Aşk Mektubu

362 23 17
                                    

Tahir Selim'le konuşmak için onu içeriye buyur ettiğinde Tevfik'le Sırma da kendi evlerinde yine kavgaya tutuşmuşlardı. Sırma kendi kendine söylenerek merdivenlerden inerken bir adım gerisinden yürüyen Tevfik de ceketini giyerek merdivenin son basamağına gelmişti:Kireççi eşeğinin inadı var sende !
Sırma portmantoya yönelirken arkasına dönüp sinirle söylendi:Gonuşma Tevfik gonuşma! Sen gonuştukça benim sinirlem depeme çıkıyo!
Tevfik sinirle bağırmaya başladı:Hem izahat bekliyorsun hem de konuşma diyorsun! Bir karar ver be kadın!
S:Daha zabaleyin garısına izahat veren adama adam mı denir deye caka satıyodun sene bir şey anlatmam diyordun ! Ağşama gadar adamlığın tanımı değişti yalım!
Bir süredir ikisini izleyen Namık imalı imalı gülerek onlara yaklaştı. Sağ bacağını geriye çekerek abartılı bir reveransla Sırma'nın önünde eğildi:Sultanım... Anlaşılan yine asaplarınız bozulmuş!
Kemal yanlarına yaklaşırken bu küçük tiyatroyu sürdürdü:Tiz buna sebebiyet verenin kellesi vurula !
Ziya başıyla yanındaki Tevfik'i işaret etti:Şu sıralar yaptığınız latifelere dikkat ediniz mirim. Zira damat olmadan mefta olmak istemezsiniz.
Tevfik "Eşek sıpaları " diyerek Kemal'in koluna vurunca diğerleri de nasibini almamak için çoktan kapıdan çıkmışlardı. Sırma'nın da kapıdan çıkışının ardından Tevfik "Akıllı uslu bir kız çocuğu" doğurmadığı için Sırma'ya sitem ederek kapıyı kilitliyordu.
------
Selim:Anlayacağınız...Düşmanı dışarda değil içimizde aramak gerek...Bulamazsak vatanını iki kuruşa satan bu hain gün gelir bize de acımaz.
Tahir:Kim sence bu hain?
İkisi bir süre sessizlik içinde düşündükten sonra Selim bu sessizliği bozdu:Adara Hanım... O olamaz mı?
T:Neden böyle düşündüğünü tahayyül edebiliyorum ancak Adara sadıktır Selim.
S:Ya yalan söylüyorsa? Sizi sadık olduğuna inandırmışsa ve düşmana casusluk ediyorsa...
T:O vakit çoktan kaybettiğimiz bir savaşın içine girmişiz demektir.
Arka bahçe kapısı aralandığında içeriye Tevfikler girdi:Kapıyı çaldık çaldık açmadın abi !
Selim:Ben müsadenizi isteyeyim.
Tahir:Müsade senin Selim.
Tahir Selim'i uğurlamak için kapıya ilerledi:Bu meseleyi tüm tefferruatları ile konuşuruz.
Selim elini ceketinin iç cebine atarak bir zarf çıkardı:Nerdeyse unutuyordum! Adara Hanım yolladı bunu.
Selim karanlık sokakta bilinmeze karışınca Tahir zarfı açıp içinden ikiye katlanmış mektubu çıkardı.
------
Tahir Bey,
Bu, bu haftaki üçüncü mektubum. Sizi sevmeyi vazife edinmiş kalbime bir türlü söz geçiremiyorum. Belki de üç değil dördüncü mektubumdur ve ben sizi düşünmekten saymayı dâhi unutmuşumdur. Siz beni istemeyerek galibane çıktınız ancak ben bu harpten yaralı olarak ayrılıyorum.
------
Tahir yüzünde memnun bir ifadeyle mektubu cebine koyduktan sonra içeriye girdikten birkac dakika sonra nihayet kız tarafının da gelişiyle sofraya geçilmişti. Kaçamak bakışlarla yenen yemeğin ardından Hüma,Alçin ve Feraye de misafir olmalarına aldırmayıp masanın toplanmasına yardım ettiklerinden işler kısa sürede bitmişti. Ancak Sırma Hüma'nın yaptığı böreğin tarifini almak için onu alıkoyunca, Tahir de Hüma'yı görme arzusunu su alma bahanesiyle gizleyerek mutfağa gitmişti.
Tahir:Hanımlar...Ben su almaya gelmiştim...
Sırma:Ben de tam Tevfik su isteyo mu deye bakcektim bi baken gelen!
Sırma mutfaktan çıkınca Hüma masanın üstünde duran sürahiye uzandı. Tahir gülümseyerek Hüma'yı izlerken fısıldar gibi söylendi:
Şu testi de benim gibi biriydi;o da bir güzele vurgun, dertliydi. Kim bilir, belki boynundaki kulp da bir sevgilinin bembeyaz eliydi. 
Hüma elindeki bardağı uzattı:İstirham ediyorum haksızlık etmeyiniz testiye! Zira onun her limanda bir sevgilisi olmamıştır. Birilerinin aksine...
Tahir Hüma'nın uzattığı bardakla beraber elini de tutarken yine aynı ses tonuyla cevap verdi:Eğer kendimi açıklama imkanını verirsen bana...
Hüma elini çekerken Sırma yeniden mutfağa gelmiş imalı imalı ikisine bakıyordu. Hüma konuyu değiştirmeye çalışarak sordu:Tahir Bey siz neden yemediniz börekten ?
Sırma:Abim pırsalı börek yimez de ondan.
Hüma sahte bir üzüntüyle "Vah vah ben hiç bilmiyordum" dediğinde Sırma kıkırdayarak Hüma'nın koluna vurdu:Ne üzülüyon öğrenisin!
Tahir:Ver Sırma ver de biz de bakalım şu öve öve biteremediğiniz böreğin tadına!
Tahir Sırma'nın uzattığı börekten aldığı ilk ısırıktan sonra zorla yutkunup elindeki bardaktan su içerken yüzündeki muzur ifadeyle onu izleyen Hüma'yı gördü. Bu andan itibaren sanki en sevdiği yemeği yermiş gibi bir tavır takınıp böreği nihayet bitirdiğinde zafer kazanmış bir edayla gülümseyerek Hüma'ya bakıyordu.
Sırma:Aşk olsun ben yapınca yemeyon ama abi !
Hüma Tahir'in fazla keyiflenmesine sinirlenip mutfaktan çıktığında Tahir de hızlı adımlarla peşinden ilerliyordu:Ellerinize sağlık Hüma Hanım!
Hüma başını dikleştirerek Tahir'e dönüp gülümsedi:Zıkkım yiyin Tahir Bey !
------
Sahiden de yediği börek Tahir'e zehir olmuş o günden itibaren Hüma ile konuşabilmek uğruna verdiği çabaların tümü hiçe sayılmıştı. Hüma onunla konuşmak bir yana göz göze gelmemek için bile hususi uğraşıyor gibiydi. Tüm bunların sebebinin Adara'nın mektubu olduğunun, cebinden düşen mektubu fark eden Alçin'in Hüma'ya ulaştırdığının farkında bile değildi. Alçin mektubun Hüma'ya olduğunu ve kasıtlı olarak düşürüldüğünü söyleyerek okuması için uzun uzun ısrar etmişti. Hüma sonunda bu ısrara dayanamayıp mektubu okumuş ancak okuduğundan beri duyduğu pişmanlık, başkasına ait bir mektubu okuma utancını bastırır olmuştu. Belki de yıllar öncesinden tanıdığını sandığı Tahir'in gerçek yüzünü düpedüz ortaya çıkaran bir mektuptu bu. Belki de Hüma onunla harbe girmiş ve nağmağlup ayrılmış alelade kadınlardan biriydi. Düğün günü gelene dek Hüma ecelinden kaçar gibi kaçtı Tahir'den. Ancak aklındaki düşüncelerinden kaçamıyordu günlerdir. Feraye ve Kemal'in nikahının ardından herkes erkek tarafının konağında toplanmıştı. Feraye gelinliğinin içinde haremlik kısmında oturmuş,duvağının yanına asılmış parlayan tellerden genç kızlara verirken Hüma da selamlığın açılan kapısından Tahir'i görebilmeyi bekliyordu. Sırma telaş içinde oradan oraya koştururken Hüma'nın durgun halini yeni fark etmiş yanına yaklaşıyordu:Yorulduysan açcık oturuve. Zaten iş yapcek insan gaynıyo ortalık. Gel geçem şu yana.
Hüma başıyla onaylayıp derin bir nefes alarak elini bağrına götürerek yürümeye başladığında Sırma'nın gözleri Hüma'nın boynundaki gerdanlığa takıldı. İstemsizce kendi gerdanlığına giden elini indirirken merakla sordu:Enki gerdanlık senin mi ?
Hüma "Ne oldu ki ?" diye sorarak ona baktığında Sırma kendi boynunda duran gerdanlığı gösteriyordu:Valla gaynanamın 2 gelinime vecem dediği gerdanlıkların aha biri bende biri de sende !
Hüma zorla da olsa gülümsedi:Tesadüftür canım tesadüf...
Sırma kahkaha atarak Hüma'nın koluna vurdu:Bir an Tahir abimin onca yıldır gavuşamadığı aşkı sensin sanıvedim!
Hüma Sırma'ya yalan söylememek için çabalarken merdivenlerden yukarıya çıkan Tahir'i ve birkaç dakika geçmeden peşi sıra yukarıya çıkan Adara'yı gördü. Kıskançlıkla ve sinirle kaşlarını çatmış o tarafa bakarken Sırma'yı tebrik için yanlarına gelen kadınların farkına bile varmamıştı. Bu ikisi neden başbaşa yukarıya çıkmıştı ki? Tüm olup bitenlere rağmen aklına gelenin başına gelmesini istemiyorsa da gözleriyle görmek istiyordu olup bitenleri. Böylece Tahir'i aklından da kalbinden de atabilecekti belki de. Adımlarını hızlandırıp elbisesinin eteklerini toplayarak yavaş yavaş çıkmaya başladı basamakları. "Bu da resmen kepazelik canım! Fingirdeşmek için başka vakit mi bulamadınız ?" diye fısıltıyla söyleniyordu. Yukarı kata çıktığında sağına soluna bakınarak uzun koridoru yürürken bir el bileğinden tutmuş onu yandaki odaya çekmeye çalışıyordu. Hüma bileğini sıkı sıkıya kavrayan eli ittirmeye çalışıp bir yandan da karşısındaki kişiye vuruyordu. Tahir sonunda bu darbelere dayanamayarak Hüma'nın diğer bileğini de tutup havaya kaldırdı:Elin de amma ağır !
Hüma Tahir'in elinden kurtulmaya çalışırken Tahir paldır küldür onu odaya sokup ışığı açmıştı bile.
Hüma sinirle söylendi:Ne yapıyorsunuz Tahir Bey ?
Tahir sağ eliyle kapının kolunu tutmuş yüzünde çapkın bir ifadeyle gülümsüyordu:Zaten beni aramak için yukarıya çıkmamış mıydınız Hüma Hanım?
H:Ne münasebet ! Ben sizin neyin peşinde olduğunuzu merak ettim o kadar!
Tahir alaycı bir gülümsemeyle Hüma'yı yeniden kolundan yakaladı:Neyin peşindeymişiz?
Hüma kolunu çekmeye çalışıyordu:Tahir rica ediyorum bırak da gideyim !
Ancak onun böyle bir niyeti olmadığını anlayınca anlatmaya başladı. "Geçenlerde Adara'nın sana yazdığı mektubu okudum. Okumamam gerektiğinin farkındaydım ancak mani olamadım kendime...Şimdi sizi öyle görünce de " dedi kurtulmayı umarak.
Tahir kaşını çatarak sahte bir kızgınlıkla Hüma'ya baktı:Görünce de bizi basmak için takip mi ettin ?
Tahir Hüma'nın bileğini bırakmış artık iki kolunu da dirseğinin üzerinden, kaçmasına engel olmak ister gibi sıkı sıkıya tutuyordu. Hüma da Tahir'in kollarından kurtulmaya çalışırarak debelenip duruyordu yine:Bırak artık Tahir !
T:Kaç gündür benle bir kelâm konuş diye ben de sana böyle yalvarıyordum! Ne kabahat işlediğimi öyle çok düşündüm ki...
H:Düşünebildiğini bilmiyordum!
T:Kinaye yaptığına göre sen beni düşünmemişsin. Kırılan kadınlık gururunu düşünmüşsün... Benim seni aldattığımı,kendinin de benim hayatımdaki gelip geçici kadınlardan biri olduğunu düşünmüşsün... Bizi takip etme sebebin de bu. Onu da tıpkı sana yaptığım gibi zorla odaya çektiğimi ve tam da şu andaki gibi öpmek üzere olduğumu da düşündün mü bari?
H:Senin aksine ikimizi de düşünüyorum hep düşündüm! Bu vaziyetin ikimiz için de zor olduğunu biliyorum...
T: Buna rağmen daha da zorlaştırmaktan kendini alıkoymuyorsun!
H: Ne sanıyordun ki boynuna atlayacağımı mı?!
T: Neden Hüma? Onca yılın hatrına bari bunu bahşet bana...İkimizi de yakan ateşin sebebi neydi? Neden bıraktın beni?
H: Ben mi bıraktım?!
Hüma'nın bakışları sertleşti kollarını sertçe geri çekerek "Bizim aynı doğruda buluşmamızın imkanı yok! Hele siz kendinizi mağdur edilmiş sayarken. Biraz daha inmezsek aşağıdaki kalabalığı var olmayan bir düşünceye sevk etmiş olacağız. En doğrusu birbirimizi yok saymak!" dedi. Ciddiyetini bozmamaya özen gösterip kapıya doğru hamle yapmıştı bile. Tahir söyleyeceği herhangi bir şeyin ona ulaşamayacağını anladığından Hüma kapıyı açtığı sırada tekrar kolundan kavrayıp kendine çekti. Yıllarca korlanmayan ateşini bu hamlesi ile harlamıştı. Hüma'nın karşı çıkmamasından cesaret alıyorken karşılık vermemesinden çekiniyordu. Yine de engel olamamıştı kendine ve iki yaralı ruhu birleştirmişti bu busesiyle. Hüma özleminde olduğu hayatın hayali gibi olan bu an ile kalbine yama yapıyordu. Bu özlem anını açık kalan kapıdan gelen karşılama sesleri böldü. Suna Hanım sevinçle yeni gelen misafirini karşılıyordu.
"Haris oğlum hoş geldin."

--------
Günaydın,tünaydın,iyi akşamlar günün hangi saatinden hikayeyi okuyorsanız hepinize merhabalar ❤
Bölüm fotoğrafındakiler Adara&Selim oluyoru. Bölümle ilgili görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen. Hepinize iyi bayramlar ❤

Kayıp Zamanın İzindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin