trente-cinq

328 39 35
                                    

Luke Hemmings'i, Merla'nın doğum günü için eve getirmek kesinlikle iyi bir fikir değildi. Ama ben ne yazık ki bunu düşünmek için biraz geç kalmıştım.

Her nasıl oluyorsa şu masada oturan her bir kişinin Luke ile ilişkimizden haberi varmış gibi hissediyordum ve benim hala hafefobik olduğumu sandıkları düşünülürse, erkek arkadaş edindiğimi nasıl anladıklarını çözemiyordum. Merla kendi doğum günü pastasını yemek yerine gözlerini dikmiş Luke'a bakıyor, annem belirli aralıklarla babamı dürtükleyip mutlulukla Luke ile beni işaret ediyordu. Masada bizi umursamayan tek kişi Jenn'di, o da Merla'nın burnuna bulaşmış kremaya gülüyordu.

Babam sevecen bir şekilde, masadaki sessizliği dağıtmak için, "Ee," dedi. "Luke. Hangi mesleği seçmeyi düşünüyorsun ilerde?" Diğer tüm alternatif muhabbetler Merla'nın üzerinde özenle çalıştığını düşündüğüm huysuzluğu sayesinde kısa sürede tükenmişti.

Luke, Merla ona dik dik bakmıyormuş gibi rahatça, "Bir grubum var," diye cevap verdi. "Yani müzisyen olmak istiyorum diyebiliriz."

Annem mutlulukla araya girdi. "Liz bahsetmişti. Luke'un o kadar güzel bir sesi varmış ki..."

Hemen solumda oturan Luke anneme gülümserken, gerilmekten artık bacağımın ağrımaya başladığını fark ettim. Merla ortamı germek için ekstra bir çaba sarf ediyor gibiydi. Babam, "Yeteneklisin demek," dedi. "Ne kadar şanslısın."

Luke dudaklarındaki geniş gülümsemesiyle beraber kısacık bir saniye bana baktı. "Öyleyim."

Ben Luke'un imasından dolayı kızarmaya başlarken Merla huzursuzca, "Üniversiteye gitmeyi düşünmüyorsun yani," deyince masa birkaç saniyeliğine yine eski gergin sessizliğine döndü. Merla'yı boğazlamak istiyordum.

Luke, "Grubumla birkaç yerde çaldık," dedi Merla'nın düşmanca tavrına aldırmadan. "Tur teklifleri alıyoruz. Yani hayır, üniversiteyi pek düşünmüyorum."

"Amerikan rüyası ha?" Merla yarım ağız güldü, düpedüz Luke'u aşağılayarak. "Pekâlâ."

Ben Merla'ya ters ters bakıyorken Merla ağzına pastasından bir parça attı. Gerçekten Luke'a böyle davranmaya devam ederse kalkıp gidecektim ve bunu farkına varması için göz göze gelmeyi bekliyordum ama o inatla bana bakmıyordu.

Masadaki sessizlik Jenn'in, "Kendi gitarı sökemediği için Luke'u kıskanıyor," demesiyle son buldu. Annem ve babam kahkaha atarken, Merla Jenn'e pastasının üstündeki vişneyi fırlattı.

Belli belirsiz Luke'a doğru eğilip, "Onun adına çok özür dilerim," diye fısıldadım. Annem ve babam, Jenn'in söylediklerine gülüp yorumlarda bulundukları için bizi dinlemiyorlardı ama Merla gözünü kestirmeden bize bakıyordu. Bu yüzden söylediklerimi duyduğundan emindim, yine de devam ettim: "İstersen hediyesini verdikten sonra hemen gidebiliriz." Merla şu an kesinlikle bunu hak ediyordu. 

Luke özenle taradığı saçlarından kurtulan kıvırcık bir tutamın önüne düşmesini sağlayacak kadar bana eğilip, "Saçmalama..." dedi. "Ben çok eğleniyorum." Gözlerinde gerçekten de eğlenen bir ifade vardı ama bunu tabi ki Merla'ya değil, her fırsatta ona iltifat eden anneme bağlıyordum.

"Ciddiyim," dedim mahcubiyetle. "İstersen gideriz."

Luke'un mavi gözleri, sıcacık bir gülümseme eşliğinde yüzümde dolaştı. "Ben de ciddiyim," dedi. "Sen yanımdayken hep çok eğleniyorum." Ciddi olduğumu fark etmesi için gülmeden ona bakmaya çalıştım ama gerek kurduğu cümle, gerek oyunbaz bakışları yüzümde benden izinsiz bir gülümseme oluşturuverdi.

Dudağımın içini ısırıp gülmemi bastırmaya çalışmam Luke Hemmings'i de eğlendirmiş olmalı ki dudağındaki gülümseme genişledikçe genişledi. Ta ki Merla boğazını temizleyene kadar. Merla'nın yaşlı huzursuz amcalar gibi bakan yeşil gözleri, bana eğilmiş duran Luke'un üzerinde dolaşmaya başlayınca büyülü an sona erdi. Luke Hemmings, Merla'nın neyi kast ettiğini anlayıp geri çekilirken hala gülümsüyordu.

Haphephobia // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin