⸝⸝⸝⸝⸝⸝⸝⸝
Beklenen gün gelmişti. Yarın günlerden çarşambaydı. Minho'yu görmemiştim bir kaç gün. İşin tuhaf kısmı ise şuydu, birbirimizde cep numaralarımız yoktu. Eğer kader bizi birleştirecekse yarın karşılaşacaktık. Koltukta oturup düşüncelerimle boğuşurken kapı zilini duyunca kafamı kaldırıp kim olabilir diye düşünerek ayağa kalktım. Kapıya giderken boy aynasına bakıp üstümü kontrol ettim. Kapıyı açınca karşımda Hyunjin ve Seungmin vardı. Kısaca hoş geldiniz diyerek onları içeri aldım. Salona geçip kendilerini rahat L şeklindeki koltuğuma attıklarında Hyunjin konuşmaya başladı.
''Hadi çıkar ağzından laflarını. O gün seni galeriden bir adamla çıkarken görmüşler ve sen bana hiç anlatmadın bile.''
Seungmin o sırada lafa girdi.
''Hyunjin haklı neler oluyor bize de anlatmalısın geceyi beraber mi geçirdiniz?''
Haklılardı. Ama bahsini açarsam delirecek gibi hissediyordum. Onu görmek sesini tekrar duymak istiyordum. Neden böyle olduğumu inanın bilmiyordum ama bu işin sonu hiç iyi olmayacak gibiydi. Bu yüzden konuşmaktan kaçınıyorum.
''Bahsedeceğim çok bir şey yok aslında. Biriyle tanıştım o gece ve birlikte kahve içtik biraz birbirimizi tanıdık. Yarın tekrar görüşeceğiz.. Belki.''
Hyunjin içtenlikle gülümseyip bana döndü bunun harika bir haber olduğunu söyledi. Belki de öyledir dedim. Bilmiyordum.
------------------------------
Gece bire kadar Hyunjin, Seungmin ve ben film izlemiş ardından evimin çatısına çıkıp biraz oturup bira içmiştik. Çatı katımda olan renkli ışıklarımın altında oturmuştuk, üstümüzde hafif kalın mavi ve kırmızı yorganlarımız vardı. Biraz bira içip biraz sigara yakmış ve çok güzel dinlenmiştik. Çocuklar saatin geç olduğunu fark ettiklerinde benden izin isteyip evden gitmişlerdi.
Yapayalnız bir halde çatımda oturuyordum, elime paketimi aldım ve biraz düşündüm. Yavaşça sigaramı paketten çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim ve o sırada saçlarımı da düzeltmeyi ihmal etmedim. Çakmağımı aradım etrafımda en sonunda bulunca sigaramı yaktım ve nefesimi içime çektim. Minho'yu düşünüyordum. Aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Yumuşak görünen saçları, gözleri ve her şeyi.. Dokunmak istiyordum deliler gibi. Hoşlanıyor muydum yoksa? Başka bir şey olabilir miydi? O da bana karşı böyle miydi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Yavaştan sigaramın son nefeslerini çekerken yıldızlara kaydı gözüm. Bir gün dedim içimden, bir gün yıldızları resmedeceğim.
Kendi yıldızımı.
⸝⸝⸝⸝
Çarşamba sabahı 12
⸝⸝⸝⸝
Her yerim ağrıyordu. Yavaş yavaş gözümü açtığımda önce çok ışıktan göremedim ve sonra fark ettim ki çatıda uyuyakalmışım. Zar zor yerimden kalkıp iyice gerindim. Gerçekten bir masaja ihtiyacım vardı. Merdivenlerden inip mutfağa attım kendimi ve hemen soğuk bir su içtim. Havalar hala çok soğuktu Noel bayramı yaklaşmıştı ama nasılsa çatıda uyuyakalmıştım.. Hasta olmaktan korkmuştum ama neyse ki çatım o kadar soğuk almıyordu kendime göre ayarlamıştım zamanında.. Saate takıldı gözüm önce saatin 12:14 olması beni rahatlattı.. Bugün ne giysem diye düşünürken bir yandan heyecandan yerimde duramıyordum.
Saat beş olana kadar evde bir oraya bir buraya koşmuş hızlıca bir kaç eskiz yapmış ve sonunda odamda ne giyeceğimi düşünüyordum. Uzun düşüncelerimin sonunda kırmızı siyah kareli bir oduncu gömleği altına da siyah dar pantolonumu giydim. Ceket olarak yine kot ceketimi üstüme geçirip postallarımı giymek için kapıya yöneldim. Önce aynada saçımı düzelttim sonra da kulaklığımı takıp yola koyuldum. Çok heyecanlıydım ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum..
Minho'nun söylediği mekana gelmiştim ama hala ortalıkta görünmüyordu. Ben de bir köşeye geçip sigaramı yaktım. Hava o kadar soğumuştu ki keşke kaban giyseydim ya da atkı alsaydım diye düşünürken saatin altıya yaklaştığını fark ettim. Bütün vücuduma yayılan kasılmaya engel olamıyordum, çok heyecanlıydım.. Yavaşça sigaram söndü ve ben de daha fazla üşümemek adına sergi salonuna girmeye karar verdim. Sergiyi yavaş yavaş gezerken serginin Modigliani'ye ait olduğunu anladım. Bu beni çok etkilemişti açıkçası çünkü çok sevdiğim ressamlardan biriydi. Sevdiği kadını çizdiği bir portreye bakıyordum, aldığım bir kadeh kırmızı şarabı hızlıca içiyordum çünkü Minho'nun gelmeme ihtimalini düşünmek istemiyordum.
Hala o sanat eserine bakarken, düşüncelere dalmışken birinin belimi tutup döndürmesiyle büyük bir şoka girdim. Neyse ki elimdeki şarap bitmişti.. Beni döndüren kişi Minho'ydu.
Yüzlerimiz oldukça yakındı ve Minho yüzünde çok derin bir gülümsemeyle belimdeki parmaklarını çekmiyordu. Anın şokuyla ben de ona salak salak gülümsemeye başladığım sıra yaptığımı algılayarak kollarından ayrılmak durumunda kaldım. Aslında ömür boyu orada kalabilirdim.
Minho bana bir dakika bekle diyerek gidip iki kadeh şarapla dönmüştü. Birini bana uzatmış diğer elindekini yudumlamaya başlamıştı bile. Ben de elimdeki boş kadehi koyup verdiği şarabı içmeye başladım.
Karşımızdaki portreye bakarken Minho birden konuşmaya başladı.
''Jisung gelmeyeceksin sandım. Bu yüzden korkarak geldim buraya, hüsrana uğramaktan çok korktum. Çünkü portreleri seninle izlemek ve görmek istiyordum.''
Biraz ona yanaştım ve dirseğimi onun dirseğine sürttüm.
''Merak etme ne yapar eder buraya gelecektim. Seni bırakmayacaktım, asıl ben korktum beni yalnız bırakırsın diye..''
Şaşkındı, gözleri boncuk gibi parlıyordu ve bu onu aşırı derecede tatlı yapıyordu, yüzüne hayranlıkla bakarken birden silkelendim ve gülmeye başladım.
''Minho, sence Modigliani neden sevdiği kadının resimlerinde gözlerini çizmemiştir?''
Biraz düşünceli gibiydi, siyah kabanının cebine ellerini koydu ve sonra tekrar çıkarıp çenesine koyup düşünür gibi yaptı ve bana dönüp parlak gülümsemesini verdi ikimiz aynı anda aynı cümleleri döktük ortaya.
''Ruhunu gördüğümde gözlerini çizeceğim.''
Birbirimize kıkırdadık ve o an eridiğimi düşündüm. Minho o kadar derin bakıyordu ki gözlerime, ruhumu çoktan alıp götürdüğünü hissettim o an.
⸝⸝⸝⸝⸝⸝⸝⸝

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Eyes / Minsung TAMAMLANDI
Fanfiction''Minho, sence Modigliani neden sevdiği kadının resimlerinde gözlerini çizmemiştir?'' Biraz düşünceli gibiydi, siyah kabanının cebine ellerini koydu ve sonra tekrar çıkarıp çenesine koyup düşünür gibi yaptı ve bana dönüp parlak gülümsemesini verdi...