'ÖFKE'

524 104 187
                                    

 

  Nefret, son bir kez saygıyla ebedi efendisinin önünde eğildi ve havaya karıştı.

  Geriye Öfke kalmıştı.

  "Söyle bana Ruh," dedi Tom'un gözlerinin önünden çekilen Öfke. "İçini ateşle yaktığım hâlde, gözünü döndürsem ve düzgün düşünmeni engellesem bile benimle yaşamaya devam edecek misin? Benliğini bana kaptıracak mısın?"

  Açık sözlüydü. Evet, Öfke yalan söylemiyordu.

  "Senin için yararlı olabilsem de ben aklı başında insanlar için bir seçenek değilim. Dizginlemem kimseyi, kırıp dökmeleri hoşuma gider." Sesi genç oğlanın arkasından geliyordu, Marvolo bu durumdan memnundu. Zira Öfke, kendisine bakıldıkça kişinin kanının alev alev kaynamasına sebep oluyordu.

  "Sen de Nefret gibisin," ifadesi ciddiydi. "Sadece geçicisin. Sonsuza dek sürmezsin, yalnızca hırsımı almamı sağlarsın. Yararın olup olmadığı tartışır... fakat seni de bir köle gibi kullanacağım. Bir aracı, hedefe giden yolda yardımcı bir varlık..."

  "Sormama izin ver," Öfke merak doluydu. Riddle onun kendisine yaklaştığını hissetti. "Bütün bu güç nereden geliyor? Neden bu kadar özel biri burada?"

  "Bunu siz yargılayanlar bilmeli, değil mi?" Marvolo ağır ağır kaşlarını çattı. "Ben yargılanıyorum, ne sebeple bu durumda bulunduğum hakkında zerre kadar fikrim yok." Sıkkın bir nefes verdi.

  "Öğrenmeyi bekleyeceğim." Öfke odanın arka tarafında dört dönüyordu. "Onun karşısına çıktığımız vakit anlayacağız."

  "Neyden bahsediyorsun?" Diye sordu Tom. "Kimin karşısına çıkacağız?"

  "Evren Konseyi'nin başı tabii ki," ses derin bir iç çekti. "Yakında bilme onuruna erişeceksin."

  "Öfke... Öfke..." dedi Marvolo uyarır bir tonda. "Sanki adına göre fazla mı sakinsin?"

  "Ben daha baştan elendim," Öfke usulca söyledi. "İçimdeki ateşe su serptin. Seni takdir ediyorum."

  Öfke, onu takdir etmişti; Tom Marvolo Riddle'ı. Ona neredeyse hayranlık duyarcasına demişti bunları. Genç çocuğu ani bir şok dalgası vurdu.

  "Beni sorgulamayacaksın öyleyse." Dedi dudağını yana doğru kıvırarak. Hoşuna gitmişti.

  "Pek sayılmaz, hâlâ kafama takılanlar var. Direnişini kendi gözlerimle görmek istiyorum, bu yüzden öfkenin ruhuna hükmetmeye çalışmasını izlemek güzel olacak."

  Tom'un kafa yormaya vakti yoktu, demirden zincirler tutuşurken acıyla tısladı. Sıcak, olması gerekenden azdı ve canını fazla yakmıyordu ama gözlerinin önüne bir is perdesi çekilirken kasıldığını fark etti. Sinirliydi, hem de çok. Kontrolsüzce zincirleri yerinden sökmeye çalıştı ve bu çığlık atmasına sebebiyet verdi, Öfke, düşünme yetilerini etkiliyor ve vahşi dürtülerini tetikliyordu.

  "Yapma," geçen zamanın içinde yitip gittiğini biliyordu, ruhu kavruluyor ve yaşam enerjisi vücudunun özünde kaynıyordu. "Sana yapma dedim!"

  Göz bebeklerinin kırmızıya döndüğünü anlıyordu, hiddetinin yer yüzünü binbir parçaya bölecek kadar kudretli olduğunu biliyordu. "Öldürmek istiyorum," dedi ne söylediğini bilmeden. "Her şeyi, herkesi."

  "Bundan sonra pişman olsan bile mi?" Ses sordu. "Ne yaptığını fark ettiğinde vicdan azabı seni bitirse de mi?"

  "Benim bir vicdanım yok," dedi Tom başını önüne eğerek. Sıkılı yumruklarından beyaz zemine damlayan kanlar küçük bir gölet oluşturmuşlardı. Tırnakları derisini yarıp geçmişti, ama bu onun umrunda değildi. "Bu işkence bitene kadar yok etmeye devam edeceğim."

  "Demek ki bana karşı koyamıyorsun." Öfke'nin ses tonundaki tatlı zevk anlaşılmayacak bir seviyede değildi. "Ne yazık."

  Sakinleşmeliyim, dedi zihninde ama içinden geçirdiklerinin kendine bir faydası yoktu.

  Hatırı sayılır bir sürenin ardından genç oğlan durmak bilmeyen Öfke'nin verdiği negatif enerjiyle ağır bir yorgunluğa kapıldı. "Daha fazla değil," dedi fısıltıyla. Dudaklarından firar eden kelimeler bir şekilde onun savunmasız çehresini zayıf göstermemişti. "Bitsin. Bitir."

  "Bunu yalvardığına yormak isterdim ancak emir veriyor gibi duruyorsun," sesin sahibi, Marvolo'ya geriden yaklaştı. "Durmayacağımı biliyorsun. Bu dayanamadığın anlamına mı geliyor?"

  "Hayır," dedi itiraz kabul etmeyen bir tavırla Riddle. "Etkilemene izin vermeyeceğim. Ya sen bunu bitirirsin, ya da ben seni."

  "Madem öyle," Öfke, çocukla aralarında sadece yarım metre kalacak şekilde öne yaklaştı. "Gerçekten sözünün arkasında mısın, görelim."

  Hızla Tom'un önüne geçti ve soyut, büyülü kollarıyla uzanıp kendini Marvolo'nun göğsüne bastırdı.

  Gözleri, zümrüt yeşili gözleri, yuvalarında kavruluyordu. Kalbinin atışları olabilecek en hızlı şekildeydi, nefes nefese öfkeyi solurken kendini serbest bıraktı. Yapması gereken buydu, en başından beri. İnsanlar Öfke denen varlığı savaşarak yeniyor olmalıydı ama o bunu yapmaya çalıştığı anda sonunda lavların kaynadığı bir uçuruma sürükleniyor, metrelerce aşağı düşüyor ve kendi hislerinden oluşan bir dünyada cayır cayır yanıyordu. Marvolo farklıydı, bu yüzden diğerleri gibi kendini dizginleyemezdi... Söz verdiği gibi Öfke'yi kullanacaktı, karşı çıkmayacaktı ve bu sayede daha çabuk uzaklaştıracaktı onu. Yalnızca hırsını almalı, ruhundaki fırtınaya bir son vermeliydi.

  Kısa sürdü, sadece beş dakika sonra Riddle gülümsüyordu. Onu kovmuştu.

  Evet, Öfke hiç beklemediği ani yenilgi ile konuşmayı reddederek gitmeyi seçmişti. Çocuk... gerçekten bu işi biliyordu.

  Bu odadan çıkmak ve ait olduğu yere geri dönmek için ne yapması gerekiyorsa yapacaktı. Daha kaç duyguyla yüzleşmesi lâzımdı bilmiyordu, bunları neden yapmalıydı, o konuda da bir fikri yoktu ama başarmaya yemin etmişti.

 

▪▪▪▪▪▪▪▪

  Öfke favorilerimden biri oldu... sizce sırada kim var?

  Oylar ve yorumlar beni mutlu ediyor. ♡

UNCERTAINTY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin