8

5K 555 509
                                    

   Mesaisi bitince Jisung eve gitmek için hazırlandı. Dışarısı hala yağmurluydu. Şemsiye almadığı için kendine sinirlendi. Binaya varınca rahatlamıştı. En üst kata vardığında bir şeyi fark etti. Anahtarı yoktu.

_________________________________

        Bir kaç dakika kapıda dikilip ne yapması gerektiğini düşündü. Üstü ıslaktı ve hava serin olduğundan biraz üşüyordu. Minho'yu mu arasam? Ama ya ararken gelirse? Burada biraz bekleyip o gelince de yeni gelmiş gibi yapsam ve onun kapıyı açmasını bekleyip içeri girsem... Bence mantıklı. Zaten saat altı oldu bile. En fazla kaça kadar çalışıyor olabilir ki?

        Jisung Minho'yu beklemeye karar verdi. O sırada Yoona Teyze'ye anahtar sormayı düşündü. Sonra kendi anahtar sorarken Minho'nun gelebileceği kanısına vardı ve vazgeçti. Gözüne en iyi seçenek gibi gözükeni yapmaya karar verdi. Kapının önünde Minho'yu bekleyecekti.

°°°

        Minho işten çıkmış arabayla eve geliyordu. Gün boyu patronu başını ağrıtmıştı. Sonunda eve döndüğü için mutluydu. Hem evde yalnız değildi. Jisung vardı. Eve gidince Jisung'u göreceğini düşününce Minho'nun içinde tarif edilemez bir sıcaklık yayıldı. Ona söylediği saçma kural birden aklına geldi. Umarım Jisung kuralların sadece çiğnenmek için var olduğunun farkındadır. 

        Acaba Jisung eve saat kaçta geldi. İşten kaçta çıkıyor hiç sormadım. Umarım evde rahat edebilmiştir. Yabancı gibi hissetmesini istemiyorum. Ya da yalnız hissetmesini... 

        Minho eve varmıştı. Arabayı park etti ve arabadan inip kapıyı kitledi. Binaya girdi ve kendine gelen bir şey olup olmadığına bakmak için postaların konduğu yere baktı. Bir kaç zarf vardı. Muhtemelen iş yerinden ya da müşterilerden gelen postalardı. Onları alıp yukarı kata çıkmaya başladı. Son merdivenleri çıkarken gördüğü görüntüyle donup kaldı. 

        "Jisung?"

        "..."

        "Jisung neden kapı eşiğinde oturuyorsun?"

        "..."

        "Uyuyor musun sen?"

        Minho Jisung'a yaklaştı. Jisung kafasını evin kapısına yaslamıştı. Yüzüne dikkatli bakınca uyuduğunu fark etti. Omzuna dokunarak uyandırmaya çalıştı.

        "Jisung! Kalksana neden burada uyuyorsun?"

        Jisung'dan yine ses çıkmayınca Minho onu ayağa kaldırmaya karar verdi. Sağ kolunu Jisung'un kolunun altından geçirdi. Elini beline sardı, Jisung'un sol kolunu kendi boynuna doladı ve yavaşça Jisung'u havaya kaldırdı. Yarı ayakta durur bir pozisyona gelince Jisung uyandı. Şaşırmış gözlerle Minho'ya baktı. Uykulu bir sesle konuştu.

        "Hey, ne oluyor?"

        "Bence bu soruyu sorması gereken benim. Ne oluyor? Neden kapı eşiğinde uyuyordun?"

        "Şey..."

        Minho hala Jisung'u belinden tutuyordu. Durdukları pozisyon yüzünden yüzleri fazla yakındı. Minho biraz Jisung'un yüzüne baktı. Yüzü yorgun ve soluk görünüyordu. Kıyafetleri de hafif nemli gibiydi. Hastalanmış olmasından korktu.

        "İçeri geçelim öyle anlatırsın. Hasta gözüküyorsun."

        Minho sol eliyle cebinden anahtarı çıkardı ve iki elini de kullanabiliyor oluşuna şükretti. Sol eliyle anahtarı anahtar deliğine rahatça soktu ve anahtarı çevirdi. Kapı açılınca Jisung'la birlikte içeri yürüdüler. Minho Jisung'u odasına götürdü ve yatağına oturttu.

        "Hemen üstünü değiştir kıyafetlerin ıslak gibiydi. Üstünü değiştirdikten sonra salona gel sana bitki çayı yapacağım. Üşüme diye de klimayı açıyorum."

        Minho üst üste bunları söyledikten sonra Jisung'un odasının kapısını kapatıp odadan çıktı. Mutfağa gitti ve ocağa bitki çayını koydu. Klimayı açtı. Kendisi de kendi odasına gidip üstünü değiştirdi. Odasından çıkıp salona geldiğinde Jisung koltukta oturuyordu. Ocaktaki çayın altını söndürdü. İki fincan çıkardı ve çayı fincanlara doldurdu. Fincanları eline alıp koltukta Jisung'un yanına oturdu. Fincanlardan bir tanesini sehpada Jisung'un önüne doğru koydu. Kendisine koyduğu çaydan bir yudum aldı ve kendi fincanını da sehpanın üstüne koydu. Jisung'a neden kapıda durduğunu sormak istiyordu ki Jisung konuşmaya başladı.

        "Şey...Muhtemelen neden kapıda olduğumu merak ediyorsundur."

        "Evet. Ben de tam onu soracaktım."

        "Ben saat altıda işten geldiğimde-"

        "ALTI MI?!? Şaka mı yapıyorsun? Ben geldiğimde saat sekizdi farkındasın değil mi. İki saat kapıda ne yaptın?"

        "Lütfen kızma."

        "Kızmıyorum. Sadece... endişelendim. Devam et ne oldu?"

        "Kapıya geldim ve anahtarım olmadığını fark ettim. Sonra dedim ki biraz bekleyeyim zaten Minho gelir. Senin işten çıkış saatini bilmiyordum. Biraz çekindiğim ve utandığım için de seni aramadım ama şu an daha utanç verici bir durumdayım. O yüzden keşke arasaydım diyorum ama olan oldu. Özür dilerim. Seni endişelendirmek istememiştim."

        Minho duyduklarına nasıl cevap vereceğini bilemedi. Anlık bir cesaretle Jisung'un boynuna kollarını doladı. Jisung bir an donup kaldı. Sonra o da Minho'ya sarıldı. Minho'nun kucağı o kadar sıcaktı ki Jisung eriyormuş gibi hissetti. Minho hala sarılırken konuştu.

        "Bir daha böyle bir şey olursa beni arıyorsun. Haline baksana hala buz gibisin."

        Minho sarılmayı bıraktı ve Jisung'un yüzüne baktı.

        "Sana battaniye getireyim daha çok üşüme."

        "Teşekkürler."

        "Ha bu arada unutmadan... bir daha kapıda kalırsan paspasın altında anahtar var."





Aslında bu bölüm hafta sonu gelecekti ama hafta sonu işim çıktı. Pazar akşamı atacaktım o da olmadı. Dün de bölüm yazarken uyumuşum o yüzden bölüm anca geldi. Özür dilerim.

Bu bölüm biraz kısa oldu. Sadece tek bir olay var aslında devam ettirecektim ama bir sonraki bölüme bırakmaya karar verdim

Bu hafta içinde bir bölüm daha yayınlamayı düşünüyorum. Umarım bir aksilik çıkmaz.

Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın.

Hepinizi seviyorum. <3

Nonstop • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin