Crouch Jr., ne kadar maruz kaldığını bile takip edemediği bir süreden sonra birdenbire vücudundaki acı kaybolduğunda öfkeden alev alev yanan kızıl gözlerin üzerinde olduğunu bilerek aceleyle doğrulmaya çalıştı ancak pek başarılı olduğu söylenemezdi.
Malfoy Malikanesi'nin geniş, Karanlık Lord'un teşrif etmesinin verdiği telaşla alelacele boşaltılmış odasında kurulan gösterişli tahtta oturan adam ölümyiyenin çığlıklarının dinmesiyle aynı anlarda söze girdi. "Harry Potter'ın nasıl bir asa kullandığını biliyor musun?"
Normal şartlar altında bir sorguda önce soru sorulur, cevabı verilmediğinde almak adına farklı yollara başvurulurdu. Ancak şu an olan şey, bunun tam tersiydi. Ölümyiyen, efendisinin huzuruna çıktığı an maruz kaldığı işkence lanetiyle yere yığılmıştı.
Gerçi bu bir sorgu değildi. Ortada bir hata vardı ve Lord Voldemort en küçük hatayı bile görmezden gelmezdi.
Bartemius, bu kadarla sınırlı kalmayacağını bilerek ayağa kalktı, bir adım sendelese de dengesini kurmayı başardı. "Dikenli defne ve anka teleği, yirmi sekiz santim."
Lord, boştaki elinin işaret parmağını asasının ucuna bastırırken uzun, ince değneği sağ eliyle kendi ekseninde yavaşça çevirdi. Kızıl gözleri yarım asırdan fazladır kendisine ait olan asayı sanki ilk kez görüyormuş gibi dikkatle inceliyordu.
"Gerçekten ilginç..." diye mırıldandı asaları kilitlendiği andan beri ilk kez sakince düşünürken. "Peki benim asam? Biliyor musun?" diye bir soru yöneltti.
Bartemius "Hayır, Lordum." diye basitçe cevapladığında kızıl gözler üzerine dönmüştü.
"Otuz dört santim, porsuk ve anka teleği. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?"
Ölümyiyenin gözlerinde anlık bir duygu değişimi olurken Lord, konuşmasına fırsat vermeden kendi sorusunu cevapladı. "Kardeş asalar." diye mırıldandı. "Eksik verdiğin bir bilginin sonuçlarının yeterince farkında mısın, Bartemius?"
Artık farkındaydı. Harry Potter'ın kaçmasındaki payı fazlasıyla büyüktü. Hızla ileri doğru atılırken yere kapanmasına neden olan şey bu kez acı değil pişmanlıktı. "Lordum! Nasıl böyle bir hata yaptım bilmiyorum! Sizi yüzüstü bıraktım! Lütfen affedin, daha fazla acıyı hak ediyorum!"
Lord bir an için sessiz kaldı, kendisine yalvaran ölümyiyenin gözlerindeki pişmanlığı gördü. Cezasından korkmuyordu, af dilemesinin tek sebebi efendisini yüzüstü bırakmaktı.
"Kalk, Bartemius." diye emretti. "Evet, daha ağır cezaları hak ediyorsun," dediğinde ölümyiyen çoktan ayağa kalkmıştı. "Ancak çoğu ölümyiyenim sadece gazabımdan korktukları için dönmüşken, sadık olanların hatalarını sadece bir kereliğine de olsa görmezden gelebilirim."
Pişmanlık yerini sevince bırakırken affedilmek o an için ölümyiyenin umrunda bile değildi. Lord Voldemort, serbest kalmış ölümyiyenlerin niyetlerini biliyordu! Onları affetmemişti! Gerçekten kimlerin sadık olduğunun farkındaydı!
Hızlı hareketlerle ilerleyip tahtın önünde diz çöktü, efendisinin eteğini öperken teşekkürlerini sundu, yine efendisinin işaretiyle geri geri giderek eski yerine döndü.
Voldemort yavaşça ayağa kalktı, sağ tarafındaki duvara doğru yöneldi. Duvarda asılı olan birkaç tablo, odada taht dışında bulunan tek eşyalardı. Yavaş hareketlerle duvarı baştan sona dolaşırken adımlamaktan çok havada süzülüyor gibiydi.
Bartemius sessizce onu izlerken efendisinin bir tablonun önünde diğerlerinden daha fazla oyalandığını fark ederek dikkat kesildi.
Pelerin giymiş bir kadının resmiydi bu. Siyah pelerinin şapkası yüzünü örtmüştü, gökyüzüne bakıyor olmasına rağmen sadece çenesi ve ciddiyetle düz bir çizgi halini almış dudakları görünüyordu. Bir tepede, rüzgar kıyafetlerini dalgalandırırken tek başına dikiliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Execution Squad
FanfictionSadık ve tutkulu birkaç ölümyiyen karanlığın yükselişinde ne derecede etkili olabilir?