⸝⸝
Beraber sergiye gittiğimiz günden beri tam olarak 1 hafta geçmişti. Bu süreçte sadece bir defa konuşabilmiştik. Biraz moralim bozuktu hatta oldukça çok bozuktu.
Koskoca bir hafta boyunca deliler gibi işlerimle ilgileniyordum. Bazı zamanlar sadece Hyunjin yanıma uğrayıp bir kaç boya getirebilmişti. Şimdi ise salonumda her yer dağılmış vaziyette önümde tuval sadece düşünüyordum.
Minho.
Onu özlüyordum, aslında tam olarak özlemek denemez ama içim içime sığmıyordu. Sanki onu görsem acım geçecek gibi.. Yavaşça koltuktan kalkıp masadaki müzik çalardan Beach House - Space Song şarkısını açtım ve son sese ayarlayıp mutfaktan kalan biralardan kapıp ayakta salonu turlamaya başladım. Kafam çok doluydu, vücudum çok sıcaktı, sanki.. bilmiyorum sanki patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum kendimi. Bu hissi daha önce yaşamamıştım, ya patlayacaktım ya da bilmiyorum.. Bir tane sigara alıp yaktım ve aynanın karşısına geçtim, kendimi izledim bir süre. Saçlarım dağılmıştı, gözlüğümün camı kirlenmişti, üstümde boya içinde beyaz bol gömleğim ve yorgun omuzlarım vardı. Tinerli bezi kapıp biraz üstümdeki boyaları sildim bu sırada telefonuma mesaj bildirimi gelmişti.
1 yeni mesaj..
Umursamazca mesajı açtım ve şaşkınca bir süre telefona baktım. Minho mesaj atmıştı. Kalbim inanılmaz hızlı atmaya başladı ve heyecan içerisinde mesajı açtım.
Minho
Merhaba. Nasılsın Jisung? Müsaitsen eğer görüşmek ister misin diye soracaktım. Senden haber bekliyorum ^^
İnanamıyordum. Geçen bir hafta sonucunda nefes alabildiğimi hissettim. Ellerim titriyor ve terliyordu. Aceleyle terleyen elimi üstüme sürdüm ve mesajına cevap verdim.
Merhaba Minho.. İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın? Elbette görüşmek isterim :3 Hava oldukça soğuk eğer yani istersen.. evime gelebilirsin. Sana konumu atıyorum tabii istersen.
Hemen telefonu cebime koyup evimi toplamaya başladım, bulaşıkları makineye kalan çöpleri çöp kutusuna attım ve hemen duşa girdim. Duştan çıkınca mesajlara baktım ve bir saate geleceğini yazdığını gördüm. Maksimum yarım saate burada olmalıydı.. Hemen elbise dolabımı açıp ne giyeceğime bakmaya başladım. Krem rengi bir kazak geçirdim üstüme ve altıma da siyah pantolonumu giydim. Saçımı biraz dalgalandırdıktan sonra hemen salona geçip yapabileceğim her türlü toplamayı gerçekleştirdim. Son olarak yastıkları düzeltirken zil çaldı.
Heyecandan kalbim durmuştu sanki. Ellerimi üstüme silip kapıya yöneldim ve son defa derin nefes alıp kapıyı açtım.
Karşımda burnu kırmızı bir Minho vardı. Ha bir de elinde güller.
Şaşkınca ona bakarken biraz boğazımı temizledim ve gülümsedim. '' Hoş geldin Minho hadi gel..''.
İçtenlikle gülümseyip içeri adımladı ve ellerindeki gülleri bana uzattı. ''Sana güller aldım umarım hoşuna gider..''.
Gitmez mi? Deliriyordum resmen.
''Teşekkür ederim, gerçekten.. onlar harikalar.''
Gülümseyip gülleri aldım. Bu sırada Minho ceketini çıkarıyordu, yanına gidip ceketini aldım ve askılığa astım. Beraber koltuklara yöneldik ve oturduk. Kısa süren sessizlik sonrasında konuşmaya başladım '' İçecek bir şeyler ister misin? Bira belki şarap?'' biraz düşündü ve benden bira istedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Eyes / Minsung TAMAMLANDI
Fanfic''Minho, sence Modigliani neden sevdiği kadının resimlerinde gözlerini çizmemiştir?'' Biraz düşünceli gibiydi, siyah kabanının cebine ellerini koydu ve sonra tekrar çıkarıp çenesine koyup düşünür gibi yaptı ve bana dönüp parlak gülümsemesini verdi...