SON

7.3K 445 206
                                    

Rebox- Tainted Love

"Çağ, minik serçem ne güzel oldun öyle sen..." diyen anneme gözlerimi devirerek aynadaki yansımama bakmaya devam ettim.

"Yok bir de bayıl istersen Akşın." Babama iç sesim olduğu için minnettarlıkla bakıp gülümsedim. O ise dolmuş gözleriyle bana tebessüm etmekle yetinmişti. Gözlerimi kapının ardına kadar açılıp duvara sertçe çarpmasıyla babamdan ayırmıştım.

İçeri giren Rüzgar bir yandan bağırıyordu: "Akşın, bu Bartu yav-" babamla buluşan gözleriyle birlikte cümlesini yarıda kesmişti. Babam tek kaşını kaldırıp devam et dercesine ona bakınca Rüzgar boğazını temizleyip cümlesine devam etti.

"Yavaş yavaş hazırlanıp beni çileden çıkarıyor diyecektim." dediğinde anlamayarak onlara baktım, Bartu gözleriyle babamı işaret ettiğinde aydınlanma yaşayıp kafamı salladım.

"Akşın Hanım, Yarkın Bey artık çıkmanız lazım. Gelini düğünden önce görmek uğursuzluk getirirmiş." dediğimde babam kaşlarını çatarak,

"E bu yavşak Bartu niye duruyor burda?" dediğinde Rüzgar lafa atlayıp "Heh, ben de aynısını diyecektim Yarkın Amca. Bu it münasıp yerlerime elliyordu takım elbiseyi düzeltme ayağına." diyerek kendini açıkladıktan sonra odada herkes birbirine bakmaya başlamıştı.

Annem gülmemek için kendini zor tutarak kulağıma yaklaştı. "Sen hala bunlarla arkadaş olmak istediğine emin misin?"

"Hiç tanışmamış olmayı dilerdim inan bana ama bunun için sizin de Miray Teyzoşla tanışmamış olmanız gerekiyo-"

Cümlemi yarıda keserek "O bunak Miray nerde ayak altında göremedim hiç." dediğinde omzumu silkerek gerekli cevabı verdim.

Annem, babamı kolundan tutarak "Yarkın gel işimiz var, Sedatla Miray'ı bulup gelen geçeni eleştirmemiz lazım." diyerek onu çekiştirmeye başladı.

Babam annemin onu çekiştirmesine karşı çıkmazken bir yandan da söyleniyordu.

"El alemden bize ne beni o buruşuk Sedatla yan yana bırakma lütfen ya."

Arkalarından kapanan kapıyla birlikte kendimi koltuğa attım. Yanıma yaklaşıp kendilerine yer olmamasına rağmen gelinliğimin üstüne oturan Rüzgar ve Bartu'yla beraber içimi huzur kapladı.

En mutlu(?) günümde, en sevdiğim insanlarlaydım, başka ne isteyebilirdim? Aslında keşke mısır olsa çok karnım acıktı.

"Çok sessizsiniz biraz enerji istiyorum ya." Cümlesiyle beraber ayağa kalkan Bartu'yla buluştu gözlerim. Tam karşıma geçip gömleğinin yakasını düzeltince Rüzgar da onun yanına geçti ve kendi kravatını gevşetti.

Onlara anlamsız gözlerle bakarken Rüzgar konuşmaya başladı.

"Şimdi biz böyle anlamsız anlamsız konuşuruz hep, ciddi ortamlara da gelemeyiz en iyi sen biliyorsun bizi. En mutlu gününde bile illa bir şaklabanlık yapmamız gerekiyor diye düşündük. Ama kızarsın diye bütün fikirlerimizden vazgeçtik."

"Vazgeçtiğimize emin olabilirsin."

Vazgeçmediler.

"İyi, kötü her günümüzde yanımızda olduğun için çok teşekkür ederiz. Eski çocukça davranışlarımızı belki yapamayacağız ama bizi hep aynı sev olur mu? Çünkü kıskanırız da aksi olursa."

Işıldayarak bana bakan iki çift göze kocaman gülümsedim. Gelinliğimi çekiştirerek ayağa kalkmaya çalıştım, başarılı olamayacağımı anlayınca kollarımdan tutarak beni kaldırdılar. İkisine de sımsıkı sarılıp gözlerimi kapayınca bir daha eski çocukluk dönemlerimize dönemeyeceğimi anladım.

Buruk bir acıyla onlardan ayrıldım. Dolan gözlerimi görünce ikisi de içlerinde tuttukları gözyaşlarını serbest bıraktılar.

"Aptallar ağlatmayın makyajım akıcak, tarihe dünyanın en çirkin gelini olarak geçeceğim." dediğimede Bartu sırıtarak: "Onun için makyajının akmasına gerek yok aşkito." dediğinde hayretle ona döndüm.

"Pastanın yanında gelen gazozuna şap attıracağım görürsün."

Korkuyla ellerini bacak arasına götürüp arkasına bakmadan odadan çıktı. Onun çıkmasıyla Rüzgarla birlikte gülmeye başladık.

**"Ulan daha dün küçücüktün. Aptal aptal adımla dalga geçiyordun dünyanın en komik şeyiymiş gibi gülüyordun bir de."

Rüzgar'ın dediği şeyle daha çok gülmeye başladım. Kahkahalarımın arasından konuşmaya çalışarak:

"Rüzgar vuu vuu esiyor. Balkanlardan Esen Bey."

Kurduğum cümleyi zar zor anlayarak:

"Kalk hadi pavyona." diye yanıtladı.**

**...**: Dejavu yaşar mısınız bilemedim ama '0.5' adlı bölümdeki sahneyi tekrar canlandırdım

Odadan çıkarak yavaş adımlarla aşağıya inmeye başladık.

"Çağ çok heyecanlıyım lan."

"Sen mi ben mi? Evleniyoruz şurda lan."

Merdivenlerden inmemle birlikte Asil'i gördüm. Gülümseyerek etrafımda döndüğümde gözlerini benden alamayarak:

"Enfes, mükemmel, fıstık gibi." dediğinde Rüzgar gülerek kolumdan çıktı ve bizi yalnız bıraktı.

"Feza'ya haksızlık ettiğimi düşünüyordum ara ara hep, tek arkadaşı bendim sonuçta. Ama diyorum ki ona rağmen iyi ki vazgeçmemişim senden. Bir gün bile pişman olmadım."

Bitirdiği cümlesiyle birlikte ona bakarak, "İyi ki bir şans vermişim sana. Bir gün bile pişman olmadım." diyerek dudaklarına yaklaştım.

Birleşen dudaklarımızla huzura ermiş bir şekilde derin bir nefes aldım. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp eliyle yanağımı okşadı.

"Seni çok seviyorum Çağ, dün de çok seviyordum. Bugün de çok seviyorum. Yarın da çok seveceğim."

Yanağımın üstündeki elini öperek vücudumu geri çektim.

"Şimdi dünyanın en iyi düğününü başlatmamız lazım." dememle gülerek başını salladı. Yavaş adımlarla salona doğru ilerlerken başını eğip sessiz bir şekilde:

"Düğünü acil halledip bitirip dünyanın en iyi gerdeğini de yaşamamız lazım." dediğinde şokla ona döndüm. Ağzımı açmamla birlikte işaret parmağını dudaklarıma koyup "Şşh" dedi.

-----

"Şimdiyse sıra gelinin en yakın arkadaşları Rüzgar ve Bartu'dan bu güne özel bir şarkı." salonda yankılanan sesle beraber Asille birbirimize döndük.

Soran gözlerle "Sıçtık?" dediğinde kafamla onu onayladım.

İkimiz de kafamızı sahnenin yanında duran ve durmadan birbirlerini iten iki andavala çevirdik. Bize gülümseyerek baktıklarında hayatımın iki hatasıyla yüzyüze gelmiştim.

Bunu anlamam 24 yılımı aldı evet özür dilerim.

Salonda çalmaya başlayan şarkıyla birlikte gözlerimi sımsıkı kapayıp hiç doğmamış olmayı istedim.

"Gelin olmuş lan düğünü de bu gece, kefenimi hazır et gidiyorum ecele..."

Sedat Amca'nın kahkahalarıyla annemlerin olduğu masaya baktım. Asil'in annesi ve babası katıla katıla gülüyorlardı.

Bartu ve Rüzgar siz Allah'ın cezası iki insansınız fazlanız yok.

Şarkının bitmesiyle takıların takılmaya başlaması neredeyse eş zamanlı olmuştu. Bir yandan gelenlere teşekkür ediyor. Her gelenle çok gerekliymiş gibi fotoğraf çekiniyorduk. Bu döngü bir saat boyunca devam etti.

En sona Miray Teyzeler kalınca annemler de geldi. Hep beraber ciddi bir fotoğraf çektirip iki poz sonrasında saçmalamaya başlamıştık.

Fotoğraf çekinmemiz devam ederken açılan büyük kapının sesiyle birlikte hepimiz kafamızı çevirip kapıya baktık.

Gelen adamla ve elini tuttuğu kadınla ufak bir şok yaşamıştık. Nasıl ya?

DEVAM EDECEK...

1.55|Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin