Saatler geçmiş gibiydi. Aşk gitmiş, Tom Marvolo Riddle'ı bağlandığı sandalyede geride bırakmıştı.
Genç çocuk ilk görüşmeyi yaşayacağı zaman nasıl bilincini yitirdiğini hatırladı. Belki de aynı şeyin şimdi de başına gelmesi gerekiyordu fakat Aşk beklediği gibi ayrılmamıştı, acı çekerek onun yanından kaçmıştı.
"Ne zayıf..." dedi kendi kendine. "Hatta o kadar zayıf ki buna inanmak istemiyorum." Umduğu bu değildi. İnsanları böylesine etki altına alan ve onları sarhoş eden Aşk'ın gerçek yüzü ortaya çıktığında yenilgiye uğraması aklından geçmiyordu. Neredeyse hayal kırıklığına kapılacaktı.
Dakikalar boyunca orada oturmaya devam etti. Boğazındaki hafif yakıcı susuzluk hissi şu an endişe etmesini gerektirecek seviyede değildi ancak beynini saniye saniye ele geçiren bir sızı vardı.
Başka biri yoldaydı.
Oda aniden boğucu bir havanın etkisi altında kalırlen Marvolo kaşlarını çattı. Bu atmosfer kesinlikle Aşk'ın büyüsünün getirdiği duyguları vermekten uzaktı.
Ağırdı, midesinin üzerine biri oturuyor gibi hissettiriyordu. Zihnini yoğun, karanlık bir bulutla sarıyor, dikenlerini ona batırıyordu. Çocuk keskin acıyı hissettiğinde üzerine yöneltilmiş olan kavramı gayet iyi biliyordu;
Nefret.
Demek ki, ikinci sorgu onunlaydı.
"Hakkımda herhangi bir fikrin var mı, Ruh?" Ses aşağılayıcı ve soğuktu, onun karşısında başka biri oturuyor olsaydı çoktan baygınlık geçirmiş olurdu.
Ama Marvolo zaten bu hissin içine batarak büyümüştü. Her gününü onunla geçirmiş, ruhunu karartmasına çoktan izin vermişti.
"Aşk'ı dize getirdiğin kulağıma ulaştı. Merak ediyorum, benim gücüme de karşı gelebilecek misin?" Söylediğinin aksine ses tonundaki tatsız özgüven yenilmeyeceğine emin olduğunu gösteriyordu. "Gerçi... bakıyorum da seni yıllar önce kuşatmışım."
"Aşk bahsettiği sorguyu gerçekleştiremedi," dedi Riddle sakince. "Bunun nedeni benim engel olmamdı. Ama seni durduran hiçbir şey yok, bu yüzden lanet sorguna başlasan iyi edersin."
Acı.
Dehşet derecede acı.
Tom ağzından çıkan bağırışı durduramadı. Zincirler tamamen katran rengiydi, kol ve ayak bileklerini delicesine sıkıyorlardı. Sopsoğuktular, değdikleri yerleri buzdan bir ateşle yakıyorlardı.
"Bana boyun eğ."
"Hayır," Marvolo istemsizce Çataldili'nde tısladı, içini akkor gibi alev alev bırakan öfke, tenini mahveden buzların tersine gerçekten sıcaktı.
"Evet," Nefret fısıldadı. "Sararım seni, korkunu parçalarım. Gücünü beslerim ve benliğini yok ederim. İstesen de istemesen de kaçış yok, ben fevkaladeyim."
"Teslim ol. Acıyı defederim."
"Teslim ol."
"Acıyı defederim."
"Kurtuluş yolun benim, bana gel."
"Hayır," Başını öne eğmişti Marvolo. "Nefret zaten her zaman içimde. Onu daha da artıramazsın-"
"Sorun da bu," ses sinirliydi. "Bırak onu dışarıya çıkarayım."
Tom dayanamadı, gülüyordu. Her zaman 'örnek öğrenci' olmuş, öğretmenleri tarafından rol model olarak gösterilmişti. İnsanlar onu çalışkan, kibar ve mükemmel görüyordu... bunların hepsi tek bir şey sayesindeydi: Doğrudan, açıkça onlara doğrultmadığı nefreti.
"Hep içimde sakladım," dedi Riddle sırıtarak. O an dışarıdan bakıldığında herkesin takdir ettiği yakışıklı Tom olarak görünmüyordu, bir katile benziyordu. Duyguların katili.
"Bilemediler, sadece sayılı kişiye nefretimi tattırdım. Ve onlar da artık nefes almıyorlar."
"Böyle yaşayamazsın," ses tülün ardından ona hitap etti. Perde onun rahatsızlığını hissettirircesine dalgalandı ve karardı, ortam daha da dondurucu bir hâl aldı.
"Böyle yaşamayacağım," dedi Marvolo. "O gün geldiğinde ve herkes önümde diz çöktüğünde gerçek beni tanıyacaklar. Nefretim işte o zaman ortaya çıkacak."
"Beni yoldaş edineceksin," Nefret'in hoşuna gitmiş görünüyordu.
"Hayır, seni esir edeceğim."
Şaşkınlık dolu, ani bir sessizlik.
"Seni her zaman kontrollü olarak kullanacağım, beni tamamıyla kapsamana izin vermeyeceğim. Yalnızca bir araç olacaksın, beni güce getiren yolda sadece bir köle."
"Hiç emin olma," dedi Nefret, fakat kendi kararsızlığı ağzından çıkan harflere dahi nüfuz etmişti. "Bir bakmışsın ki ben seni esir etmişim. Tıpkı diğer insanlara yaptığım gibi."
"Ah," Marvolo kafasını yana eğdi ve gözlerinde kırmızı bir ışığın yaramazca parlamasına izin verdi. Dudaklarında vurucu bir gülümseme oluştu, "Burada Lord olan benim. Yönetirim, kuralları kendime göre değiştirir ya da hepsini yerle bir ederim."
Bir sessizlik aşaması daha.
Tom, zincirlerin gevşediğini fark etti. Belki de Nefret'e karşı çıktığından beri böyleydi.
"Aşk'ın çok çabuk aciziyete düştüğünü düşünmüştüm ama sen daha kısa sürede yenildin. Bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratıyor. Kocaman bir hayal kırıklığı."
"Beni Aşk'la bir tutma," Nefret itiraz etti. "Ondan çok daha üstünüm-"
"Aynısınız." Marvolo öfkeliydi, bunu dışa yansıtmaktan çekinmiyordu. "Bütün bu patlama yaşatan duygular, etkileri aynı. Aptalca davranmaya sebep oluyorsunuz. İşte bu yüzden, olabildiğince az hissetmeye çalışıyorum."
"Kaybettim, Ruh." Perde kalktı, Nefret diz çöktü.
Tom onun kötücül ve karanlık olmasını bekliyordu, öyleydi de. Grinin en koyu tonu ve siyah arasında gidip gelen renkler bütünü bu tuhaf varlığın içine kadar işlemiş, yarı soyut olması gereken görünümünü somuta yaklaştırmıştı. Neredeyse dokunulabilirdi.
Riddle, elini yapabildiği kadar kaldırdı, ona dokunmayı gerçekten istiyordu.
Nefret eğilmiş hâlde öne yaklaştı, varlığı iç daraltıyordu.
Mermer zemin keskin bir kalemle çizilmiş gibi kesildi fakat parçaları birbirinden ayrılmadı, yalnızca hoş olmayan bir görüntü oluşturuyorlardı. Nefret'in değdiği yerler dayanma gücünü neredeyse yitiriyordu.
"Hayır." Marvolo elini geri çekti. Nefret'in bu konuda istekli olması gözüne çarpmıştı, onu ele geçirmek için hâlâ çırpındığı belliydi. Ve yerler...
"Eğer bu aptallığı yapsaydın, işte o zaman kazanırdım." Dedi iç çekerek Nefret. "O kadar kötüyüm ki herhangi bir insan bana dokunduğu anda ya yok olur, ya da bana karışır."
"Defol." Genç çocuk tısladı. "Seni huzuruma çağırana dek geri gelme. O güne kadar."
"Emriniz olur," alaylı ve öfkeli sesiyle Tom Marvolo Riddle'a içten içe lanet okuyan Nefret, bir toz bulutuna dönüşüp kayboldu.
▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪
Nefret'i yenmek Marvolo için daha kolaydı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu kitap kısa olacak demiştim, sözümün arkasında duracağım. Sadece on üç bölüm var ve çok uzun değiller, fakat amacım doyurucu olabilmeleri ve okura bir mesaj verebilmeleri. Şu anda yazacağım yalnızca iki kısım kaldı, emin olun sonu çok merak ediyorum...
Beğendiyseniz etiketleme yapmaya ne dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNCERTAINTY
FanfictionBeş temel duygu... Aşk, nefret, korku, öfke ve sevgi. Hepsi bir noktada birbirinden ayrılır, herbiri yüzlerce hisle evrenin enerji merkezine bağlanan ruhların kendi içinde yaşadığı dalgalanmalarının sonucudur. Aşk, en derin dürtülerden oluşan bir...