''Maria sence de başında fazlasıyla sorun yok mu? Nereden çııktı bu?''
''Her yerde karşıma çıkıyor diyorum, bunu bir anlamı olmadığını mı düşünüyorsun?'' Ricky derin bir şekilde iç çekti. ''Vardır, olmaz olur mu ama şimdi.. ona ayıracak vakit yok gibi.''
''Billie beni destekliyor ama.'' ellerini saçlarının arasına geçirdi. ''Desteklemiyorum demedim lafı buraya çekmeye çalışıyorsan. Sadece White olayını çözelim.''
''Elması buldum.'' olduğu yerde durarak bana baktı. ''Ne dedin?''
''Buldum dedim. Bulmacayı bitirebileceğimiz elması buldum. Sadece onu alamadım ama çok yakın, bugün belki yarın elimde olacak.''
Sessizliğini koruduğu sırada ''Bana yardım edecek misin?'' dedim. ''Müdürün odasına girmem için yardım edecek misin?''
Bir süre daha sessiz kaldıktan sonra başıyla onayladı. ''Etmeye çalışacağım tamam mı?''
''Teşekkür ederim.'' yürüye yürüye sınıfın kapısına kadar gelmiştik. İçeri girerek yerime ilerledim. Bir bulmaca son bulacak ve eminim ki yenisi gelecekti. Okulda olan bitenleri tam anlamı ile öğrenmek ve günlükte de yazdığı gibi bitmeyenleri durdurmak bu kadar kolay olamazdı ya.
Dersi dinlemeye başladım. Belki de ilk defa anlatılanlardan bir şey anlıyordum. Ama göz kapaklarım kapanmak için mücadele ediyordu. Bu uyku halinde dersi anlıyor olmam ise ayrı bir tuhaftı.
Maria..
Maria..
Kapanmakta olan, belki de kapanmış olan gözlerimi açtım. Sınıf bomboştu. Üstelik sınıfta olduğumdan emin olamayacağım şekilde dizayn edilmişti. Olduğum yerden kalkınca başıma bir ağrı saplandı. Düşmemek için duvara tutundum.
Koridora çıktığımda her yer aynalarla kaplıydı. Görüntüm ile göz göze gelmemek için başımı eğdim. Ama bakmam gerekiyormuş gibi bir his uyandı içimde. Kendimle savaş da versem sonunda aynaya baktım. Gördüğüm şey karşısında öylece kaldım.
Bana bakan bir ruh görmedim, aynaya kilitlenmemiştim, üzerime gelen şeyler de yoktu yada kırılan aynalar. Sadece gülümsüyordum. Şaşkın bir ifade ile ağzımın açıldığına emindim ama gülümsüyordum.
Sonra gözlerimi açtım. Sınıftaydım ve ders işleniyordu. Gözlerimi çevremde dolaştırdığımda uyurgezerlik yada hayal görme şeklinde bir şey yaşamadığım belliydi. Sadece uyumuş olmalıydım. Peki ya şuan rüyada olmadığımı nereden bilecektim?
''Maria, Maria bana bak.'' gözlerimi açarak yerimden fırladım. Rüya içinde rüya demek.. Chris'in yanımda oturup bana bakmakta olduğunu gördüm. ''Uyuyakalmış olmalıyım.''
Kulağıma doğru esen bir rüzgar tüylerimi diken diken yaptı. Bir fısıltıydı sanki.
Rüyanda acı çekemezsin Maria.. Elimi kulağıma götürdüm. Chris boş bir ifade ile beni izliyordu. ''Chris, rüyanda acı çekebilir misin?''
''Bilemiyorum.. ama çekersin sanırım. Neden çekemeyesin ki. Rüyayı gerçekçi yapan da normale benzemesi değil mi?'' dedi. Dedikleri anlamlıydı ve ben de daha önceden aynısını biliyordum. Ama neden bu ses aksini söylüyordu?
Birkaç ders sonra çıkmamıza az kalmıştı. Buradan çıkıp gitmek istiyordum. Çantamdan günlüğü çıkarttım. Kimse gelip de ne yaptığımı sorgulamazdı herhalde, sonuçta bir kitaptı bu. Günlüğün rastgele bir sayfasını açtım.
Normalin olmadığı bir yerde normali arayamayız değil mi? Tüm bildiğimiz yanlış çıkar, yanlış bildiğimizin doğru olduğunu görürüz. Hangimiz ruhlar var diyorduk ki..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul 2
HorrorYatılı bir okul.. Beş yıl önce yeniden düzenleme ile açılan bu okul ilk yılında birçok olaya tanık olmuştu. Ruhlar mı dersiniz, ölümler mi, yoksa çözülmeyi bekleyen bulmacalar mı? Bunun üzerinden sakin bir şekilde geçen yıllar sonrası yeni öğrenci...