Agar Agar - Gigi Song
"Gitme o güze geceye usulca, ihtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında. Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında."
Evde oradan oraya giderken bir şeyler mırıldanmadan edemediğimi bilirsin Ramses. Bu yeni kazandığım bir özellik değildi. Evin yolunu tutmuşken de kendi kendime bir şiir okuyordum. Bu, evde beni neyin beklediği gerginliğini hafifletiyordu. Açıkçası ölesiye korkuyordum. Betty Teyze beni gebertecekti. Evet bizim Betty, karşı komşumuz olan Betty. Hani ikimizin de kaçık kedilerinden haz etmediğimiz koca yürekli insan.
O gün, kendime o şeyi yaptığım gün... Hala dilim varmıyor. Betty günlerdir evimden çıkmayışımdan endişelenmiş ve hayat ya, bunu bahane edip bana ara sıra getirdiği çöreklerden getirip kapıya dayanmış ve yine işte hayat ya, kapım açıkmış. Evet biliyorum Ramses, tüm bu olay örgüsü çok kurgusal geliyor ama anladım ki Ramses, evrenin istemediği bir şey bir yolunu bulup olmuyor. Bunun için gerekirse dağlar yerinden oynayabilirdi, denizler göğe yükselebilirdi. Yeter ki evren istemsindi.
Hani o gün dünyanın ilk günü diye hareketsizlik ve sessizlikten bahsettiğim banyom varya Ramses, Betty'min çığlıkları ve coşkusu ile doluymuş. Meğer bu eylemsizlik benim içimdeymiş. Hiç hatırlamıyorum oysaki, Betty çığlık atıp ambulans çağırmış.
Bir hafta hastanede yattım. Fazla kan kaybettim ve yine hayat ya, kan hemen bulunamamış ve direncim düşükmüş. Bir haftanın sonunda gittiğim ilk yer daha doğrusu zorunda kaldığım yer Doktor Zhang'ın yanı oldu. O günden sonra ilk defa evime gidiyordum. Benim güzel Betty'min öfkesinden ölesiye korkuyordum. Haklıymışım da.
Güya sessizce evimin kapısını açacak ve bu karşılaşmadan kaçacaktım ancak dairemin önüne ayak basar basmaz karşı dairenin kapısı açıldı. Yer yarılsa da içinde kaybolup gitseydim diye dua ediyordum ve Ramses, keşke yer yarılsaydı da görmeseydim Betty'min o gözlerini. Ayağına dokuz kedisinden dördü dolanmış içeriden öten kuşlarının sesleri geliyordu. Benim aksime Betty'm yalnızlığı sevmezdi.
Yakarıcı bir bakışla yürümüştü bana. Kan çanağına dönmüştü gözleri, iki gözümün çiçeğinin.
Büyük bir tokat yedim, sadece fiziksel değildi. "Git ve kaybet." Demişti ben çizgileri leylaktan olan yüzünün güzel ve yaşlı hatlarını izlerken. "Bir daha bulamamaktan kork. Bu korkuyu yaşamadan da bir daha gözüme görünme."
İnsan acısını anlatamadığında Ramses, karşıdaki insanın da aynı acıyı yaşamasını gizliden gizliye arzu edermiş çünkü ancak hislerle tanınırmış acılar. Kelimelerin bir önemi kalmazmış. Bettym'e kelimelerini tüketecek kadar çok acı vermiş olacağım ki benim de aynı acıyı yaşamamı istemişti. Betty'm beni kaybetmekten korkmuştı.
O çoktan kapısını çarpmş ve evine girmişti. Tokadın etkisiyle çınlayan kulağımın sesi dinliyordum. Ağır adımlarla evime girdiğime ikinci korkum başlamıştı. Banyomu tekrardan kırmızı görmekten çok korkuyordum ki Ramses bilirsin, hep korkularımın üzerine giden ben seri adımlarla banyoma gitmiş ve üç saniyelik kadar yürüme zamanı olan banyoma gelene kadar dünyanın tüm zamanını yutmuş ve tüm gücünü ciğerlerime çekmiştim. Boşunaydı. Banyom bembeyazdı ve ağır çamaşır suyu kokuyordu.
Bu hiç beklenmedik manzara karşısında bir an kendime yaptığım bu ağır darbenin hiç yaşanmamış olduğunu zannettim. Bileğimdeki sargıya kadar hepsi benim kuruntumdu sanki. Ne banyomu ne de yaşama yönelik cesaret duyularımı kirletmiştim. Tüm bunlar hiç yaşanmamış mıydı? Ben kendimden hiç vazgeçmemiş miydim?
Ben hala beyaz fayansıma bakıp ağır kimyasal kokusunu içime çekerken bir koku daha duydum. Gözyaşı. Betty'min leylak kokan yüz çizgilerini aşıp fayansımda yer edinmiş gözyaşı kokusu. O günden sonra o kokuyu nerede olsa tanıdım. Ramses, tıpkı senin de dün gece kokunu aldığım gibi. Bir daha ağlama olur mu?
Salonuma döndüğümde tüm eşyalarım, yerdeki parkeler hatta ve hatta evimin kokusu, bana küsmüş gibi hissediyordum. "Bir daha yapma." diyordu masa lambam. "Aptallık etme Baekhyun." bu melek biblomdu. "Sen kendine muhtaçsın." bu da mutfak tezgahının üzerinde duran kupamdı.
Sanki evrendeki her şey bana bunun bir hata olduğunu söylüyordu. Ama Ramses, nasıl hata olsundu? Yapmasaydım Chanyeol'u nasıl tanırdım o zaman? Ya seni?
Tıpkı şu anda olduğu gibi koltuğuma uzanmıştm ve neden melek biblomu üzdüm ki diye ağlamıştım. Evimin havasını neden üzmüştüm? Bir de Chanyeolu hala tanıyamayışıma ağlamışım o zaman, bilmiyordum.
Sabah uyandığımda tekdüze hayatı olan insanların gözlerini daha açmadan ne yapmaları gerektiğini bilmeleri gibi duşumu almış ve kendimi evimden atmış ve bir süre sonra kendimi Sandra'nın yanında bulmuştum. Kuaförüm. Hani bize geldiğinde tıpkı Betty Teyze gibi hiç de haz etmediğin arkadaşım. Sandra, kuaförü yeni açmıştı ve beni görünce büyük bir coşkuyla üzerime atladı. Bileğimi fark etmesi zaman aldı. Sanırım en zoru Sandra'ya olan biteni anlatmaktı.
Yalnızca yarım saat sonra Sandra bana vurmalara, isyan etmelerine doyamamıştı. Derin ve içten olmasının yanı sıra yalnızca bana karşı şiddet doluydu.
"Bir daha böyle bir şey yaparsan Baekhyun, seni gebertirim." Demişti burnunu çekerken. Sonra yanımda olamadığından, beni daha iyi tanıyamadığından, beni gerektiği kadar dinlemediğinden yakınmıştı ve böylece evrenin tüm suçlarını omuzlarına bindirmiş gibi gözlerimin önünde, iki dakikada çöküvermişti. Ona onun bir suçu olmadığını söyleyip bunun yalnızca anlık bir bunalımdan kaynaklandığını söyledim. Pek de yalan sayılmazdı ama gerçek de değildi.
Sonra Sandra'dan kızıl saçlarımı siyaha boyamasını istedim. Ona banyo fayansımdaki kızıllığın bendeki etkisinin büyük olduğunu söyledim. Bu hatıradan kurtulmak istediğimden bahsettim ancak Sandra'nın öfkesi geçmemişti. Bana beni de derinden etkileyen güçlü bir ceza verdi. Kızıl saçlarımın arasına tek tük siyah tutamlar yapmıştı sadece.
"Bu kızıllıklar senin hatan." demişti. "Hatalarını, acılarını, kendini kabul ederek ilerlediğin sürece kızılların yavaş yavaş siyah olacak. Sana söz veriyorum. "
İşte kakülümde kalan tek kızıllık bunun sebebiydi. Her şeyi kabul ederek ilerlemiştim bu süreçte. Kendimi bile. Bu kalan tek kızıllık da Chanyeol'u kaybedişimi kabullenemeyişimdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metamorfoz - Ardıcın Gölgesinde: ChanBaek
Teen Fiction"Şimdi aç kulaklarını da dinle beni. Bu sıradan bir hikaye değil. Beni ben yapan birçok kişinin hikayesi. Çiçeklerin insan, ölülerin diri olduğu bir hikaye. İki yüz altı kemiğinden hayata kaynayan benin, bir de Chanyeol'u çok sevişimin hikayesi. Din...