Elindeki kana baktı, zifiri karanlık geceye inat elinde ki koyu kan lekesini görebiliyordu ya da sadece hissediyordu kanın o sıcaklığını, yapışkan rahatsız edici dokusunu. Ciğerlerini derin bir soluk alıp havayla doldurduğun da kan kokusunu aldı. Çevresini sarıp, onu kuşatmış olan o iğrenç kokuyu... Dudakları rahatsız edici bir gülümseme ile iki yana kıvrıldığın da o yakışıklı yüzünde insanı huzursuz eden bir görüntü oluştu.
Aklından geçenleri okumak zordu, yüzüne bir maske takmış ve duygularının önüne bir set çekmişti. Ama genç adam o an, önünde kanlar içinde yatan adama bakarken kısık sesli bir kahkaha attı. Kahkahası ara sokakta adeta bir yankı uyandırmıştı.
Bakışları tekrar ellerine kaydığın da, "İşte ben buyum" diye mırıldandı, sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla. Ve bir şeyin daha farkına vardı. Asla olması gerektiği kişiden kaçamamıştı. Denemiş, hatta başardığına inanmıştı ama şuan olduğu konuma baktığında uğraşlarının koca bir aptallık olduğunu görüyordu. Saçma bir şekilde çırpınıp kaçmaya çalışmıştı.
Sağ elinde tuttuğu tabancanın karanlıkta parlayan metaline baktı. Barut ve kan kokusunu iliklerine kadar işledi bir kez daha. Tabancanın emniyet kilidini kapatıp beline koydu ve arkasını dönüp sakin ve ritmik adımlarla sokakta ilerlemeye başladı. Peşinden gelen adamlarına kısa bir bakış attıktan sonra onlara aldırmadan sokağın başında bekleyen arabasına yöneldi ve kapıyı açıp arka koltuğa oturdu.
"Eve" dedikten sonra başını arkaya yaslayıp hareket eden arabada gözlerini sımsıkı kapattı. Eve gidene kadar aklından geçen onlarca düşünceyi bir sıraya koymasının imkanı yoktu ama kocaman, soğuk ve sessiz evine gelip de kendini buz gibi soğuk suyun altına soktuğunda derin birkaç soluk alıp başından aşağı akıp giden soğuk suyun altında dakikalarca, hareketsiz durdu.
Hissedebiliyordu... her gün bir parçası daha silinip gidiyordu, bu kan ve barut kokulu karanlık dünyada. Olmak istediği Cihad'dan her gün biraz daha uzaklaştığını hissedebiliyordu.
Beline sardığı havluyla duştan çıkıp aynanın karşısına geçti ve kısa kesim saçlarına, uzamış sakallarına baktı. Ardından bakışları gözlerine kaydı...aynada ki yansımasına boş gözlerle bakarken, "Ölüyorsun Cihad" diye mırıldandı. "Ruhun ölüyor"
Eline aldığı tıraş makinesiyle sakallarını kısalttıktan sonra sakin adımlarla odasına geçip üzerini değiştirdi ve yorgun bedenini yatağa bıraktı. Gözlerini kapatıp da dakikalar sonra uykuya yenik düştüğünde aklında tek bir şey yoktu. Yıllar içinde bir şeyleri düşünmemesi gerektiğini kendisine öğretmişti.
...
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmasının ardından saatler su misali akıp gitmiş, güneş gökyüzünde ki varlığını yavaşça yitirmeye başlamıştı. Üzerinde ki ceketi çıkarıp yanında ki koltuğa bıraktıktan sonra gömleğinin yakalarını düzeltti ve arabadan indi. Güneşe rağmen garip bir serinlik olan havayla birlikte gömleğinin kollarını geriye çektikten sonra artık ezbere bildiği kaldırım taşlarını arşınladı ve açılıp kapandıkça gıcırdayan demir kapıyı iterek içeri girdi.
"Hoş geldin Cihad oğlum"
"Hoş buldum Arif Amca, nasılsın?"
"İyidir oğlum, seni sormalı yoksun bir süredir?"
"Öyle gelemedim bu aralar" dedikten sonra bir baş selamı verip bastıkça gıcırdayan tahta zeminin üzerinde gözlerini raflarda gezdirerek ilerlemeye başladı. Derin bir soluk aldığın da çevresini saran kitapların kokusunu duyumsadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAD - Ara Verildi -
Ficção Geral"Dur!" derken elinde ki silahın kabzasını sıkıca kavradı. Ve bir kez daha ikazını yeniledi, bir kaç adım ötesinde ki karanlık siluete bakarak. "Polis! Elinde ki silahı bırak ve teslim ol!" Derin solukları sakinleşirken uzakta ki polis sirenlerinin...