun sanki
Gül: Benimki de çok iyi geçti. Baya baya iyi geçti hatta.
Gül: Ben biraz yorgunum, yatacağım.
Başkan: Çok az konuştuk ama
Gül: Sonra konuşuruz
Başkan: Peki. İyi uykular o zaman.
Gül: Teşekkürler.
Görüldü, Başkan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞKAN | Texting
Short StoryBaşkan: Yine de çıkıp bana 'nasılsın?' diye sorsan 'iyiyim' derim. Başkan: Ama iyi olduğum için öyle demem. Sırf sen sorduğun için derim. Başkan: Şu an tek yapmam gereken şey yine iyi olmadığım halde sana 'iyiyim' demek. Başkan: Ben iyiyim Gül. Sen...