geçti ramses, ama yüreğimi delip geçti her şey

372 68 38
                                    

Danit - Cuatro Vientos



İdrakin inancından büyükse Ramses, çok güçlü bir insansındır. Ama eğer inancın idrakinden büyükse halk dilinde tabiri caizse bir zırdelisindir*. O gün bir deli olarak uyandım çünkü inanıyordum. İnanır mısın Ramses her beyin hücremin o gün inanca evrildiğine emindim çünkü bavulumu nasıl hazırladığımı, melek bibloma, koltuğuma, soğuk banyoma nasıl veda ettiğimi hatırlamıyorum. Açıkçası inancımı doğrulttuğum herhangi bir şey de yoktu. Ben o gün yalnızca, beni harekete geçiren inançtan başka bir şey hissetmiyordum.

O gün benim bayramımdı Ramses. O gün Chanyeol'e kendi ayaklarımla gittiğim ilk gündü. Betty'me bile veda etmemiştim üstelik.

Doktor Zhang'ın yanına vardığımda hiçbir şey dememiş ve bana da iyi gelen bu sessizlik içinde beni yerleştirmesi için Flopson adında bir kadından ricada bulunmştu.

Hemşire Flopson hikayemin başladığı yeri bana anlatmaya başlamıştı. Hastane; doktorların bulunduğu C blok, ikinci dereceden hastaların bulunduğu B blok, ve ileri derecede hastaların bulunduğu A bloktan oluşuyordu. Her binanın arasında blokları birbirine bağlayan uzun koridorlar vardı. Aynı girişler blokların dış cephesinde de varmış ama sağlık çalışanları her seferinde C bloğu B ve A bloklarını birbirinden ayıran tellerden geçmeyi zahmetli buldukları için bu koridor çözümünü üretmişler. Ben B blokta kalacaktım. Hemşire Flopson bana beyaz bir üniforma vermişti. Altını giymemin pek önemi olmadığının ama üstünü giymemin son derece önemli olduğunu söylemişti. Nedenini sorduğumda "Seni diğerlerinden ayırabilmek için." demişti. Eh, ben hiçbir şey anlamayınca "Bak Baekyeon." demişti. "Baekhyun." Demiştim ancak ismimin onun için önemi olmadığını da devirdiği gözlerinden anladım. "Baekhyun, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinle." deyip yemek saatlerinden ve çamaşırhaneden bahsetmişti. Ben daha çok tedaviye değil de bir yurda geldiğimi düşünürken o sihirli cümleyi söylemişti, "Siyah üniformalılara yaklaşmanı pek önermem. Onlar birinci dereceden hastalar, yani en deliler. Sana her an şiddet içerikli eylemlerde bulunabilir ya da korkmana sebep olacak ciddi hareketler yapabilirler. Senin sağlığın için diyorum." Kafamı sallamakla yetinirken hiçbir şey unutmamak için içimden tüm söylenenleri tekrar ediyordum. " Kahvaltı saatleri sabah sekizde, çamaşırlar haftada iki kez yıkanacak. Üç yedek üniforma daha verilecek ve siyahlardan uzak durulacak." Tüm bunları bir mantra gibi tekrar ettim durdum. "3. Kat 111 numaralı oda, Kim Jongdae ile kalacaksın. Geçmiş olsun." Merdivenlerin başında elimde bavulumla beni öylece bırakıp gitmişti.

Odamın kapısına geldiğimde deyim yerindeyse tedirginlikten ölüyordum. Çünkü hadi ama Ramses, daha önce hiçbir akıl hastası ile aynı odada kalmamıştım. Ancak şöyle bir düşününce aynı bedende kalmışlığım olmuştu.

Haftalar sonraki en iyi arkadaşımın odasına girdiğimde beni karşılayan ilk şeyin yatağının hemen üstündeki duvara yapışmış vaziyette olan bebeğinin resmi hala hatıralarımda en net şekilde ve hala beni gülümsetir.

Jongdae iyi bir insandı ayrıca iyi bir arkadaştı -zaman zaman iyi olmadığı yönleri oluyordu tabi- ama kimse babalıkta onun üstüne su dökemezdi. Kızını tüm varoluşuyla seviyor ve yine tüm varoluşuyla ona adandığını hissede biliyordum.

O gün Jongdae ile ettiğimiz sohbet yok denecek kadar azdı. Duvardaki fotoğrafı incelediğimi görünce "Kızım." Demişti. "Henüz dört aylık."

Gözlerinde tüm denizlerin coşkusunu barındıran adamın neden burada olduğunu çok sonra öğrenecektim tabi.

Sabah erkenden kahvaltı için Jongdae tarafından uyandırıldığımda gözümü açar açmaz buradaki yaşantının çok farklı olduğunu hemencecik anladım. Sanki yaşamın kaynağına düşmüştüm de herkes biraz daha fazla yaşam için bir coşku içinde gibiydi. Tüm sesler ve hareketler bu tezimi kanıtlamak ister gibiydiler.

Metamorfoz - Ardıcın Gölgesinde: ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin