Herkese Merhabalar. Yepyeni bir serüvenle karşınızdayım. Hayallerime vermiş olduğum uzun bir aradan sonra nihayet "Ay Işığı" ile cesaretimi toplayıp geri dönebildim. Umarım birlikte çıkacağımız bu uzun yoldan zevk alır, beni ve hikâyemi bırakmazsınız. Çok uzatmadan sizi ilk bölümümle baş başa bırakıyorum. O kadar heyecanlıyım ki umarım "iyi ki okumuşum!" dediğiniz bir bölüm ve de hikâye olur!
Bu hikâye benden "Güneş"ini kaybetmiş ve bu yüzden parlayamayan tüm "Ay"lara gelsin... Şunu unutmayın ya da unutun siz bilirsiniz, istemediği sürece Güneş bile parlayamaz... Bu yüzden ne dersiniz, artık parlamanın zamanı gelmedi mi?
Unutmadan, isterseniz bölümü multimedya'daki şarkı ile de okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar! :)
...
1.Bölüm - Sırt Sırta
"Bir insanın yüzünü ancak ona sırtını döndüğünde görürsün."
Hayat... Hiç, neden nefes alış verişimizin adına "hayat" dendiğini düşündüğünüz oldu mu? Hani bazen bir kelimeyi içinizden birkaç kere tekrar ettiğinizde o kelime sizde artık farklı bir şeye dönüşür ve "buna neden böyle denmiş" dersiniz ya... Öyle bir şey oldu mu hiç? Bana sürekli olur. Mesela bugün payıma düşen kelime "hayat". Arapça "hayaa" kelimesinden türermiş hayat ve Türkçe olarak; canlı, sağ olma durumu anlamına gelirmiş. Düşünün, hayatın bizim için anlamı bu aslında... Sadece canlı olma durumu, nefes alma durumu.
Peki, biz gerçekten hayatı anlamına göre mi yaşıyoruz? Yani sadece yemek yiyor, uyuyor, okula ya da işe gidiyor, evleniyor ve de ölüyor muyuz? Bu şekildeyse eğer, "duygular" hayatın tam olarak neresinde kalıyor?
Konfüçyüs şöyle der, bir kelime kararını, bir duygu hayatını, bir insan seni değiştirebilir. Sanırım hepimizin derdi bu, değişmek... Hepimiz hayattan sadece canlı olma durumunu değil de, o bir kelimeyle değişecek kararlarımızı, bir duyguyla değişecek hayatımızı ve bizi bizden başka birine dönüştürecek o insanı bekliyoruz. Kim bilir, belki de adına hayat denilen nefes alış verişimizin de bizim için kendince planlarından biridir bu 'duygu' dediğimiz şey...
Benim "hayat" serüvenimde bir kelime kararımı, bir duygu hayatımı ve bir insan beni ne zaman değiştirecekti bilmiyordum ama sanırım şu an dersinde bulunduğum Yiğit Hocamı biraz daha dinlememeye devam edecek olursam; hocanın bir sınavı ruh sağlığımı, bir bütünlemesi tüm dönemimi ve bir alttan dersi de tüm hayatımı değiştirebilecekti. Bunun farkındalığıyla nihayet başımı sallayıp düşüncelerimi kafamdan atmaya çalıştığımda dikkatimi sevgili arkadaşımın sorusuna vermiştim.
"Rüya, youtube kanalım için yeni bir vlog konusu buldum, anlatayım mı?" Görüldüğü üzere ders sırasında başka âlemlere dalan yalnızca ben olmuyordum. Nitekim sevgili arkadaşım da dersten bunalmış olacak ki kendini bu hummalı düşünceler arasına atmıştı. Gerçi İdil'in bunalmadığı ders yoktu ama şu an konumuz bu değildi, elbette. Evet, sevgili arkadaşım da youtube bataklığına düşmüş kurbanlardan biriydi. Gerçi ona sorsanız bu onun için bir düşüş değil kurtuluşun ayak sesleriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
Ficțiune adolescențiGüneş'ken parlamak kolaydır, değil mi? Peki ya siz hiç Ay'ken parlamaya çalıştınız mı? Işığınız yıllar önce elinizden alınmışken ve bu yüzden kapkaranlık kalmışken parlamaya çalıştınız mı? Ya da tamamen boş verip karanlığı seçtiğiniz ve bu yüzdendir...