10

5.1K 529 495
                                    

  "Düşünüyordum da birikte dışarı çıkmak yerine belki evde birlikte yemek yapabiliriz. Hem restaurant masrafı olmaz hem de sen çok güzel yemek yapıyorsun senden güzel yemek yapmak için taktik öğrenebilirim. Ne dersin?"

Minho Jisung'un bu isteğine şaşırmıştı. Bir kaç saniye ne diyeceğini bilemeden Jisung'un yüzüne baktı. Sonra şaşkınlığı mutluluğa dönüştü ve Jisung'a içten ve sıcacık bir gülümsemeyle cevap verdi.

"Şef Minho hizmetinizde! Ne sipariş ederdiniz?"

_______________________________________

        Uzun bir düşünme sürecinden sonra çok zorlanmamak adına makarna yapmaya karar verdiler. Soslu makarna yapacaklardı. Yanına da nugget ve patates kızartacaklardı. Yemeğin yanına kola istedikleri ,evde nugget patates ve makarna sosu için gerekli olan krema olmadığı için alışverişe gideceklerdi. Minho ne kadar Jisung'a gelmemesi gerektiğini söylediyse de sözünü dinletememişti. Sonunda pes edip gitmek istiyorlarsa hazırlanmaları gerektiğini söyledi  Evden çıkmak için odalarına girip hazırlanmaya başladılar.

         Jisung üstüne giymek için beyaz bir gömlek aldı. Gömleği giyip onun üstüne koyu lacivert ve ayıcık baskılı sweatshirt giydi. Altına bej boru paça pantolonunu geçirdi. Giymek için ekoseli Vans ayakkabısını seçti içine beyaz çoraplarını giydi. Aynanın karşısına geçti ve kendine baktı.

        "Sevimli." dedi arkadan bir ses. Jisung sesin geldiği yöne bakınca odasının kapısından ona bakan Minho'yu gördü. Minho'nun üstünde rahat ama şık görünümlü bir kıyafet vardı. Siyah tişört ve üstüne siyah yakalı, uzun bir ceket giymişti. Altında diz yakınlarında yırtıkları olan bir pantolon vardı. Jisung kıyafeti incelerken dalıp gitmişti. Minho'nun tekrar konuşmasıyla gerçeğe döndü.

        "Daldın gittin bakıyorum. Bir şeyler hoşuna gitti sanırım."

        Jisung dik dik baktığını Minho fark ettiği için reddetmenin gereksiz ve saçma olacağına karar verdi. Aklına gelen cümleyi düşünmeden söyledi.

        "Hoş çocuksun bir de aynı evde kalıyoruz. Bırak da bakayım."

        Minho böyle bir tepki beklemediği için gözleri şok içinde büyüdü. Duyduklarını idrak ettikten sonra Jisung'a bakarak yandan sırıttı. Arkasına döndü ve kapıya doğru yürüdü. Jisung da söylediklerinin utancıyla Minho'nun peşinden gitti.

        °°°

        Alışverişe geldikleri mağazada malzemelerin yerini bulmakta biraz zorluk çektiler. Market çok büyük ve biraz karışıktı. Minho önden hızlı hızlı yürüyerek malzemeleri bulmaya çalışıyordu. Jisung da peşinde alışveriş arabasını sürüyordu.

        "Az yavaşla sana yetişemiyorum. Çok hızlısın."

        "Özür dilerim. Genelde hep tek başıma geldiğim için hızlıca alışverişi bitirip eve dönmek istiyordum. Alışkanlık olmuş. Şimdi yanımda sen varsın hızlı olmama gerek yok."

        Jisung bu sözün üstüne gülümseyip başını öne eğdi ve alışveriş arabasını itmeye başladı. Minho da ilerlemek yerine Jisung'la aynı hizada olana kadar bekledi ve onun yanında yürümeye başladı.

        Almaları gereken her şeyi aldıklarına emin olduktan sonra kasaya vardılar. Jisung kredi kartını çıkarıp kasaya uzattı. Kasiyer kartı tam alacakken Minho kasiyerden önce davranıp Jisung'un kartını aldı. Kartı cebine koydu ve kendi kartını cüzdanından çıkarttı. "Lütfen buradan alın." Jisung Minho'nun aldığı kartının arkasından bakakaldı. "Ben ödeseydim işte neden aldın ki kartımı?" 

        "Şef Minho'nun mutfağında sadece Şef Minho'nun parası geçerlidir." Jisung duyduklarıyla gözlerini devirdi. "Peki Şef Minho. Öyle diyorsan öyle olsun. Ama unutma bugün ben de şef sayılırım." Minho Jisung'a alaycı bir biçimde gülümseyip kafasını onaylar biçimde salladı.

        Minho ve Jisung aldıklarını poşetlere doldurdular. Poşetleri aralarında bölüştürüp taşımaya başladılar. Arabanın yanına vardıklarında Jisung eli poşetlerle doluyken bagajı açmaya çalıştı. Bagajı açıp bagaj kapağıyla elini aniden havaya kaldırınca poşetlerden birinin içindeki minik yoğurt kovasının sivri kenarı eski ve tahriş olmuş poşeti yırtarak Jisung'un da yüzüne çarparak yere çakıldı. Jisung acıyla yüzünü tutarken yoğurt kovası ayakkabılarının yanında açıldı ve yoğurt ayakkabılarına döküldü.

        Minho elindeki poşetleri yere bıraktı ve hızlıca Jisung'un yüzüne bakmak için ona yakınlaştı. Pek bir şey görünmüyordu. Jisung'un ellerini yüzünden çekti ve alnındaki kızarıklığı gördü. "Çok da kötü değil durumu galiba. Pek kötü durmuyor." Minho elini Jisung'un alnına götürdü. Baş parmağı kızarıklığın üstündeydi ve kızarıklığı yavaşça okşuyordu. Diğer dört parmağı da Jisung'un kafasını tutuyordu. "Canın çok yandı mı?"

        Bir anlığına düşünme yetisini kaybetti ve yavaşça kafasını Jisung'un kafasına yaklaştırmaya başladı. Kısa bir anlığına dudakları Jisung'un alnındaki kızarıklığı okşadı. Düşünme yetisi geri gelince ne yaptığını fark etti ve hızlıca Jisung'dan uzaklaştı. Yerdeki poşetleri hızlıca bagaja koyup bagaj kapısını kapatırken Jisung hala şok içinde onun hareketlerini takip ediyordu. Minho arabaya bindi. "Hadi Jisung sen de atla daha yapılacak bir menümüz var."

        Jisung hala olayın şokunu atlatmaya çalışıyordu. Minho'nun o kadar yakında olması ona hiç iyi gelmemişti. Galiba Minho alnını öptüğünde kalbi durmuştu. Arabaya binmesi gerekiyordu ama sanki olduğu yere çakılıp kalmıştı. Minho'nun beni dudaklarımdan öpmesini tercih ederdim. Lanet olsun. Daha bir hafta olmadı. Kendimi nasıl bu kadar çabuk kaptırdım ben?..



ehehehe yine biraz geç kaldım ben 

bence bu fice yeni bölüm bekleyen vardıysa da umudu kalmamıştır o kadar çok beklettim özür dilerim son zamanlarda biraz meşguldüm anca vakit buldum

aslında bölüm daha uzun olacaktı ama bölüm devamını yazsaydım ficle alakalı tüm fikirlerim bitiyodu. o yüzden dedim ki bari iki bölüm yapiyim bu fikri ikinci bölümü yazarken aklıma yeni fikir gelir.

bekleyen herkesten tekrardan özür diliyorum

umarım bölümü beğenmişsinizdir.

hoşunuza gittiyse oy atmayı unutmayın <3

bir daha özür diliyorum :")

Nonstop • MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin