1889 / Selanik
"Ne hüzün sürekli ne de sevinçler."
İşte böyle bir muamma sevda, acısını çekmeden vuslata eremiyor esaret altında ki kalpler. “Thermaikos’un Perisi” alabildiğine maviliği ile iki yakayı birleştiren o büyülü şehir içinde büyüyen sevdalı iki kalbi yine aynı mavilikte boğmuştu...
Hüma karşı duvardaki ahşap dolabın yanında duran oymalı ceviz sandığa yöneldi. Yere çöküp üzerindeki kilidi açtıktan sonra en üstte duran kolları sırmalarla bezenmiş bordo bindallıyı çıkardı. Eğer annesi "Bahriyeli adamdan koca olmaz,onların sadakati ihanetle biter" diye başlayan her nasihati gençliğine yazık olacak diye bitirip konu komşudan duyduğu ihanet hikayeleriyle süslememiş türlü bahanelerle işi bu kadar yokuşa sürmemiş olsa şimdiye nerdeyse iki yıllık evli olacaklardı Tahir'le. Dolan gözlerini tavana dikerek birkaç saniye baktıktan sonra tekrar indirdi bakışlarını annesinin,anneannesinin ve hatta onun annelerinin belki de günlerce işlediği el işlerine. Şairin de dediği gibi beklemek cehennemdi...Ancak bu bekleyişin ucunda bir cennet kuşuna kollarını sarıp kavuşmak olduğundan bıkıp usanmadan bekleyeceğim seni dememiş miydi Tahir?
Yüzünden süzülüp kadife bindallıya damlayan gözyaşlarıyla annesinin tam da razı gelmişken bu evliliği göremeyecek oluşunu düşünüyordu. Bir süredir kapının eşiğinde onu izleyen Esma bir anne şefkatiyle omzunu okşadı:Seni hazırlan diye yolladım buraya. Böyle iki gözün iki çeşme ağla diye mi? Üzülme artık üzülme. Bu kadar zaman bekledin artık mesut olman icab ediyor. Abin akşam Tahir'le düğün meselesini de konuşacak. Anlayacağın hayalini kurduğun istikbale kavuşmana aylar belki de haftalar kaldı. Hadi kalk bir güzel hazırlan! Nişanlının karşısına böyle çıkma.
Hüma başını sallayarak yerinden kalkıyordu ki Alçin elindeki böreği yiyerek ablasının odasına girdi. Esma şaşkın şaşkın ona bakıyordu ki Hüma Alçin'in kolunu çimdirerek azarlamaya başladı:Geze geze yemesene Alçin şunu!
Alçin acıyla gözlerini kısmış kolunu sıvazlıyordu:Sana getirdim tadına bak diye yolda azıcık da ben yedim. Ne var ?
Esma:Azıcık?
Esma imalı imalı gülerek Alçin'i süzerken Alçin genç kızlığa adım atmasına rağmen çocukluktan kalan o alışkanlığıyla eline bulaşan yağı farkında olmadan elbisesinin eteğine sürdüğünde Esma'dan bir çığlık koptu ve ikisi Alçin'in elbisesini değiştirmek için aşağıya indiler. Çok geçmeden Hüma da eteklerini savurarak yavaş yavaş merdivenlerden iniyordu ki abisini sinirli sinirli söylenip volta atarken buldu. Bir yandan köstekli saatine de baktığına göre belli ki Tahir gecikmişti. Merdivenlerin sonuna geldiğinde trabzanlara yaslanmış Haris'e bakarken o da nihayet kız kardeşini fark etti. Gülümseyerek köstekli saati yeleğin cebine sokarken bir taraftan da ona yaklaşıyordu:Vallahi gözlerimiz kamaştı hemşirem. Validem seni kimselere vermeyip pamuklara sararken pek haklıymış.
İkisi birbirine gülümseyerek salona geçtiklerinde Haris alaycı bir gülümsemeyle geçip tekli koltuğa oturdu:Seninki hep böyle gecikir mi ?
Hüma:Ne kadar gecikti ki ?
H:10 dakikayı geçiyor. Sen asker olduğunu söyleyince ben de dakik biri olacağına kanaat getirmiştim ancak belli ki damat bey pek dakik değil...
Hüma tam Tahir'i müdafaa için söze atılacaktı ki vurulan kapının sesiyle bundan vazgeçip kapıya yöneldi. Gülümseyerek kapıyı açtığında Tahir'i üzerini düzeltirken bulunca gülümsemesi yüzüne daha da yayıldı:Hoş geldin
Tahir kaçamak bakışlarla Hüma'yı süzerek elindeki çiçekleri uzattı:Hoş buldum
Hüma Tahir'in elindeki pakete uzanıyordu ki Alçin onu iterek Tahir'in elindeki paketi aldı:Anlaştığımız gibi değil mi Tahir abi?
Tahir kuşkuyla gözlerini kıstı:Şüpheniz mi var küçük hanım? Size söz vermişken fıstıklı lokum Fizan'da dahi olsa gidip sizin için yine alırdım.
Alçin:Cumaları kurulan pazarda oluyor tee Fizan'a gitmene lüzum yok.
Tahir gülerek başını Hüma'ya çevirmişti ki bakışmalarını yanlarına yaklaşan Haris'in uzattığı eli böldü.
Haris:Hoş geldiniz
Tahir uzatılan eli kendinden emin bir şekilde sıkarak bu resmi selamlaşmayı sürdürdü:Hoş bulduk
H:Geciktiniz onbaşı.
Tahir ceketinin cebindeki köstekli saati çıkarıp başını sallayarak inkar etti:Gecikmem imkansız binbaşım. Hüma saati söyleyerek davet ettiğinden yarım saat evvelinden evinizin önüne geldim. Lakin erken gelip sizi müşküle sokmamak istediğimden dışarıda bekledim.
Haris:Tedbirli davranacak kadar zekisiniz ama saatinizi doğru ayarlayacak kadar değilsiniz anlaşılan.
Esma Hüma'dan dinlediği kadarıyla tanıdığı Tahir'in altta kalmayacağını düşündüğünden ve kocasının huyunu da bildiğinden hemen müdahale etti:Ne önemi var canım ? Yemekler soğumadan buyurun sofraya geçelim. Aaa çiçekler de çok güzelmiş çok naziksiniz hemen vazoya koyalım onları da.
Nihayet masaya geçip çorbalarını içmeye başladıklarında Esma Haris'e börek tabağını uzattı.
H:Keşke pırasalı yapsaydınız ne de güzel olurdu.
Esma gülümseyerek Tahir'e baktı:Misafirimiz pırasa sevmiyormuş Haris Bey. Ben size yine yaparım.
Sorulan soruların ardından çoğunlukla oluşan uzun sessizliklerle yemek faslı bitmişti. Haris çalışma odasında hususi konuşmak istediğini söyleyince Hüma yaptığı kahveleri oraya götürmüş sonra da merak içinde odadan çıkmıştı. Haris kahve fincanını önündeki sehpaya koyarak bakışlarını Tahir'e çevirdi:Daha evvelinde tanışma fırsatımız bulunmamıştı. Nişanınız yapıldığı esnada da Şam'da olduğumdan ancak şimdi tanışabildik kusura bakmayın.
Tahir:Estağfurullah ne kusuru.
H:Tam da bu sebepten askeriyedeki ahbaplarım arasında sizi soruşturmak mecburiyetinde kaldım. Herkes sizden övgüyle bahsetti.
Tahir:Sağ olsunlar.
H:Başta mübalağa ediyorlar sanmıştım ancak vazifenize verdiğiniz değeri Lütfü Paşa gibi bir paşadan dahi işittim. Aileniz...Onlar İzmir'deydi değil mi yanlış mı hatırlıyorum?
Tahir:Doğru hatırlıyorsunuz.
H:Evlendiğiniz vakit Hüma'yı da oraya götüreceksiniz öyleyse.
T:Bizim niyetimiz Selanik'te yaşamaktı. Rahmetli validenizin isteğiyle bir konak da tutmuştuk üstelik. Benim Hüma'yı İzmir'de ailemin yanına bırakmam demek senede en fazla 3 bilemediniz 4 kere görmem demek olur.
H:Siz bahriyelisiniz normal şartlar altında da zevcenizi aylar sonra görebileceksiniz. Hele başımızda bunca dert varken aylar sonra görebilmek bile mucize olur. Dediklerine göre harp kapıda. Hoş ne vakit olmadı ki ? Bana kalırsa ailenizin yanında kalması en münasibi. Zira nazırlıkta açılan bir boşluk sebebiyle çağrılabileceğim ihtimaline derinden inanıyorum böyle bir şey olursa Hüma burda büsbütün yalnız kalır,büsbütün çaresiz.
T:Emin olunuz ben onu yalnız da çaresiz de bırakmam Haris Bey.
H:Göreceğiz... Düğünü gelecek ayda yapmamız sizin için münasip olur mu?
Tahir kahvesinden aldığı yudumu yutamayarak öksürmeye başlayınca Hüma'nın az evvel getirdiği sudan içerek öksürüğünü dindirdi:Telve şey yaptı da...
H:Niyetim iki ayağınızı bir pabuca sokmak değil eğer aileniz müsait değillerse erteleyebiliriz.
T:Yo yo gelecek ay çok münasip.
Haris onun bu haline gülerek kahvesinden içmeye devam etti. Tahir geldiğinden beri oluşan gergin ortam yumuşamış yerini birbirini tanımaya çalışan iki insanın medeni sohbetine bırakmıştı.
H:Hadi Tahir hanımlar merak içindelerdir gidelim de meraklarını giderelim istersen.
Tahir başını sallayarak onu onaylayınca odadan çıkıp kapının önündeki karmaşaya dahil oldular. Esma ve Alçin kapıyı dinlerken yakalanmış olduklarını çaktırmamaya çalışarak iki farklı tarafa dağılmıştı. Alçin hiçbir şeyden haberi yokmuşcasına merdivenlere yaslanmış tavanı izlerken Esma da uzun kollu elbisesinin kolunu çekiştirmiş ara ara hohlayarak kapının pervazını siliyordu. Haris ikisini de azarlarmış gibi yaptıktan sonra az evvelki halleriyle alay etmeye başladığında Tahir'in gözleri de Hüma'yı arıyordu. Hüma kavga sesleri yerine gülüşmeleri duyunca içini kaplayan sevinçle çalışma odasının önüne ilerledi:Nihayet abi. Bir ara yaverlerine yaptığın sınavlara Tahir'i de tabii tutacaksın diye düşünmeye başlamıştım.
H:Konuşmamız daha devam ediyordu sizi meraklandırmamak için çıktık. (Gözüyle Alçin ve Esma'yı işaret ederek) Hoş bazı meraklılar kendi işini kendisi görmüş ama.
Tahir'le yapılan sohbetten sonra bir sonraki yemeğe söz verdirerek onu uğurlamışlardı. Tahir'in Zühre'sine,Alçin'in lokumlarına kavuşmasının ardından Tahir dışında herkes kendini uykunun huzurlu kollarına bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Zamanın İzinde
Ficção HistóricaHayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya hafızalardaki hatıra ya da hayallerdeki ümittir. Hüsranı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta.