Umarım tarihlere dikkat ederek okuyorsunuzdur... (:
İyi okumalar!! <3•
•
•
•
•
•
•Mart, 2016 / İstanbul
Hayatım, uzun yıllardır bir uçurumun kenarında yalnız başına varlığını sürdüren yaşlı, cılız ve kimsesiz o ağacın dallarından birine bağlanmış hâldeydi. İplerinin, soğuk dalın etrafına dolandığını hissettiği andan itibaren onları çözmek için bıkmadan, usanmadan uğraşmaya başlamıştı. Gecesi gündüzüne karışmış, sahip olduklarını arkasında bırakmış, yalnızca kaçmaya odaklanmıştı. Çabalarının karşılığını aldığında ise artık özgürlüğün bir anlamı kalmamıştı.
Bir gece, uçurumun altında uyuyan kayaların bazılarının yerinden sökülmesini sağlayacak kadar şiddetli bir silah sesi eşliğinde, bir kasırga patlak vermişti ıssızlığın pençeleriyle. Kocaman kayalar metrelerce aşağı çakıldığında ortaya çıkan ses, havada uçuşan mermilerinkini bastırmaya yeterli olmadı. Kasırga, o cılız görünen köklü ağacı bir hışımla yuvasından çıkardı ve sonrasını umursamadı. Yaktı, yıktı, geçti ve gitti. Hayatımın bağlı olduğu dal ise uçurumun görünmeyen inlerinin birine itildi.
O gece, benim acınası yaşantımın son bulduğu âna ev sahipliği yapmıştı. Ellerim kana bulanmış, çevrem içi boş kovanlarla donatılmıştı. Göğe yükselen bir ruh, gözlerimin önünde bana kırık dal parçasını geri uzattığında, kızıla boyanmış parmaklarımı onun masum varlığına değdirmemek için çabaladım ve kaybettiğim dalı kavrayarak kendi ellerimle parçalara ayırdım. Artık yeni bir ağaç bulmanın zamanıydı; sağlam, güvenilir, bana ait bir ağaç.
"Sen şu geçtiğimiz günlerde ölen kız değil misin ya?"
Nefes alış verişlerim dışında başka hiçbir şeyin duyulmadığı odanın içinde birdenbire başkasına ait bir ses yankı yaptığında, uzun süredir dalmış olmanın da getirisiyle birlikte, irkilerek baktım karşımdaki kişiye. Sözlerinin barındırdığı alaya yüz ifadesi de dahil olurken rahat bir tavırla omzunu kapıya yaslamış, kollarını gövdesinde birleştirmişti. Ürkütücü derecede mavi olan gözleri tek bir ânı bile kaçırmadan üzerimde dolaşıyorlardı.
"Ölüler diyarı pek sarmadı herhalde, hm?"
İnsanlar, daha doğrusu babamın tanışmama müsaade ettiği yalnızca birkaç dostu ve evimizdeki çalışanlar, pek konuşkan biri olmadığımı söylerlerdi hep bana. Kendimi bildim bileli babamın direktifleriyle yaşamış olmamdan dolayı pek de konuşmaya fırsatım olmamıştı açıkçası. Fakat herhangi bir karşılık vermememe rağmen bana soru sormaya devam eden bu çocuk, benim tam zıddım gibi görünüyordu. Bilhassa yüzündeki o alaycı ifade, hiçbir zaman göstermeye cesaret edemediğim bir tavırdı.
Kendi düşüncelerim içimdeki burukluğu yeniden ortaya çıkarırken, çocuk da benden bir cevap alamayacağını fark ettiğinde kapıdan omzunu ayırdı. "Pekâlâ, bakalım burada ne varmış?" dedi kendi kendine, aynı zamanda önünde oturduğum masasına doğru adımlamış ve gıcırdayan sandalyesindeki yerini almıştı. Bilgisayarını açmaya yeltenmişti ki aklına bir şey gelmiş gibi aniden kafasını kaldırıp benim irdeleyen bakışlarıma takıldı. "Gerçekten de konuşmayacak mısın?"
Yanaklarımın içini dişledim, insanlarla normal bir şekilde iletişim kurmak bana 18 yıldır yabancı olan bir kavramdı. Ben sadece dinlerdim, anlardım ve gerektiğinde onaylardım. Hepsi bu kadardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/233617537-288-k477624.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜM
ActionYer yarıldı, tüm düşmanlar dışarıya salındı. Gök haykırdı, bir ferman imzalandı. Gece karası bakışların sahibi, artık kurtluğun düştüğünü anladı. Birkaç dakika boyunca yalnızca kopacak fırtınaları düşündü Kara, daha sonra, uzun süre evvel zihnine u...