Hüma ayrılığın geldiği günden beri bu anı tasavvur ediyordu. Olurda Tahir ile karşılaşırsa ne yapacağını belki de milyonlarca kez prova etmişti. Içinde biriktirdiği nefreti ile karşılıyordu hayallerinde Tahir'i. Ama bugün... Nihayet hesaplaşma günü geldi diye sevinmesi gerekirken neydi bu içinde ki his.. Bugün nefreti yalnız bırakmıştı onu. Yüz yüze gelince öfkesi yerini eski bir duyguya bırakmıştı sanki. Unutmak için çabaladığı bir duyguya.. Bakışlarını ona uzanan ele kilitlemiş geçmişin tozlu bulutları ardında Selanik semalarında gençliğini izlerken Feraye'nin sesi olduğu ana getirdi onu. Misafirleri takdim ediyordu.
Hüma bakışlarını Tahir'in bakışları ile buruşturunca duruşu dikleşti, bakışları sertleşti. Yıllarca kurduğu kadını bulmuştu nihayet. Ona uzanmış ele bakıp ifadesiz bir halde sıktı.
H: Hoş geldiniz.
Tahir Hüma kadar başarılı değildi duygularını engellemekte ve saklamakta. Yıllar içinde kabuk bağlayan yarasının Hüma'nın dokunuşu ile yeniden kanamasına içten içe seviniyordu. O da affedememişti Zühresini ancak fırtınalarda kalmış pusulasız bir yelkenlideydi yıllardır. Nihayet yönünü bulduracak ışığı bulmuştu. Nazikçe sıktığı eli bırakıp Alçin'e döndü. Onu da selamladıktan sonra Suna Hanım'ın gösterdiği şekilde oturdu ev ahalisi. Alçin bu karşılaşmanın şokunu ablasından çok yaşıyordu. Fırtına öncesi sessizlik diye tabir etmişti kendi kendine ve gelecek hamleleri sabırsızca bekliyordu.
Suna:Daha daha nasılsınız evladım?
Tevfik:İyiyiz Suna Hanım sağ olun. Sizin yolculuğunuz nasıldı Hüma Hanım?
Hüma:İyiydi sıkıntı çekmeden geldik.
Tevfik: Beyiniz ne vakit gelecekler?
Hüma: Rahmetlinin gelebileceğini pek zannetmem.
Tahir:Rahmetli sağ mı?
Hüma kaşını kaldırıp Tahir'e baktı:Sizce ?
Fikret bu manasız konuşmayı bölüp başka bir muhabbet açtığında Suna Hanım'ın isteğiyle Feraye ve Alçin de kahve yapmak için mutfağa gitmişlerdi. Onlar gidince yine derin bir sessizlik olmuştu. Tahir gözlerini Hüma'nın üzerinden çekmeden ona bakarken Hüma da ona bakmamak için zorlu bir savaş veriyordu.
Sırma:Gız çocuğu doğdu...
Tevfik yanında oturan karısına bakınca Sırma da ona bakarak konuşmayı sürdürdü:Hani sessizlik olunca höyle denir ya.
Tevfik:Bugün hamamda sese doymuşsunuzdur diye susuyoruz Sırma Hanım.
Sırma:Sağ olun Tevfik Bey. Hem bu mesele gapansın bitsin artık canım!
Namık muzurca gülümsedi:Olur mu Sırma Hanım olur mu ? Gaplan gücünde olduğunuzu cümle alem duymuşken konuşmamak olmaz.
Kemal gülmemeye çalışarak Namık'a destek verdi:Gaplan gücünde ama 10 gaplan gücünde. Mütevazı olmaya hiç gerek yok !
Sırma:Yeter gari valla gonuşmam hiçbirinizlen!
Ziya:Yalan mı valide hanım? Anlatalım da namın yayılsın. Yengemi de haşat etmişsin.
Namık ve Kemal kahkaha atarken Tevfik de Sırma'ya cesaret verdiklerini söyleyerek onlara kızıyordu.
Hüma Kemal'e bakarak sordu:Yengeniz neden gelmedi ?
Kemal:Afet yengemle amcam yıllar evvel ayrıldılar. Hem Sırma Sultan da pek haz etmez kendisinden.
Tahir:Afet'le oturmayı çok istiyorsanız...Biz sizi kırmayız bir dahakine onu da mutlaka getiririz Hüma Hanım.
Hüma derin bir nefes alıp çarpık bir gülümseme yerleştirdi yüzüne:Getirin getirin tabi Tahir Bey. Kendisi pek meyus göründü gözüme. Dertleşiriz.
Tahir:Bu denli halden anlayan bir hanım olduğunuzu düşünmemiştim. Afet'in bu meyus halini neye bağladınız peki?
Hüma:Bir vakitler sizle evli olmasındandır diye tahayyül ediyorum.
Hüma ve Tahir arasında ki muharebe etrafları tarafından anlamsız gözlerle karşılanırken Alçin'in muharebeye dalıp ablasını mutfağa sürüklemesi ile sona erdi. Mutfağa giderken Hüma başına geleceği biliyordu Alçin'e fırsat vermeden atıldı : Sakın tek kelime etme harlarım seni!
Alçin çocukça bir üzüntü ile başını öne eğdi. Hanımlar mutfağa gittiklerinden beri salondakiler klasik sohbetlerine aralıksız devam ediyorlarken Tahir'in Hüma'yı görme arzusu dinmiyordu. Bunca yıldan sonra unuttum derken kırgınlığına, öfkesine sarılmıştı ama görmek başka şeydi.. Kendine engel olamıyordu aynı evin içinde ayrı kalmak bile ağır geliyordu gittiğinde ne yapacağım diye düşündü bir an. Düşüncesi bile nefessiz kalmasına neden oluyordu huzursuzca kalktı yerinden kendisine bakan gözleri biraz hava alacağım diye geçiştirip salondan çıktı. Bahçe kapısına doğru ilerliyordu ki mutfaktan kocaman bir tepsi ile çıkan Hüma ile çarpıştı..
H: Ayy yandın mı?
Hüma endişe ile Tahir'i kontrol ederken yanıklarına merhem olduğundan habersizdi. Tahir bu küçük ama tanıdık duygunun parıltısı ile yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi.
T: Ne o endişe mi ettiniz Hüma Hanım?
Hüma istemsizce Tahir'in gömleğini tutmuş tenine gelmesin diye gömleği havalandırıyordu. Yaptığı şeyi farkedip ellerini hızlıca çekip yüz ifadesini değiştirdi.
H: Bakar kör dedikleri bu oluyor herhalde...
T: Merak etmeyin öldürmez.
H: Önünüze baksanız daha az dert açarsınız kendinize.
T: Ben baktığım yerden memnunum.
H: Ben değilim.
Tahir flörtöz bir bakışla gülümsedi.
T: Sizi rahatsız eden ben miyim hatıralarım mı?
H: Sizi rahatsız eden ben miyim yaşattıklarım mı?
O an yaşadıklarının ağırlığı çöktü Tahir'in omuzlarına yüzü düştü..
T: Hakkınız var bakar kör olduğum doğru. Yıllar evvel de yandım ben tabi onu bununla kıyaslayamam.. Öyle bir yangın ki yıllardır yerinde duruyor söndüremedim..
Hüma bakışlarını önüne eğmiş mahçup bir tavırla dinliyordu Tahir'i. Hayalini kurduğu karşılaşma bu değildi acılarının birbirine karıştığı bir an istememişti. Ortak bir duygunun ikisini kemirmesi kendine hakim olamayacağı anlamına gelirdi. Tahir devam ediyordu:
Ama pervaneye neden yandın diye soramazsın değil mi? Bilirsin cevabını... Neden bile bile ateşe atladın diyemezsin... Benimki de o hesap işte. Ben bir yıldıza vuruldum Hüma Hanım yıldız bu kayar, söner... Bilemedim... Kayışını izledim, hayasızca gidişini... Ama ön görebilseydim kendi ellerimle mil çekerdim gözlerime..
