"Tanrı aşkına Ashton arabanda mı sevişeceğiz?!" dedim gözlerimi büyüterek karşımdaki soyunan Ashton'a bakarken. Usulca kafasını salladı.
" Çok soru soruyorsun, az laf çok iş güzelim hadi." dedi üzerimdeki giysileri işaret ederek. Onu dinleyip gömleğimin düğmelerini açmaya başladım.
Çünkü onu dinlemezsem bana vereceği cezalardan korkuyordum.
----------
" Anne ben çıkıyorum!" diye bağırdım evimizin kızıl kahve kapısını açmadan önce. Ayağımda üzerimdeki sarı tişört ile uyumlu olacak, açık sarı converse vardı. Ve kot şortum.
Annem mutfaktan koşarak çıkıp bana baktı.
" Bu kılıkla nereye gidiyorsun küçük hanım?!" Ah işte, ben seni korumaya çalışıyorum konuşması geliyordu.Yanıma yaklaştı.
" Hem o gözündeki maskara da neyin nesi? Kim için süsleniyorsun? Sevgilin mi var?" Bir anda dizlerine vurmaya başladı. "Ah! Richard! Keşke yaşasaydında görseydin! Kızın ne hallerde!" Gözlerimi devirdim. Her konuşmasında araya babamı katmasa olmazdı. Ellerimi omuzlarına koyup onu sarstım.
" Anne paranoyak olmayı keser misin? Her seferinde araya babamı sokmayı kesersen de güzel olur. Sadece parka gidiyorum, her normal insan gibi. Yağmur sonrası hava çok güzel ve toprak kokusu bana ilham veriyor."
İç çekerek bana baktı.
" Şort giymesen olmaz mı?"
Kafamı iki yana salladım. Annem giysilerime takıktı.Zaten açık giyinen biri değildim,üzerimde gözler olmasını sevmiyordum.
" Anne yaşıtlarım buna şort bile demiyor. Bu gayet normal bir şey, arap ülkesinde yaşamıyoruz. Ve lanet boyalarımla resim yapmaya gidiyorum. Tüm insanlar benim babası ölmüş o güçsüz kız olduğumu biliyor ve insanlar bunu sen her seferinde vurguladığın için bana yaklaşmıyor. Özellikle erkekler, günaydın diyenim bile yok ki sevgilim olsun. Paranoyak olmayı kes, beni sen yetiştirdin." Sinirle arkamı dönüp, yerden hazırladığım çantamı omzuma asarak evden koşarak çıktım. Annem bazen beni çok sinirlendiriyordu. Ve ona ne söylersem söyleyeyim, kalbini kıracaktım. Bu durumlarda kaçmak en iyisiydi.
Bir süre yürüdükten sonra ormanlık alanın olduğu parka girdim. Burası orman gibiydi ve aralarda koşmak isteyenler için yol vardı. Kızılımsı yol, yağmurun etkisiyle çamur gibi olmuştu. Converselerimi batırdığı için içimden küfür ettim.
Biraz daha yürüdükten sonra boş ve kuru bir banklı masa bulabilmiştim. Oturduğum an rüzgarı ve soğuğu iliklerime kadar hissetmemle çantamdan babamın siyah eski hırkasını çıkardım. Bir söz vardır ya anneler hep haklıdır diye, evet anneler hep haklıdır. Bu havada şortla götüm donuyordu. Yaz bitmek üzereydi ancak ben tadını sonuna kadar çıkartmak istiyordum.
Çok sıcağı sevmezdim,aynı şekilde çok soğuğu da. Hassas bir bedenim ve kişiliğim vardı. Güçsüzdüm, çabuk yenilir,çabuk ikna olurdum. Hastalanırdım sıksık, alerjim vardı bir çoğu şeye...
Önümdeki defteri eski çizimlerime bakmadan açtım. Bu bir çeşit kuraldı benim için, ne olursa olsun arkana bakma, eskiden yaşadığın, yaptığın şeylere yenik düşersen kendini kaybedersin.
Elime kalın ucu olan kalemimi alıp, çizmeye başladım. Resim çizmeyi severdim ancak yeteneğim yoktu. Bu arada gerçekten yok, resmimi görenler bile eğitim alırsan iyi olursun falan der. Ama babam olmadığı ve tek maaşla geçinmek zorunda olduğumuz için, annemi zora sokamazdım. Deli kadın benim çalışmamı istemiyordu. Benim üzerime çok fazla düşerdi ama aynı zamanda beni umursamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Will you be my daddy? | Irwin
FanfictionBir ebeveyni olmayan çocuklar için, annesi yoksa "bu çocuk duygusuz olur, annesi yok." Babası yoksa "bu çocuk güçsüz olur çünkü babası yok." Ve evet, belki benim babam ben doğduğumda ölmüştü, güçsüzdüm ama beni her şeyden koruyacak bir daddy'e sahip...