⋄ tarihin yeni miladı: göbekli tepe ⋄

147 23 1
                                    

TARİHİN YENİ MİLADI: GÖBEKLİ TEPE ―

hazırlayan: whyareyouiscariot

Bilindiği üzere Binlerce yıldır süregelen insanlık tarihinde bilinen en eski yerleşim yeri Yukarı Mezopotamya'dır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bilindiği üzere Binlerce yıldır süregelen insanlık tarihinde bilinen en eski yerleşim yeri Yukarı Mezopotamya'dır. Sümerler gibi dönemine göre gelişmiş birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu coğrafya insanlık tarihinin gelişimi için büyük önem arz etmektedir. Günümüzde hâlâ devam eden arkeolojik çalışmalar, ülkemizin güneydoğusunda kalan bu bölgenin aslında tarih alanı için büyük nimetlere sahip olduğunu bizlere göstermektedir.

Göbekli Tepe, Şanlıurfa'nın merkezinden yaklaşık 15 kilometre kuzeydoğusunda kalan Örencik Köyünün 2,5 kilometre doğusunda bulunmaktadır. Son yılların en etkili keşiflerinden olan bu yapı günümüzde insanlığın ilk mabedi olarak bilinmektedir. Su gibi önemli kaynaklara uzak, yaklaşık 300 metrelik kireçtaşı kayalıklarının üzerine kurulmuştur.

Peki nedir bu bölgeyi böylesine özel kılan? Günümüzde su gibi kaynaklara yakınlık yaşamımız için pek önem teşkil etmese de bundan 12000 yıl öncesinde işlerin ne kadar farklı olduğunu az çok tahmin edebilirsiniz. Bu yüzden anlamanız gereken ilk şey, bu bölgenin hangi koşulda olursa olsun o dönem insanları için önem arz ettiğidir. Yapıtın mimarisi, coğrafi konumu ve içerdiği sembollerle buranın bir tapınak olduğu arkeologlar tarafından söylenmiştir. Ki bu durum, 12.000 yıl önce yapılmış olduğu ortaya çıkan bir yapı için oldukça şaşırtıcıdır.

O dönemlere ait bir tapınak, işin sadece yerleşik hayata geçişindeki halini değil, apaçık düşünce boyutunu da bizlere sunmaktadır. Başka bir tabirle Göbekli Tepe keşfedilmeden önce yeni doğmuş çocuklar gibi gözüken bu çağ insanları, bu keşifle beraber kendilerine ait kutsal bir inancı olacak kadar gelişmiş insanlar halini almışlardır.

Derslerimizde öğretilen görüş şudur: insanlar tarımla beraber yerleşik hayata geçerler, gelişirler ve mülkiyet kavramı oluşunca bunu sınıflandıracak bir otoriteye ihtiyaç duyarlar. Sanıyorum ki günümüzde en kabul gören görüş bu olmasıyla Tanrı kavramının da böyle oluştuğu düşünülmüştür. Ama tam bu noktada Göbekli Tepe önemini gösterir bize: 12000 yıl önce, insanlar daha yerleşim ne bilmezken çorak topraklara yapılmış bir tapınak bizlere onlar hakkında ne kadar yanıldığımızı göstermiştir. Bu tapınağın tüm kazı çalışmalarını üstlenen usta arkeolog Schmidt'e göre uygarlık bu tür dini yapıların kurulmasıyla başlamış, bu da tarımı tetiklemiştir.

Bilginin kesin bir doğruluğu olmadığı ne güzel özetlemektedir bu durum. Ayrıca çoğu semavi dinin savunduğu gibi dinin insan fıtratında olduğu görüşünü desteklemektedir. Elbette ben bir tarihçi değilim ama bu başyapıtın Dinler Tarihi açısından ne kadar önemli olduğunu size birkaç konu başlığında açıklamak istemekteyim.

 Elbette ben bir tarihçi değilim ama bu başyapıtın Dinler Tarihi açısından ne kadar önemli olduğunu size birkaç konu başlığında açıklamak istemekteyim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1-) Aden Bahçesi ve Martin Luther durumu

Almanya'nın ünlü dergilerinden birinde, Göbekli Tepe'nin Kitab-ı Mukaddes'te geçen kayıp Aden Bahçesi olabileceği ifade edilmiştir. Bundan sonra Göbekli Tepe'nin Aden Bahçesi olabileceği fikri büyük bir hızla yayılmaya başlamıştır. Kutsal kitaplarda da bahsedildiği üzere Tanrı, Âdem için doğuda bir bahçe yaratır. Bu bahçede akan nehrin iki kolunun Dicle ve Fırat olduğu da söylenir.

Kitaba-ı Mukaddes'te geçen Aden Bahçesi hakkında çok çeşitli alegorik yorumlar yapılmıştır. Philo, Aden Bahçesi'nin ruhu sembolize ettiğini ve ondan çıkan dört ırmağın belirli dört erdemi (hikmet, irade, cesaret, adalet) işaret ettiğini söylemiştir. Hıristiyanlığın önemli kilise babalarından olan Origen, Aden'in cennet olduğunu ve ırmakların ilahi hikmeti gösterdiğini ifade etmiştir. Tarihçi Josephus zamanında dünyanın büyük bir okyanusla çevrili olduğuna inanılırdı. Josephus Aden Bahçesi'nden çıkan dört ırmağın okyanuslara dökülen akarsular olduğunu düşünmüştür

Her ne kadar Aden Bahçesi olma ihtimali yüksek olsa da gerek Martin Luther'ın bu bölgenin yeri hakkında bir açıklama yapılamayacağını ve ayrıca Aden Bahçesi ile yapısal ve biçimsel olarak uyuşmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Göbekli Tepe'nin 12 bin yıl gibi çok eski bir geçmişe sahip olması ve İncil'de Aden Bahçesi'nin Fırat ve Dicle'nin yakınında olduğu anlatılması, bazı araştırmacılar tarafından Göbekli Tepe'nin Aden Bahçesi olduğu biçiminde yorumlanmıştır. Lakin elbette bu görüşü destekleyecek somut bir dayanağın olmaması ve araştırmalar sonucunda ilk insan topluluklarının Göbekli Tepe'den çok uzun bir süre önce ortaya çıktığının anlaşılması, bu görüşün doğru olmadığını göstermektedir.

2-) Hz. İbrahim burada mıydı?

Hz. İbrahim'in yaşam zamanı Göbeklitepe halkından çok sonraki dönemlere tekabül etmakle birlikte, yaşam alanları kesişmektedir. Buna rağmen birçok insan Hz. İbrahim'in yıktığı putların bu dönemde olduğunu düşünüyor. Bunun bir sebebi de o dönemle ortak bir putperestlik ve astroloji anlayışları olmasıdır.

O dönemlerde çağların çok yavaş gelişiyor olmasından, arada uzun yıllar olmasına karşın, Hz. İbrahim döneminde kültürün aynı ilerliyor olabileceği hiç de şaşırtıcı bir düşünce değildir. Kuran-ı Kerim'de Hz. İbrahim hakkında geçen ayetlere bakıldığında o dönem insanlarının muhtemelen yıldızlar gibi varlıklara inandığı gözlemlenebilir.

3-) Şamanist ritüeller

Belki de en çok üzerinde durulabilecek teorilerden biri de budur. Yapılan son araştırmalar Göbeklitepe tapınaklarının, Neolitik dönem şamanları tarafından tasarlanan ve kullanılan ritüel yapıları olduğunu göstermiştir. Kazı başkanlığını yürütmüş olan Klaus Schmidt, Göbeklitepe'nin bir zamanlar bölgenin hac merkezi olduğu fikrini öne sürmüştür. Schmidt'e göre Göbekli Tepe tapınaklarında şamanizme benzer ritüeller yapıldığını gösteren bazı kanıtlar mevcuttur.

Şamanizmi tanımlamak gerekirse, arkaik bir dini–sihri-mistik olay olarak tanımlanabilir. Merkezinde şamanın yer aldığı, kendine özgü inanç ve ayinleri ile farklı biçimlere sahip ve vecde dayalı bir yöntem olan Şamanizm, tipik olarak Orta Asya'ya ve Sibirya'ya has dinsel bir olgudur. Şamanizm'i bir din olarak tanımlamak yerine, bazı fizik ötesi varlıkları yönetip yönlendirmeye, gelecekten haber vermeye ve sihre dayanan bir uygulama olarak ifade etmek daha doğru olacaktır. Şamanizm'in unsurlarına ve Şamanlığa benzer olgulara arkaik dinlerde ve birçok dinde rastlamak mümkündür.

Yine de Schmidt'e göre burada şamanizmi andıran ritüellere dair izler bulunsa da, bu tapınak bir şaman kültürüne ait olmak için fazla karışıktır ve aynı şekilde görülen kanıtlar burada şamanizmden çok daha düzenli bir dinsel olgunun olduğunu göstermektedir. Belki de Göbekli Tepe'nin bu kadar kültürü bir arada tutup büyük teorilere neden olmasının sebebi, orada yapıldığı düşünülen dini ritüellerdir.

İşin özünde bu tapınak birçok senaryonun, tarihi olayın ve muhtemel dramaların esiri olmuştur. Bizler, yani insanlar, ilerledikçe gelişen bir toplumuz ama şu bin yıllık süreçlerde görüyoruz ki, algımızda gram değişiklik olmamıştır: kutsal olan her türlü düşünceye açıktır.

. . .

Kaynak: GÜVEN S. (2020), Anadolu İnsanının İlk Mabedi: Göbekli Tepe (herhangi bir platformda yayımlı değildir, ulaşmak için: selinguven2004@gmail.com)

GECEKUŞU | ağustos 2020, sayı 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin