ben çiçeklerin öldüğü bir dünya düzenini reddediyorum

322 66 17
                                    

Mor Karbasi - Bibulu Yasanu Misraim
(Tanrı Mary'nin söylediği şarkı)


"Gizlice arzu edilen bir anne gibi... Bu ne demek?"

Bir elini zambağa uzattı, taç yapraklarını okşadı ve geri çekildi. İki dirseğini dizlerine koyup öne doğru eğildi, derin bir nefes aldı.

"Hatırlarsan Henriette evliydi ve çocukları vardı." Sanki hatırlayamayışıma içerlenmişti. "Henriette burada 'bir anne gibi mi' derken bir çocuğun anne sevgisi gibi mi demek istiyor ancak Felix 'gizlice arzu edilen bir anne gibi' diyerek bir çocuğun anne sevgisinden ziyade kendisinin Henriette'e duyduğu arzudan bahsediyor. Ancak Henriette ya bunu anlamıyor ya da anlamamış gibi soru sormaya devam ediyor."

"Peki ya 'teyzenizin sizi sevdiği gibi' bu ne demek?"

Zambakların tatlı kokusunu içine çekmeye devam ederken cevap verdi.

"Henriette hikayenin başında onu en güzel seven insanın teyzesi olduğundan bahsediyor. Hikayenin ortalarında bunu unutmayan Felix bu cevabı veriyor."

"Şimdi anlıyorum..." dedim. Kelimeler çoktan kafamın içinde hikayenin bir kısmını kaba taslak hatırlamamı sağlamıştı.

"O halde bundan sonra kitapları daha dikkatli okursun." Bunu öyle bir soğuklukla söylemişti ki, sanırsın yaptığım bu hatırlamayış bir suçtu.

"Aradan üç sene geçti okuyalı. Nasıl hatırlayayim?"

Öne eğildiğinden yüzünü pek göremiyordum ama yüzünün seğirdiğini hissettim.

"Sekiz sene önce okudum." dedi. "Tam yedi kez."

Takındığı tavıra karşılık olarak "Bir insan bir kitabı neden yedi kez okur ki?" dedim.

"Yarası vardır belki." dedi.

"Yedi kez okumak için bir sebep değil ki." dedim

"Yedi kez altını çizmek için bir sebep ama. Şimdi elimde olsa, sekizinci kez çizmek için tekrar okurdum."

"Yaralı mısın?" dedim.

Cevap vermedi.

"Sanırım bir kitabı yedi kez okuyacak kadar yaralısın." dedim.

"Bazen bir yara hepsinden üstün gelir." dedi. "Yedi kez veya yetmiş yedi kez, mühim değil. Hatta bazen bu bir yara bileklere taşar."

Kanımın yüzünden çekildiğini, ellerim ve ayakalarımın buz kestiğini çok net bir şekilde hatırlıyorum. Bu tuhaf çocuğun ne dediğini, ne demek istediğini bir türlü anlamış değildim. Benimle büsbütün dalga mı geçiyordu? Yoksa beni anlıyor olduğunu böyle çetrefilli yollardan mı ima ediyordu? Emin olamadım.

"Diyeceğim o ki..." dedi arkasına yaslanıp kolların bağladı. " Kaç yaran olursa olsun, altını çizmelisin. Önem vermediğin her acı döner dolaşır seni çizer çünkü." Bakışları bileğime kayıp yönünü değiştirdi.

Ön bahçeyi izlemeye durduğumda daha fazla konuşmak istemediğimden kafamı salladım.

Dakikalar geçti Ramses. Saatler hangi dakikayı bölerken bilmiyorum, tuhaf bir şey oldu. Sessizlik. Gürültünün ortasında olduğumu ancak herkes bir anda susunca anlanıla bilecek bir sessizlik. Tiz bir ses yükseldi. Kalabalığın coşkusu dindi. Artık daha fazla yaşam için çabalamıyorlardı. Kimileri ayak bastığı çimenlere oturdu, kimileri sırtını hastane duvarına yasladı ve dinledi.

Birkaç gün önce bana çarpan kadın gür saçlarını bir omzundan tarafa atmış ve asla normal bir insandan öylece çıkıvermeyecek bir sesle daha önce hiç duymadığım bir tarzda olan şarkıyı söylüyordu. Sanki sihirli bir değnek dokunmuştu bahçeye. İleride, çam ağacının dibindeki bu kadın ve sesi, bu değneğin ta kendisiydi!

Metamorfoz - Ardıcın Gölgesinde: ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin