Rose'den
"Ne!! Şaka yapıyorsun Jisoo!!" Ofladı. "Ne yapacam ya!! Jin söyledi." Jennie nefes verdi. "Lan bir günümüzde güzel geçşin be!!" "Siz ne yapıyorsunuz içeride?" İçeri Taehyung ve Jimin girdiğinde bıkkınlıkla nefes verip ofladık. Jimin yanıma yaklaşırken, Taehyung'da, Jennie'nin yanına yaklaştı.
Taehyung kaşlarını çattı. "Ne oldu kızlar?" Jisoo göz devirdi. "Daha ne olsun ki?" Jimin bana döndü. "Cidden bir sorun falan mı var?" Jennie bıkkınlıkla konuştu. "Jungkook. Lisa'nın hafızasını kaybetmediğini biliyormuş.."
İkiside çığlık atınca Jennie'yle ağızlarını kapattık. "Şşş sessiz olsanıza!" Diye konuştu Jisoo. Jimin şoka girmiş gibiydi. "Eğer biliyorsa daha niye belli etmiyor.." Jisoo unnie üzgünce konuştu. "Bence kabullenemiyor."
Jennie başıyla onayldı. "Bencede. Doğru olmasından ürküyor. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor." Taehyung dudağını büzdü. "Ovv!! Kook! Bunları hiç haketmiyor.."
Başımı salladım. "Kesinlikle.." Jimin ofladı. "Peki Lisa bunu biliyor mu?" Olumsuzlukla başımı salladım. "Hayır.."
Jisoo bağırdı. "Aman!! Daha fazla kuytu köşe yerlerde konuşmayalım! Bu akşam salonda konuşarak halkedeceğiz!! Bitecek! Tamam mı?"
Onayladım. "Bencede!" Jimin üzgündü. "Jungkook yıkılacak." Jennie onayladı. "Tabiki yıkılacak ama öğrenmesi lazım Jimin.."
Taehyung yutkundu. "O zaman bu akşam.."Lisa'dan
"Herkes geldiğine göre başlayalım!" Jisoo'nun sesiyle yerime iyiyce oturdum. Nefes verdim. Etrafa şaşkınca bakıyordum. Bir haberdim. Bunlar acaba ne karıştırıyordu.
Gözüm Rose'ye takılmıştı. Daralmış gibi ellerini sallıyordu. Jennie ve Jisoo habire sakinlikle ilgili şeyler söylüyordu. Rose fenalık geçiriyor gibiydi. Ona bakmayı kesip Jisoo ve Jennie'ye döndüm. "Lisa aslında hafızasını kaybetmedi!!" Rose hızlı bir şekilde bir çırpıda bağırmıştı.
Gözlerim açılırken ayağa kalkıp Rose'ye döndüm. "Rose!" Başı eğik bir şekilde cevap verdi. "Üzgünüm.." Jisoo ve Jennie birbirlerine bakıyordu.
Jungkooo ayağa kalkıp yüzünü üzgün bir ifade verdi. "B-bu doğru mu Lisa?" Yutkundum. Cevap veremedim. Tanrım, berbat biriyim ben! Bağırdı. "Cevap versene Lisa!!" Titrek sesi kanıma işlerlerken hala cevap veremedim.
Sertçe yutkundu. "Peki neden Lisa?" Yüzündeki çaresizlik ve acı gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Ağlıyordu. Sessizdi. Arada iç çekme sesleri duyuluyordu. Jennie'nin sesi geldi. "Sen hani biliyordun Jungkook." Gözlerim açılmak istedi ama olmadı. Hüzün ve keder beni lanetlemişti sanki...
Jungkook iç çekti. "Duydum evet. Ama kabul edemedim.. Lisa'nın bana böyle bir şey yapmasına inanmak istemedim..." Yüzümde yaşlar ard arda inmeye başladığında resmen ağlıyordum. "Bak..Yine oluyor..Ne zmana ağlasan içim yanıyor." Hıçkırıklarımı dizginlemeye çalışıyordum. "Jungkook..." konuşmama izin vermedi. "Lütfen konuşma..Yoksa seni kırarım!"
Böyleydi işte. Ne kadar suçlu olsamda beni kırmaktan korktuğu için kavga etmek istemiyordu. Benim onu kırmam önemsizdi. Ama o beni kırınca dünya savaş alanına dönüyordu. Dayanamıyordu. Kırmazdı ki o beni. Hep ben yapardım yapacağım. Ona layik bir insan değilim ben!
Jennie'nin sesi titrek geliyordu. "En iyisi biz gidelim.." Jungkook'a bakarken onları tınlamıyordum. "Jungkook..." yine beni susturdu. "Siz kalın. Ben gitsem daha iyi olacak..." kapıya yöneldiğinde arkasından titrek sesimle seslendim. "Jungkook!..."