(Bölüm şarkısı; Who) Arkadaşlar dinleyerek okumanızı tavsiye ederim.
Jimin'den
Elimdeki bir demet çiçekle mezarlığa girdim. Bugün Rose 38 yaşına giriyordu. Ölümünde 10 yıl geçmişti. Rosemin 10 yaşında güzel ve tatlı bir kıza dönüşmüştü. Tıpkı annesi gibiydi...
Mezarlığın içine girir girmez buldum mezarını. Ezberlemiştim artık gele gele. Sıkıldığımda, üzüldüğümde; ve özlediğimde hep geliyordum. Belki birazcık hasret giderebiliriz diye...
Mezarına yaklaşıp eğildim. "Merhaba sevgilim." Dedim sesim titrerken. "Ben geldim bir tanem." Gülümsemeye çalışıyordum ama yapamıyordum. Çiçeği mezarın üstüne koyup toprağı okşadım. "Rosemin seni çok özlüyor güzelim."
"Biliyor musun sana çok benziyor." Yanağımdaki yaşlar sonu yokmuş gibi akıyordu. "Sarı, uzun, dümdüz saçları var ay ı seninki gibi.." iç çektim. "Gülüşünü görmen için her şeyimi verirdim. Tıpkı senin gibi gülüyor. Senin gibi kahkaha atıyor."
"Biliyor musun? Ona evde Rose diye sesleniyorum bazen." İç çektim. "Sen evdeymişsin gibi hissettiriyor bana..Hergün masaya 3. Tabağıda koyuyoruz...Bizlesin hep sen diye.." hıçkırdım. "Sonra yemeklerimiz bitiyor. Senin tabapın tertemiz. Ama ben onu yine de yıkıyorum."
Sertçe yutkundum. "Rose seni çok özledim..Dayanacak gücüm kalmadı. Sadece kızım için yaşıyorum. Onu üzmememi isterdin ya hep. Sadece onun için yaşıyorum."
Burnumu çektim. "Jennie, Jisoo, Lisa..Hepsi seni çok özlediler. Her doğum günüde ağlıyoruz birlikte..." iç çektim. "Senle olan anılarımızı düşünüp ağlıyoruz.."
"Hatırlıyor musun? Bir keresinde uçakla Japonyaya giderken beni durdurdun, okulda Seulgi'yi dövdün." Dedim iç çekerek. "Keşke hala hayatta olsan ve kızımızı, evimizi, ailemizi görebilsen."
"Her gün Tanrı'ya dualar ediyorum. Seni görebilmek için. Sana bir kerede olsa daha sıkı sarılabilmek için." Ağlarken konuşamıyordum bile. Berbat haldeydim.
"Herkes bana seni hatırlatıyor. Jennie, Lisa, Jisoo, Taennie, Taehyung, Jungkook, Jin hyung. Hepsinin yüzünü görünce aklıma senle geçirdiğimiz zamalar geliyor."
"Eğer şuan yaşayıyor olsaydın hiç itiraz etmeden, bahaneler üretmenden örerdim o güzel saçlarını." İç çektim. "Rosemin hergün fotoğraflarlarımıza, fotoğraflarına bakıp ağlıyor."
"Sadece.." dedim içim titrerken. "Seni sadece 1 kere dahi görmek istiyor. Kokunu iliklerine kadar çekmek istiyor."
Başımı eğip mezara kapandım. "Özür dilerim sevgilim. Kızımıza annesinin kokusuny veremiyorum. Ona senin teninin sıcaklığını veremiyorum." İç çektim. "Geri dön Rose...Lütfen.." Başımı kaldırıp mezarını okşadım. "Kokunu, tenini çok özledik...Ne olursun gel..."
Her doğum gününde yalvarıyordum. Ama o gelemiyordu. O artık Tanrı'nın yanındaydı. O artık ışığa kavuşmuştu.
Bir anda garip bir hisse kapılmıştım. İçim kıpır kıpır olmuştu. Kokusu sanki burnuma gelmişti. Teni sanki tenime değmişti. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. O vardı. Hep yanındaydı. Hep benimleydi. Hep bizimleydi. Tam yanımda duruyordu. Onu hissediyordum. Bir ışık gibi hep beni aydınlatıyordu.
Ayağa kalkıp iç çektim. "Seni birdaha göreceğim sevgilim. Seninle tekrar karşılaşacağımız günü sabırla bekleyeceğim. Çünkü eminim; bu karşılaşmalarımızın en güzeli olacak...
Arkadaşlar bölümü yazarken ağladım. Rose'yi bir anda direltsem acaba saçma mı olur? ㅋㅋㅋㅋㅋ