vingt-neuf

427 33 65
                                    

3 SENE ÖNCE

Hayatım takip edemediğim bir hızla güzelleşiyordu.

Bu kanıya Charles ıstakayı nasıl tutmam gerektiğini bana anlatırken karar vermiştim. Bilardo masasına uzanmış kaslarını sergileyerek ıstakaya doğru eğiliyor ve asla çözemediğim bir şekilde ıstakayı parmaklarına yerleştiriyordu. "Parmağını şuradan çekmelisin," derken eli dışına her bir tarafına baktığım için nasıl yaptığını yine anlamamıştım.

"Nasıl?" diye sorunca Charles karşıdan kafasını kaldırdı ve gülümseyerek bana baktı. Charles gülümsüyordu. Evet.

Ağır adımlarla yanıma gelip onun için nazik sayılabilecek bir tavırla elimi tuttu ve ıstakayı başparmağımla işaret parmağım arasından geçirdi. Kulağıma doğru eğilerek, "Şu parmağını altına destek yapmalısın," diye fısıldadı. Fısıltısı beni ürpertince ister istemez bakışlarımı ona çevirdim ve yüzlerimiz oldukça yakın bir mesafede kaldı.

Kahvaltı yapmamızın ardından beni buraya getirmişti ve sanki dün akşam beni yaralamamışçasına burada bana bilardo oynamayı öğretiyordu. Asla kolumdaki bandajdan ya da çenemde bıraktığı izlerden konuşmuyorduk ama ben bugün bu mevzuyu açıklığa kavuşturacaktım. Kolumdaki sızı kendini hatırlatmak ister gibi şiddetlendi. Sanki fiziksel acı, aşağılanma hissini körüklüyordu.

"Öyle bakmamalısın," dedi çapkın bir tavırla gülümserken. "Seni burada öpmemi istemiyorsan yani." Çenesiyle loş bir ışıkla aydınlatılmış kafeyi işaret etti. Burada pek de insan yoktu ama beni şu an öpmesini istemezdim tabi ki.

Kaşlarımı kaldırıp arsız tavrına karşı ağzımı aralamamak için kendimi oldukça zorlamam gerekti. Elimi Charles'ın elinden kurtarıp ondan biraz uzaklaştım. "Neden isteyeyim ki?" diye sordum anlamamazlıktan gelerek.

Charles tek kaşını kaldırdı ve yarım ağız gülümseyişini yüzünden silmeden, "Neden istemeyesin ki?" diye cevapladı beni.

O da bana doğru bir adım atınca, bilardo masasına yaslanıp aramızdaki mesafeyi tekrar açtım. Benimle flörtleştiği gözümden kaçmıyordu. Bir günde bambaşka bir insan oluvermişti, neden böyle davrandığını anlamıyordum. "Sevgilim değilsin çünkü."

Charles ondan uzaklaşmama aldırmadan bana doğru eğildi ve yüzlerimiz arasındaki mesafeyi kapattı. "Bence bu sorunu çözebiliriz." Tepkimi ölçmek istercesine dilini alt dudağında gezdirince, tongaya düştüm ve gözüm alt dudağına kaydı. Charles bu tür konularca acemi olmamı kullanıyor gibiydi. Gözlerim hemen gözlerini buldu ve orada eğlenen bir ifade gördüm. "Neden sevgilin olmuyorum?"

Evet, bir de bu konu vardı. Charles'ı etkileyici buluyordum ama hala bir yerlerde kırıntılarına rastladığım gururum beni dürtüyordu. Gerçekten de bana zarar vermekten asla çekinmeyen biriyle, sırf onu içindeki karanlıktan çekip alma hayalinden dolayı birlikte olabilir miydim? Buna değer miydi?

Muhtemelen değmezdi. Ama bu gerçeğin kararımı değiştireceğini sanmıyordum.

Düşünmemeye karar vermiştim. Düşünürsem Charles'tan köşe bucak kaçardım çünkü. Ama beynimin en aptal kısmı bana Charles'ı iyi edebileceğimi fısıldıyordu.

"Bana zarar veren biriyle birlikte olur muydum sence?" diye sordum kelimelerimi dikkatle seçerek. Onu ne tetikliyordu bilmiyordum ama yeniden o eski sinirli haline dönmesini istemiyordum.

Charles kaşlarını çattı ama sinirlenmemişti. "Senden özür diledim." Alaycı tavrı birden yok olmuştu. Gözlerini kapatarak alnını alnıma yasladı. "Bu bir daha asla olmayacak." İstemsizce nefesimi tuttum ve hareketlerine odaklandım. Bir eli koluma tırmandı ve bandajı yavaşça okşamaya başladı.

Haphephobia // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin