vingt-huit

441 53 66
                                    

**ciddi konuşma** Arkadaşlar, kitabı beğenmeyenlerin okumayı bu bölüme kadar çoktan bıraktıklarını varsayarak soruyorum: neden oy ve yorum yok? Tabi ki herkesin üstüne alınmasını istemiyorum ama büyük bir çoğunluk için bu böyle¿ Lütfen en azından emeğe saygı duyun xo **ciddi konuşma sonu**


Çığlığım bir el boğazıma kapanana kadar kesilmedi. Yaşadığım panikle çırpınmaya çalışıyor ama bir santim bile hareket edemiyordum. Birileri her tarafımı zapt etmişti sanki. Derhal ellerimi boğazıma götürüp o baskıyı azaltmaya çalıştım ama ellerim sımsıkı tutuluyordu. "Bırak," diye bağırmaya çalıştım ama bırakın bağırmayı, sesim bile çıkmamıştı. Etraf zifiri karanlıktı, beni boğan kişiyi görmem mümkün değildi ama kim olduğunu çok iyi biliyordum çünkü bu hisse çok aşinaydım.

"Charles!" demeye çalıştım. "Lütfen bırak beni." Nefesini boğazımda hissedince o tanıdık korku tüm vücudumu kapladı ve okyanusta dalgalarla mücadele ediyormuşçasına çırpınmaya başladım. "Lütfen."

Burada ne işi vardı? Geri mi dönmüştü? Neden beni boğazlıyordu ve neden hiçbir şey göremiyordum?

Ciğerlerimdeki nefesin yavaş yavaş tükendiğini hissettim, ağzımdan göz yaşartacak kadar pürüzlü gıcırdama benzeri garip ve acı bir ses duyuldu. Sesin kaynağı oksijen için çırpınan ciğerlerimdi. Çaresizlik bir balta gibi kafama inince gözyaşlarım sessizce gözlerimden süzülmeye başladı. Boğazımı acıtan, oksijenimi kesen parmakların yarattığı acı değildi bu. Gözyaşlarım savunmasız ve değersiz hissetmemin bir sonucuydu. Charles zaten bana bundan daha fazlasını asla hissettirememişti.

Benden daha ne istiyordu? Benden daha ne alabilirdi, neden buradaydı?

Şu ankinden bile daha büyük bir karanlığa doğru çekiliyormuş gibi hissediyorken, ellerin boğazımdan ve kollarımdan çekildiğini hissettim. Neden durmuştu bilmiyorum ama asla sorgulamadan ellerimi boğazıma götürdüm ve cam parçaları batmış gibi acıyan boynuma tutundum.

Nefes alamıyordum.

Ağzım sudan çıkmış bir balık gibi açıldı ama ciğerlerim bu talebe karşılık vermedi. Nefes alamıyordum! "Yardım edin!" diye bağırmaya niyetlendim ama panik kulaklarımı sağır etmişti, kendi sesimi duyamadım bile. "Yardım edin, beni öldürecek!"

"Melanée." Çok çok uzaklardan gelen bir ses duyunca daha da panik oldum. Bu Charles mıydı? Buradan gitmesini istiyordum. Hayatımdan çıkmasını, cehennemin dibine kadar gitmesini ve bir daha yanıma dönememesini istiyordum. Daha çok çırpınmaya başladım. Nerede olduğumu bilmiyordum, her taraf kapkaranlıktı ama belki beni fark eden birileri olurdu. Tekrar bağırdım: "Lütfen bırak beni, yardım edin!"

Ses tekrar, "Melanée!" dedi ama bu sefer daha netti ve sanki daha yakınlardan geliyordu. Charles'a ait gibi de değildi. "Uyan!" 

Uyan?

Çırpınmayı kestim ve boğazımı zorlayan elim duraksadı. Zaten nefes almakta olduğumu o an fark ettim. Hatta çok hızlı nefes alıyordum. Sımsıkı kapattığım gözlerim açıldı ve ilk olarak odamın yıldızlarla kaplı tavanını gördüm.

Rüya mıydı?

"Güzelim..." Kime ait olduğunu algılamak için uğraşmadığım bir ses, "Geçti," dedi. "Kâbus gördün." Kafamı biraz daha kaldırıp, görüş alanımı genişlettiğimde Merla'yı gördüm. Ellerini her an bana dokunacakmış gibi havaya kaldırmış, endişeli gözlerle bana bakıyor ve beni teskin etmeye çalışıyordu. Yüzü bembeyaz kesilmişti. "İyisin, güvendesin."

Elim yüzüme gidip, gözlerimden boşalan yaşları hissedince sarsıla sarsıla ağlamakla, görmezden gelmek arasında gidip geldim. Ağlamak istiyordum ama kâbusun etkisini atlatamayan bünyem önce kendime gelmemi önerdi. Teyit eder gibi, "Burada mıydı?" diye sordum ve o an boğazımın konuşmamı engelleyecek kadar kuruduğunu fark ettim.

Haphephobia // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin