9

5.3K 550 383
                                    

 Minho sarılmayı bıraktı ve Jisung'un yüzüne baktı.

"Sana battaniye getireyim daha çok üşüme."

"Teşekkürler."

"Ha bu arada unutmadan... bir daha kapıda kalırsan paspasın altında anahtar var."

_______________________________________

        Sabah uyandığında Jisung çok halsiz hissediyordu. Yataktan kalkmak bile onu fiziksel olarak çok zorlayacak gibiydi. Yataktan kalkmakla kalkmamak arasında kalmıştı. Saate baktı. Yediydi. Şu an kalkmazsa işe geç kalacaktı. Gerçi bu haliyle işe gitse ne kadar çalışabilirdi ki.

        Jisung Minho'nun kapıdan adını seslenmesiyle tekrar uyandı. O kadar halsiz hissediyordu ki uyandıktan sonra tekrar uykuya daldığına şaşırmadı. Minho kapıdan tekrar seslendi.

        "Jisung, uyandın mı? İyi misin?"

        Jisung cevap vermek için ağzını açtı ama sesi kısılmıştı. Sesini tam duyuramadı. Minho muhtemelen sesini duymamıştı. Jisung kendi sesini bile zor duymuştu. Minho kapıda cevap bekledi ama cevap gelmedi. O da bunun üstüne içeri girdi. 

        "Uyanmışsın. İyi misin? Kalkmayınca merak ettim. İşe gideceksen kalkman lazım."

        Jisung yine konuşmak için ağzını açtı ama sesi kısıktı. Minho Jisung'un sesinin kısık olduğunu fark etti. Jisung'un yatağının yanına gitti. Jisung Minho'nun yatağına yaklaştığını görünce yatakta oturur pozisyona geçti.
       
        Minho yatağın kenarına oturdu. Elini Jisung'un alnına koydu. Olması gerekenden sıcak gibiydi.

        "Sanki ateşin var. Üşütmüş olmalısın. Bugün işe gitme."

        Jisung kısılmış sesiyle konuştu.

        "Patronumu arayıp haber vermem lazım."
  
        "Ben ararım. Ben de işe gitmesem daha iyi olacak. Seninle ilgilenmek istiyorum. Daha çabuk iyileşirsin."
 
        Jisung Minho odadan çıkarken arkasından buna gerek olmadığını söylediyse de Minho bunu duymak için fazla uzaktaydı.

        Jisung'un telefonundan onun patronunun numarasını aldı ve patronunu arayıp izin aldı. Sonra da kendi iş yerini aradı. Bu gün için evde kalmayı istedi. İznini aldıktan sonra mutfağa Jisung'a çay yapmaya girdi. Onun boğazına iyi gelebileceğini düşündüğü bir çayı yapmaya karar verdi.
  
        Jisung zorlanarak da olsa yataktan kalktı ve Minho'nun yanına geldi. Yardım etmek istiyordu. Ama Minho yardım etmesine izin vermedi. Jisung'u koltuğa oturtup üstüne ince ama tüylü bir battaniye örttü. Onun için televiyonu açtı ve kumandayı kucağına koydu. Kahvaltıyı hazırlamaya devam etmek için mutfağa döndü.

        Kahvaltıyı hızlıca hazırlamak istediği için kolay bir şeyler yapmaya karar verdi. Yumurtalı ekmek yapacaktı. İki yumutayı bir kabın içine kırdı. Üstüne tuz ekleyip çırptı. Sonrasında dolaptan ekmek çıkarttı. Kendisi sevmediği için ekmeğin kenarlarını ayırdı. Sonra ekmeği iki köşeden çapraz kesti. Elinde sekiz tane küçük üçgen şeklinde ekmek vardı.

        Ocağı açtı ve tavayı üstüne yerleştirdi. Tavanın içine küçük bir parça tereyağ koydu ve eritti. Tavanın yeterince ısındığına emin olduktan sonra ekmekleri yumurtaya batırıp kızarması için tavaya yatırdı.

        Yumurtalı ekmekler piştikçe etrafa güzel kokular yayılıyordu. Yemek kokusu Jisung'u biraz kendine getirmişti. Karnının acıktığını hissediyordu.

        Minho pişirdiği yumurtalı ekmekleri kendi ve Jisung için iki ayrı tabağa koydu. Tabaklara domates, peynir ve minik bir tabağın içinde bal da koymayı ihmal etmedi. Jisung'un onun için yaptığı çayı bitirdiğini görünce çaydan hem kendine hem Jisung'a doldurdu. İki tabağı alıp Jisung'un oturduğu koltuğa gitti. Bir tabağı Jisung'un eline verdi. Tabağı gören Jisung'un gözleri parladı. Kısık sesle de olsa teşekkür etti. Minho Jisung'a gülümseyip kendi tabağını sehpaya koydu ve çayları almaya gitti.

        Minho çayları alana kadar Jisung çoktan tabağındakileri yarılamıştı. Bunu gören Minho gülümsedi. Çayları da sehpaya koydu. Jisung'un yanına oturdu ve yemek yerken onu izledi.

        "Yerken çok sevimli gözüküyorsun."

        Bunu duyunca heycanlanan Jisung yediği ekmeği boğazına kaçırdı. Öksürmeye başladı. Minho kıkırdayarak Jisung'un sırtına vuruyordu.

        "Dikkat et boğulacaksın."

        Jisung'un sesi hala konuşmak için fazla kısık olduğundan cevap vermek yerine ters ters bakış atmakla yetindi. Bu bakışı Minho'yu sadece daha çok güldürdü.

        "Tamam ya bir şey demedim neden öldürecek gibi bakıyorsun?" diyerek iki kere Jisung'un saçlarını karıştırdı.

        Jisung kızgın bir yüz ifadesi yaptı ve kafasını salladı. Minho Jisung'un yüzüne bakıp tabağına dönerken konuştu.

        "Sana sevimli dememi istemiyorsan sen de böyle sevimli olma."

°°°

        Öğleden sonra Jisung kendini daha iyi hissediyordu. Gün boyu Minho'yla dizi izleyip karakterlere yorum yapmışlardı. Daha iyi hissetmesinin bir nedeni se artık sesinin o kadar kısık çıkmıyor olmasıydı. Hem de artık ayağa kalkmak artık onun için eziyet gibi gelmiyordu. Minho'ya nasıl teşekkür etmesi gerektiğini düşünüyordu o sırada aklına bir fikir geldi.

        "Minho?"

        "Efendim. Ne oldu? Bir şey mi isteyeceksin? Hemen yardımcı olabilirim."

        "Sakin ol. Ben daha iyiyim endişelenmene gerek yok. Ama evet aslında bir şey isteyeceğim."

        "Dinliyorum."

        "Buraya taşındığım gün birlikte takılmak için dışarı çıkacaktık hatırlıyor musun?"

        "Evet. Neden?"

        "Düşünüyordum da birikte dışarı çıkmak yerine belki evde birlikte yemek yapabiliriz. Hem restaurant masrafı olmaz hem de sen çok güzel yemek yapıyorsun senden güzel yemek yapmak için taktik öğrenebilirim. Ne dersin?"

        Minho Jisung'un bu isteğine şaşırmıştı. Bir kaç saniye ne diyeceğini bilemeden Jisung'un yüzüne baktı. Sonra şaşkınlığı mutluluğa dönüştü ve Jisung'a içten ve sıcacık bir gülümsemeyle cevap verdi.

        "Şef Minho hizmetinizde! Ne sipariş ederdiniz?"






Bu bölümü önceden yazacaktım ama ne zaman yazmaya başladıysam uyuyup kaldım skwozkpww

Uzun olsun diye uğraştım ama yine kısa oldu sanki.

Bu arada bu bölümde yazım yanlışı varsa özür dilerim ilk defa telefondan yazdım. Telefonda yazım kontrolü yok :"

Bölümü beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın <3

Nonstop • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin