8

213 10 47
                                    

Aralık 1995

Yeşil gözler az öne bahçe kapısının önünde belirdiği malikanenin üzerinde gezinirken, Thomas elini kaldırarak onu malikaneye yönelmeye teşvik etti.

Lestat, yanındaki adama anlık bir bakış attıktan sonra önünde meşalelerle aydınlanmış yola doğru yürümeye başladı. Normalde bir saniyeden az sürede aşabileceği yolda yanındaki adama uymak adına yavaşça ilerliyordu. 

"Demek karargahınız burası," diye mırıldandı. Gecenin karanlığı onun görüşünü etkileyecek bir engel değildi. Garip bir donuklukla parlayan açık yeşil gözleri ışıkları yanan odalar üzerinde gezindi. Yayılan taze kanların kokusunu alabiliyordu. Elbette, uzun zamandır bu kadar fazla insanın arasına karışmamış olsa da iradesi cezbedilmeyecek kadar sağlamdı. "Beklediğimden daha büyük olduğunu kabul etmeliyim."

Thomas, "Öyle mi?" diye sordu basitçe. "Sen nasıl bir şey hayal etmiştin?"

Vampir, gözlerini kısarak bir kez daha malikaneyi inceledi. "Hazirandan beri sadece saklandığınızı göz önünde bulundurunca, ölümyiyenlerden birinin adresi bilinmeyen yazlıklarından birine sığındığınızı düşünmüştüm."

Thomas hafifçe gülerken "Gündemi takip etmene sevindim." diye karşılık vermişti. "Ama hepsinin gerçeği yansıtmadığını bilmelisin." derken malikanenin kapısına varmışlardı. Asasını çıkarıp ucunu hafifçe kapıya dokundurduğunda kilit açılarak kapı hafifçe aralanmıştı.

Kapıyı ardına kadar açarak kendisine yol veren adama baktı. "Güzel numara," Ölümyiyenin yönlendirmesiyle koridorda yürümeye devam ederken bir süre sessiz kalmıştı. "Bir büyüye şahit olmayalı uzun zaman oldu."

Ölümyiyen, "Neden ortalardan kaybolduğunu gerçekten merak ediyorum." diye karşılık verdiğinde vampirin dudakları yavaşça kıvrılmıştı.

"Ortadan kaybolmadım. Vampirlerle ilişkilerini düzene soktuktan sonra artık büyücü dünyasında bir işim kalmamıştı. Kendi klanımı yönetmeye devam ettim."

"Yine de, ulaşılması bu kadar zor olmak zorunda değildin." diye söylendi. İki aydan uzun süre ona ulaşmaya çalışmıştı. 

Lestat hafifçe güldü. "Çabanı izlemek eğlenceliydi."

Ölümyiyen vampir prensine öfkeli bir bakış atmakla yetindi. Adamın en az onlar kadar kibirli olması beklemediği bir şey değildi. "Seni uyarıyorum," diye sakince konuştu. "Eğer Lord'un karşısında da böyle davranırsan daha karargahtan çıkamadan kalbine kazığı sokarım."

Vampir olan aldığı tehtide karşı sinirlenmedi. Böyle bir şeye kalkışsalar bile yapamazlardı, bu konuda kendine oldukça güveniyordu. Ki zaten o raddeye gelmeyi de düşünmüyordu.

*****

Voldemort dikkatle karşısındaki portreyi dinlerken biraz gerisindeki masada oturan ölümyiyenler konuşulanlardan hiçbir şey anlamadan, dikkatle ve biraz da garipseyerek onları izliyordu.

Loren'in yüzündeyse diğerlerinin ciddi dikkatininin aksine memnun bir parıltı vardı. Morfin Gaunt'un iki portresini bitireli yaklaşık üç hafta olmuştu ve o günden beri her gün şaheserini görmek istiyordu.

Karanlık Lord'un sadece otuz saniyelik küçük bir anısını yüzlerce kez izleyerek yapmıştı portreyi. Canlandırma kısmınıysa kendisi yapmamıştı. Lord Voldemort bir ölümyiyenine aile sırlarını açmanın akıllıca olmadığına karar verdiğinde kendisi yapmaya karar vermişti. Üstelik kendisi yaparsa Morfin çataldilinde konuşmaya da devam edebilirdi, tıpkı şimdi olduğu gibi.

Voldemort, "Diğer portrene dönsen iyi olur. Bir aksilik olursa haber ver." diyerek konuşmasını İngilizce olarak sonlandırdığında portredeki adam odadaki diğer büyücüleri küçümser gözlerle süzmüş, sonrasında sessizce gözden kaybolmuştu.

Execution SquadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin