millet! valse zamanı!

202 44 26
                                    

Olga Basystjuk - Casta Diva



A blok karışmıştı. Nasıl ve nedendi bilmiyorum ancak yanağıma buz bastıran Adam böyle söylüyordu.

"A blokta ortalık çok sakin." dedi.

"Adam yavaş." Elinden buzu alıp kendi işimi kendim halletmeye başlamıştım. Hayatımda hiç kurşun yememiştim ama Ramses, tıpkı kurşun yemiş gibi hissediyordum. Elmacık kemiğimde çok büyük bir sızı vardı, burnumun direğini sızlatan cinstendi.

"Bağırış çağırış falan yok. Umarım Jongdae iyi değildir." dedi omuzlarını düşürüp.

"Umarım." dedim "Kim karıştırmış ortalığı?"

Omuzlarını silkti. "Biliyorum." dedi.

Bende o an canımın derdini unutup herkesin iyi olması için dua ettim. Umuyordum ki Tanrı bu kez sesimi duyacaktı.

Aradan zaman geçmiş yanağımdaki büyük morluktan arta kalan sarılıktan başka bir şey kalmamıştı. Ancak içimdeki boşluktan gram azalma yoktu öyle ki, hala önüme gelen her insanı izliyor, dinliyor, bazense konuşuyordum. Duvarın dibindeki o kadın, çalıların içindeki o çocuk, tekerleme söyleyen yaşlı amca, protestan rahibi olamadığından yakınan o adam benim belli duraklarımdı. Diğerlerine kah uğruyor, kah uğramıyordum.

Sabah kızıl saçlı kadının söylediklerini düşünürken Jongin'in yanına ilerlemekteydim.

"Yarım kalan iç çekişlere, tamamlanmayan kelimelere, delicesine söylenmek istenen ancak söylenmediği için seneler boyu insana ızdırap veren o cümlelere ne oldu? Tüm bunlara ne oldu?"

Jongin'in yanına delicesine bir cesaretle kendimi yumruk yemeye hazırlayarak oturdum. Her an kalkıp "Kyungsoo'nun üzerine oturmaya nasıl cesaret edersin?" diye beni dövmesini beklerden beklediğim olmadı. Jongin çökmüş omuzları ve sarkık dudaklarıyla geldiğimi bile fark etmedi. Nasıl da Chanyeol'a benziyordu şimdi.

"Merhaba Jongin." dedim.

İrkilip bana döndü. "Ah, Baekhyun, geldiğini fark etmedim."

"Kyungsoo nerede?" dedim. Jongin Kyungsoo'suz asla duramazdı.

"Yukarıda uzanıyor. Bu mevsimleri hiç sevmez, alerjisi tutuyor."

"Anladım." dedim. "O olmadığı için mi üzgünsün?"

"Sanırım... Bilmiyorum." dedi.

Jongin bir anda ağlamaya başladı. Sessiz bir ağlayıştı bu. Hıçkırıkları sessiz, iç çekişleri sessizdi. Eğdiği başıyla omuzları sarsıla sarsıla ağladı.

"Onu çok özledim." dedi hıçkırıklarının arasından.

"Baksana Jongin." dedim. Yanına yaklaşıp sırtını okşamaya başladım.

"Şu sıralar ilaçlarını alıyor musun?" dedim.

"Hayır." dedi ağlayarak. "Atık onları istemiyorum."

"Jongin." dedi üçüncü bir ses. Kafamızı kaldırıp baktığımızda kolları bağlı vaziyette Jongin'e dik dik bakan Sehun'la karşılaştık.

"Eğer şimdi ağlamayı kesmezsen en güzel düşümü Baekhyun'a satacağım."

Jongin ellerinin tersiyle yanaklarını silerek kendine çeki düzen verdi ardından hırsla "Seni gebertirim." diye Sehun'a bağırdı,

"Ha şöyle." dedi Sehun yarı güler vaziyette.

"Neymiş o en güzel düş?" dedim merakla.

İkisi de aynı anda "Kyungsoo!" diye bağırdılar.

Metamorfoz - Ardıcın Gölgesinde: ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin