İçinden çıkamayacağımı düşündüğüm konular var. Hem üzülen hem de toparlamaya çalışan taraf olmak çok yoruyor insanı. Hatalı olan ben değilim ama özür dileyen hep benim. Kendimi yok saymaktan bıktım. Güzel giden bir şeyin bozulmasından tek korkan neden benim. Neden karşımdaki, aramızdaki güzel dostluğun bozulmasından korkmuyor? Bu kadar mı değersizim?
Bu kadar değersizsem neden bunca zaman yanımdalardı? Ya da değerliysem bozulan şeyleri kırılan taraf ben olmama ramen neden yine benim düzeltmemi bekliyorlar?
Neden bir kere de benim penceremden bakmayı denemiyorsunuz, benim pencerem bakmak istenmeyecek kadar kirli değil ki. Neden beni anlamıyorsunuz, ben anlaşılmadığında sizler gibi hayatıma kaldığı yerden devam edebilecek kadar güçlü değilim ki. Aşırı duygusal, hassas ve kırılganım, böyle olmayı ben istemedim ki.
Sizler için ufak bir tartışma olan şeyler bizler için büyük yıkımlar yaratabilir. Günlerce uykusuz, iştahsız ve huzursuz bir robota dönüşmemiz bazen bir kelimeye bakar bazen beklenmedik bir ses tonuna. Üzüldüğümüzü belli edemeyiz biz. Sizi de kendimiz gibi sandığımızdan, surat astığımızda sizin de bunu günlerce kendinize dert edeceğinizden korktuğumuzdan kısacası üzseniz de sizi üzmek istemediğimizden saklarız içimizdeki kırgınlıkları.Ben kendime kızarım önce. Neden kırıldın diye kendimi örselerim günlerce. Sanki beni ben kırmışım gibi kendimi hırpalarım acımadan. Bu daha da değersiz hissettirir bana kendimi. Dibe batarım. Tam, artık dipteyim daha da alçalamam diye düşünürken dizlerimin üstüne çökmüş bulurum kendimi. Dizlerim daha önceki çöküşlerimin kırgınlıklarıyla dolu. Çok geçmeden yere yığılırım. Dibin daha da dibi olduğunu acı bir şekilde deneyimlemek kendimden daha da nefret etmemi sağlar. Tanrım, bir başkasının en ufak bir dokunuşuyla nerelere geldim.
Dış dünyadan tek beklentimiz insanların ince düşüncelerinde yer edinebilmektir. Değerli olduğumuzu hissetmek isteriz. Ufak bir hediyeyle başarabilirsiniz bunu. Yol kenarından -bizi düşünerek- koparıp verdiğiniz bir çiçekle de. Bir şey vermeniz şart değil samimi bir gülümseme bile yeter bizim gibi insanları değerli hissettirebilmek için. Bu kadar kolaydır bizi mutlu edebilmek. Ama siz hep zoru seçersiniz. Israrla. Ne kadar üzüldüğümüze aldırmadan kendi haklı olduğunuzu sandığınız noktaları savunursunuz at gözlüklerinizden vazgeçmeyerek. Bizi değersiz hissettiren insanları sorgusuz sualsiz hayatımızdan çıkarmamız gerekir ama hatıralara ve duygulara olan bağlılığımızdan beceremeyiz bunu. Son bir şans daha veririz her seferinde. O şansı da berbat edeceğinizi bile bile veririz acımasız ellerinize. İşte işin içinden çıkamamak kısmı burda başlıyor. Biliyorum bunu başarıp bize değersiz hissettiren insanları hayatımızdan çıkarsak elbet bir gün acı bir şekilde değerimizi anlayacaklardır. Pişmanlıklar ve beraberinde vicdan azaplarıda musallat olacaktır onlara. Ama neden benim yüzümden pişman olsunlar ki?
Elinizde imkan varken değer bilmek bu kadar zor olmamalı. Değil de. O zaman neden geçici ve boş egolarınızdan arınıp mutlu etmeye ve mutlu olmaya çalışmıyorsunuz? Yokluğunda üzüleceğiniz kişileri varlığında neden üzüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sustuklarım
Mystery / ThrillerKoca bir yanılgıdan ibaret tüm yaşanılanlar. Bir an sonra artık olmıycaz. Tüm isteklerimiz, hırslarımız, pişmanlıklarımız da bizimle beraber olmamış olacak. Bir zaman sonra, bir zamanlar olmuş olmamızın aslında hiçbir önemi olmadığını bize, bizi hat...