H: Siz kendinizi inandırmışsınız müsebbibi yıldız görmüşsünüz.. yanılıyorsunuz yıldız kaymamış üstüne çökmüş geceler! Görüyorum ki sizin bunu anlamanız mümkün değil.. ben görüyorum da siz göremiyorsunuz önünüze bakın artık!
Hüma hızlı bir hareketle yere devrilen tepsisine eğilirken Tahir kollarından yakaladı. Yine bir nefes kadar yakınlardı ikisinin de gözlerinde ayrılık günü oynuyordu. Bitmeyen duygular, eksik kalmış hatıralar kalplerine batıyordu..
H: Bırak Tahir.. Çok geç artık..
Tahir yavaşça bıraktı sevdiğini.. Yaşadıklarının yükünü taşıyan bakışları Hüma'nın gözlerinden kaçmak istercesine yere döndü. Mağlubiyeti ile başını yerden kaldıramadan çıktı konaktan.. Hüma da olduğu yere çökmüş gözyaşlarını serbest bırakmıştı.. Gecenin karanlığı iki yaralı ruhu içine çekiyordu bu akşam..
Ertesi gün İzmir dertleri örtercesine açtı gözlerini ışıkları ile... Düğüne az kaldığından iki aile sık sık bir araya geliyor Tahir ile Hüma arasında ki zoraki resmiyetler restleşmelere dönüşüyordu. Hanımlar son ihtiyaçlar diye diye bitmek bilmez çarşı alışverişlerine çıkıyor her defasında elleri dolu dönüyorlardı.. Yine böyle bir gün Alçin Hüma ve Feraye İzmir'de girmedikleri dükkan bırakmadan yol alırlarken tenha bir sokak arasında tanıdık bir yüz ile karşılaştılar.
A: Annemin bahriyeliler hakkında söylediklerine hak verse miydik acaba abla?
Hüma anlamaz gözlerle Alçin'e bakınca Alçin gözleri ile az evvel baktığı yeri işaret etti. Hüma gördüğü manzara karşısında hissetmeye hakkı olmadığı duyguları hissetse de sakin kalmaya gayret edip önüne döndü.
A: Tahir Bey'e bak sen.
H: Sus Alçin bize ne!
Alçin ablasını süzüp alaycı bir sesle "Adamı gözleriyle yiyecek olan da sen değilsin çünkü.." diyip kıkırdayarak önlerinde yürüyen Feraye'ye yetişti. Hüma derin bir nefes alıp yürümeye başlayacaktı ki bir kez daha baktı az evvel Tahir'i gördüğü yere. Birbirlerine mektup vari şeyler verdiklerini görmüştü hâlâ da hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. İçini kemiren kıskançlığı terbiye etmeye çalışarak önüne döndü.
Tahir az evvel konuştuğu hanımı etrafı kolaçan ederek göndermiş çarşıya doğru yönelmişti ki köşede ki küçük bir dükkanda Zühresini gördü. Bitmeyen alışverişlerden sıkılan Hüma dükkandan çıkıp deniz kenarına doğru yürümüştü. Denizi seyrederken arkadan usulca yaklaşan Tahir'in sesi ile gülümsedi. Kıskançlık ve sitem vardı gülümsemesinde ama Tahir ona gülümseyerek dönmesinden bile milyonlarca anlam çıkarıp mutlu olmuştu bile.
H: Siz bizi mi takip ediyorsunuz Tahir Bey?
T: Tesadüf Hüma Hanım güzide bir tesadüf.
H: Ne hikmetse bu tesadüfler bir bize denk geliyor...
T: Kadere inanmak lazım.
H: Siz inanadurun benim işlerim var.
Tahir gitmek isteyen Hüma'nın önüne geçip engel oldu.
T: Azami düzeyde bile sohbet edemeyecek miyiz biz?
H: Gerek var mı?
T: Yok mu?
H: Sizin yeterince ahbabınız vardır müsaade edin bana.
T: Bu ne inat Hüma Hanım? İki kelam etmek için uğraştığım kadar vallahi deveye hendek atlatırdım.
H: İyi ya beni de rahat bırakmış olursunuz deve ile ilgilenirken.
Hüma göz devirerek Tahir'in yanından geçip dükkana yönelmişken Tahir arkasından seslendi.
T: Zevciniz böyle rahmetli oldu herhalde. Yazık adamcağıza.
Hüma muzur bir ifade ile ona döndü.
T: Siz böyle ipe götürürsünüz adamı.
H: Aşk bu değil mi Tahir Bey ? Ucunda ölüm olacağını bilsen de gidersin peşinden. Hem rahmetlinin yerinde olmak isteyen çoktu...
Tahir Hüma'ya doğru adım atacaktı ki Alçin ve Feraye dükkandan çıkmış yanlarına doğru geliyorlardı yanlarında gördükleri sürpriz sima ile Tahir de Hüma da memnuniyetsiz bir ifade yerleştirmişlerdi yüzlerine.
Tahir Hüma'ya yaklaşıp fısıldayarak "Tanışmak istiyordun bak ayağına geldi" dedi. Hüma ona göz devirerek cevap verdikten sonra hanımların iyice yaklaştıklarını görüp zoraki bir gülümseme ile karşıladı.
F: Afet Hanım'la dükkanda karşılaştık da sizi de görünce halinizi sormak istedi.
A: Nasılsınız Hüma Hanım? Hamamdaki kargaşada tanışma fırsatımız olmadı sizi de iyi karşılayamadık.
H: İyiyim teşekkürler. Zor bir gündü evet.
A: Tahir sen nasılsın epeydir göremiyorum seni de düğün işlerinden ihmal ediyorsun bizleri..
Hüma sert bir bakışla Tahir'e baktıktan sonra Alçin'in dürtmesi ile buna hakkı olmadığını fark edip önüne döndü.
T: Mühim meselelerim var hem evvelinden de pek yan yana geldiğimiz söylenemez.
Hüma huzursuzca Alçin'e gidelim artık der gibi bakınca Alçin hemen hareketlenip söze girdi.
Alçin: Sohbetiniz çok hoştu ama bizim işlerimiz var. Gitsek mi hanımlar?
H: Evet evet daha çok işimiz var size iyi günler.
Alçin Feraye ve Hüma yanlarından ayrılırken Tahir arkalarından seslendi: "Bu akşam sizi ağırlamaktan onur duyacağım Hüma Hanım. Sizleri.."
Hanımlar gülümseyip tekrar önlerine döndüklerinde Alçin ablası ile uğraşmak için yeni bir koz bulmuş sevinçten dört köşe olmuştu. Yol boyu Hüma'ya yaptığı imalar ile kendi kendine eğleniyordu.
Akşam olduğunda Tahir dünürleri ve özel misafirini beklerken hürriyet için önemli bir adım atmanın sevincini de yaşıyordu. Anadolu'ya gönderdikleri silahlar bugün yola çıkmıştı. Aksilik olmadığına inanıyor bu zamana kadar gelen giden olmadığına göre başardım diye seviniyordu ki kapı çaldı. Gelenlerin damat tarafı olduğunu tahmin ederek kapıyı açtığında gördüğü sima ile mutluluklarını üzerinden çıkarmıştı. Mağlubiyet ve tehlike ile karşı karşıya geldiğini anlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Zamanın İzinde
Ficción históricaHayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya da hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta.